Parlayan ve sönen şehirler
New York seçimlerini kazanan Hint asıllı Müslüman Zohran Mamdani ile birlikte şehrin silüeti değişiyor. Jew York sıfatı gerilerken Yorkistan (Londonistan'dan mülhem) sıfatı öne çıkmaktadır. Son sıralarda 'havadir el alemi'l İslami/İslam diyarlarının öne çıkan, göze batan, mamur şehirleri' deyimine uygun olarak Batı'nın önemli şehirlerinde Müslümanlar peş peşe belediye başkanlıklarını kazanıyorlar. İslami şahsiyetlerin belediye başkanı olmaları sıradan ya da adiyat haline geldi. Bu Batı'da yerleşik düzene geçmelerinin bir sonucu ve nişanesi. Araştırmacı Veyis Güngör bir zamanlar 'Batı Avrupa Türkleri' diye bir kavram ortaya atmıştı. Bunun gerçeğe tekabül etmesi gibi Batı Müslümanları da artık bir gerçek. Zamanla derin dalgalar yüzeye vuruyor. Bunlar tarihi sosyal birikimin bir sonucudur. Londra Belediye Başkanı Sıddık Han da Pakistan asıllı bir Müslüman. Şimdi Londra gibi batının bayındır ve önemli şehirleri, varoşlarda yaşayan Müslümanların siyasette ve ticarette merkeze doğru yürümelerine sahne oluyor. Bu gelişmeler hayatın akışı içinde anlamlı hareketler. Elbette bir zorlama yok. 1994 yılı ve sonrasında Türkiye'de de İslami kesimlerin periferiden (périphérie merkeze doğru yürüdükleri ifade edilmişti. Bu zamanla gerçek oldu. Bu sadece Müslümanlarla ilgili bir durum değil. İngiltere Kralı Üçüncü Charles Papa'yı ziyaretinde, birlikte dua ettiler. Bu 500 yıldan beri bir ilk. Kaynayan dünyanın merkezleri de sürekli olarak konum değiştiriyor.
Bu anlamda Katar'da yayınlanan el Arabi al Jadid gazetesindeki yer alan bir makale bana ahir zaman dilimiyle alakalı değişim haritasını hatırlattı. Kemal Abdullatif imzalı makalede (6 Kasım 2025) şöyle bir ibare ve ifade dikkat çekiyor:" Direniş eylemleri solmamalı ve devam etmeli. Zira bu etkinlikler ve eylemler Filistin meselesini yeniden merkeze çekti ve öne çıkardı ve görünür kıldı..." Bu da bizi bir hadisi şerife götürüyor. 'Ümran-ı Beytü'l Makdis ve
Harab-ı Yesrip'. Kudüs/Beyti Makdis'in bayındır olması, Medine'nin de harap hale gelmesi. Burada harap ifadesi mecazi olarak anlaşılmalı. Rağbetin başka alana kayması anlamında. Kudüs ile karşılaştırılmasında parlaklığının azalacağına işaret ediyor. İlgili hadis hem İmam Ahmed'in Müsned'inde hem de Sünen-i Ebi Davud'da tahriç edilmiştir. Şuayb Arnavut hadise zayıf notu düşerken Nasirüddin El-Bani ise hasen derecesinde saymıştır. Boşaldıktan sonra Beytü'l Makdis'in yeniden insan ve emtia ile dolacağına işarettir. Dindar kitleler yeniden şehre döneceklerdir. Bu da İsrail'in zevalinden sonra olacaktır. Şam'ın kurtulmasıyla birlikte mücavir alanda bunun mukaddimesi hayata geçmiştir. Önümüzdeki dönemde Şam ve ardından Kudüs imar olacak ve müminler bu beldeleri maddi ve manevi imar ile ihya edeceklerdir.
İslam ile düşmanları arasında bloklar arası mücadele bu bölgede cereyan edeceğinden ve yaşanacağından dolayı Kudüs'ün konumu öne çıkarken Medine'nin konumu gerileyecektir. Bu gerilime ve öne çıkma manevi derece itibarıyla değil sosyal ve siyasi gelişmeler itibarıyladır. Yoksa Kudüs yüzyıllar boyunca gölgede kalmıştır. Kıyamet öncesinde hilafet de hadislere nazaran Kudüs-Şam ekseninde kurulacaktır. Beytü'l Makdis'in imarı insan kalabalığını çağrıştırdığı gibi emtia ve mal ve akar hareketlerini de kapsayacaktır. Vaktiyle Şam'dan ve Filistin'den kaçanlar veya sürülenler geri avdet edeceklerdir. Aksa Tufanı İsrail'in sonuna giden yolda bir kilometre taşı olacaktır. Ahir zamanda buraları müminlerin otağı haline gelecektir. Dolayısıyla bu yaşadığımız süreç ümran-ı Beytül Makdis'in ilk basamağına işaret ediyor.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.