Mustafa Özcan
3.11.2025
Mustafa Özcan
Komplo teorilerine teşne olmak
Tüm Yazıları

Komplo teorilerine teşne olmak

Kimse komplo olmadığını söyleyemez. Bu hayatın ve tarihin akışına uygun düşmez. Lakin her şeyde bir komplo aramak ve kurgulamak da hastalıklıbir ruh halini yansıtır. Psikolojik bir hastalıktır. İnsanı pesimist ve tutuk hale getirir. Müslümanlar üzerinde komplo uygulanıyor lakin Müslümanlar da temelsiz komplolara kulak kabartıyor. Her yerde komplo izleri görüyor! Bu yolla ödevlerini yapmadan kabahati düşman güçlerin üzerine serpiyorlar. Böylece felaket katmerli hale geliyor. Buna komploya yatkınlık hali veya teşne olmak diyoruz. Bu ancak çaresizlik üretir. Asıl felaket komplonun varlığından ziyade kafayı komplolar ile bozmaktır. Varsa yoksa komplo üretmek ve böylece iradeyi felç etmektir. Komploya yatkınlık bir edilgenlik halidir.

Cezayirli düşünür ve sosyolog Malik Bin Nebi 'kabiliyetü'l hezime/Yenilgiye teşne olma hali' diye bir kavram otaya atmıştır. Bu, İbni Haldun'un 'mağluplar galipleri taklit ederler' tezinin bir uzantısıdır. Komplo teorilerine yatkınlık gibi bunun türevlerini üretmek de mümkündür. Bu, İbni Haldun'un 'mağluplar galipleri taklit eder' kuralına ve tezine dayanıyor ya da onun gelişmiş halidir. Bu tez veya teoride felaket olan husus savaşta yenilmek değil yenileceğine inanmaktır. Bu manen teslimiyettir. Zira yenilseniz de bir müddet sonra toparlanabilirsiniz. İradenizi felç eden yenilme tutkusuna kapılmışsanız toparlanmak müyesser olmaz. Bu halden kurtulmadıkça ayaklarınızın üzerine doğrulamazsınız. Komplo meselesinin gölgesi hakikatinden büyüktür. Komplo teorilerini inanmaya yatkınlık veya ona teslim olmak psikolojik bozgundur. Bu ruhla zafer kazanılamaz.

Esat rejiminin yıkılmasından evvel de sonra da Suriye'nin yine üç beş parçaya bölüneceği varsayılıyordu. Filvaki tehlike henüz geçmiş sayılmaz. PKK ile iltisaklı PYD veya SDG gibi unsurlar hakikaten de ucu bölünmeye varan veya açık; adem-i merkezi bir yapı düşlüyorlar. Lakin buna teslim olmak kötümserliktir. Bu sadece Kürtlere veya ayrılıkçılara bağlı bir durum değildir. Suriye halkının buna karşılık verme ve önleme imkanı vardır. Dolayısıyla bu teorilere teslim olmak bizatihi felakettir.

Sudan meselesi veya el Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri'nin eline geçmesi de böyle bir etki meydana getirdi ve Garaudy'nin Siyonizm Dosyası'ndaki Sudan'ın bölünme tezlerini hatırlattı. Bölünmeye dayalı haritalar yine raftan indirildi. Lewis, Sykes-Picot sınırlarını yeniden çizmek, düzenlemek, bir defa daha bölünmeye tabi tutmak istiyordu. Suriye, Mısır, Sudan gibi potansiyeli yüksek ülkeleri yeniden bölünmüş olarak haritalara yansıtıyordu. Ralph Peters gibi yeni 'haritacılar' da aynısını yaptı.

Türkiye'de bu tezleri en fazla seslendirenler maalesef ulusalcı kesimler. Banu Avar bunların başında geliyor. Şimdi Sudan yeniden bölünmenin eşiğinde. Lakin bu yazgı değil. Kesintisiz ihanet zincirinin bir parçası. Daha önce de 2011 yılında John Grang liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Ordusu zaferini ilan etti ve Cuba merkezli yeni bir devlet kurdu. Burada komplodan ziyade İslami kesimlerin birbirine düşmeleri, çekişmesi ve buna bağlı olarak güçlerini kaybetmeleri rol oynadı. Ömer Beşir ile Turabi'nin çekişmesi bölünmenin önünü açmıştır. Şimdiki durum ise aynı siyasi kökenden gelen Abdulfettah Burhan ile Muhammed Hamdan Dagalo'nun (Hamitti) çekişmesinin bir ürünüdür. İçeride uygun araç ve maşa bulamadıklarında komplo teorileri çöker. Yoksa İsrail ve onun paraleli BAE hem Yemen'i hem de Sudan'ı bölmek ve böldürmek ister.

Albay Hatim Sabir komploya dayalı analizinde şöyle diyor: Nihai amaç Sudan'ı birbiriyle boğuşan küçük devletlere bölmektir. İlki Hızlı Destek Kuvvetleri ve keçi taciri Muhammed Hamdan Dagalo (Hamidti) inisiyatifi altında zengin kaynaklarıyla ünlü Darfur'u Sudan'ın gövdesinden ayırmak ve burada küçük bir devlet vücuda getirmektir.

Stratejik hedeflerin analizi:

Analizine şöyle devam ediyor: Mısır'ın Afrika derinliğini zayıflatmak ve Nil Vadisi ile Afrika Boynuzu arasındaki coğrafi bağlantıyı koparmak. İsrail-Amerikan nüfuzunu tehdit edebilecek herhangi bir birleşik Arap veya Afrika projesini engellemek.

Sudan'ı, İsrail tarafından Orta Afrika'ya açılan bir menfez olarak kullanılan bir güvenlik ve ticari nüfuz alanına dönüştürmek. Sudan ordusunu iç savaşlarla meşgul ederek yıpratarak güçlü ve merkezi bir devlet kurmasını engellemek.

Bugün El Fasher'da yaşananlar, yalnızca askeri figürler arasında bir iktidar mücadelesi olmaktan öte, aynı zamanda Büyük İsrail efsanesi uğruna Arap ulusunu parçalama savaşının yeni bir aşamasıdır.

Doğu'da Etiyopya'nın desteğinde denize açılan ve Mısır'a baskı uygulayacak bir devletçik kurmaktır.

Kuzeyde Hartum merkezli yabancı nüfuzuna açık bir devletçik inşa etmektir. İslam alemini yeniden bölme amacında olan Bernard Lewis'in yayınladığı haritada Arap alemi ve civarı 40 parçaya taksim ediliyor.

BOP projesi varken de böyle tezler ileri sürülüyordu. Lakin ABD Irak'ta gerileyince ve Afganistan'da yenilince bu tezler rafa kalktı, kapanıp gitti. Sudan yeniden bölünürse bunda baş sorumluluk kendi evlatlarının olacaktır. Başta Dagalo/Hamidti ve Muhammed Bin Zayed gibi daha ziyade içeriden figürler olacaktır.

Meramımızı bir ayetle anlatalım: La yedurruküm men dalle ize ihtedeytüm. Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, sapıtanlar size zarar veremez.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları