Hama küllerinden yeniden doğuyor
Şam rejimi ecel terleri döküyor. Beşşar Esat da ecel günlerini yaşıyor. Zannederim Ramazan sonuna yani mart sonuna kadar havlu atar ve sahneden çekilir.
Neden böyle oldu? Neden devrimciler inanılmaz hızla Şam kapılarına dayandılar? Bunun tek bir cevabı var: Rejimin rüzgarı kesildi. Bazıları hala inanmıyor ve arkalarında 'ABD ve İsrail var' diye sayıklıyor. Biz Mevlana gibi deriz: Biz Moğollara ve Amerikalılara değil Allah'a iman ediyoruz ve ona güveniyoruz. Onun yazdığını kimse bozamaz. Taliban'a da Amerikancı kulpu takıyorlardı. Afganistan'dan Amerikalıları süren Taliban değil mi? Rejim içten çürümüştü ve dış dayanaklarla buraya kadar gelebilmiştir. Asayı Süleyman gibi içten kemirilmiş ve tükenmişti. Süleyman Aleyhisselam'ın asası gibi güve içten kemirmişti.
Şimdi dışarıdaki Suriyeliler dönmek için can atıyorlar. İçeridekiler de bir kurtarıcı ve kurtuluş bekliyorlardı. İnşallah önümüzdeki Ramazan ayında bütün dünya Şam'a akın edecek ve küresel bir bayram havası esecek ve yaşanacaktır. İnsanlar kardeşliklerini yeniden hatırlayacaklardır. 21 Mart tarihinde bahar coşkusunu yeniden teneffüs edeceğiz. Baas rejimi Suriye için lanet olmuştur. İran ve uşakları kendince rejimin Halep ve sair yerlerde tutunamayışını IŞİD'in 2014 yılında Musul'a sızmasına benzettiler. Şeytan kulaklarına öyle fısıldıyor. IŞİD bir kurmaca Musul ise bir tuzaktı. Musul olayını tezgahlayan Nuri Maliki, 7 Ekim olayını istismar eden Netanyahu aynı hamurdan ve çamurdandır.
Afganistan olaylarını yakından takip eden Suriyeli gazeteci Ahmet Muvaffak Zeydan devrimcilerin hızlı ilerleyişini 2014 yılında gerçekleşen Musul çıkarmasına değil Afganistan olaylarına benzetmiştir. Afgan cihadı da devreler yaşamıştır. Suriye olayları da devreler yaşıyor. Bu aşamada Suriye olayları 1992 yılındaki Afganistan olaylarına benzemiştir. Afgan Mücahitleri o günde Suriyeli devrimcilerin hızıyla Kabil'e ulaşmışlardı.
Akabinde bir süre sonra galiba 1996 yılında Necibullah tutulduğu barakadan çıkarılarak Kabil'de elektrik direğine çekilerek idam edilmişti. O bunu hak etmişti. Kanlı karnavalların ve kimyasal silahların ve varil bombalarının babası Esat da benzeri bir sonu hak etmiştir. Bununla birlikte şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da haksız yere bir damla fazladan kan dökülmemeli. Adalet intikam dürtüsüne kurban edilmemelidir. SSCB'nin adamı Necibullah nasıl mücahitler tarafından silinip süpürüldü ise Esat da inşallah Suriyeli devrimciler tarafından öyle süpürülecektir. Putin'in de Esat adında yeni bir Necibullah'ı olacaktır.
Necibullah'ın lakabı öküz Necip idi. Olaylardan ders çıkarmayan ebleh ve kalın kafa demektir. Esat da siyasi ömrünün sonunda Türkiye'nin elini havada bırakarak ayağına gelen altın fırsatı tepti. Kendi düşen ağlamaz. Esat da belki yalanlarla siyasi ömrünü uzattı ama işin sonuna geldi. Necibullah ile Beşşar arasında kader beraberliği var. Suriye devriminin ilk günlerinde (2011-2012)
Esat'ı Necibullah'a benzetmiştim. O da Esat gibi bir doktordu. Bunlar kaderin işaretleri. Hama denilince akla Asi Nehri ve üzerine kurulu su değirmenleri geliyor. Suriye'de olduğumuz sıralarda kartpostal olarak bu resimleri alır ve tebrik vesilesiyle sağa sola postalardık. Hayatımızın baharında idik. Bu su değirmenleriyle şehir arasında bir cadde yer alır. Caddeye nazır kitapçılar vardır. Bir defasında kafile olarak şehre girmek isterken kültür bakanlığı rehberi nazlandı ve bizi hızlı bir biçimde oradan uzaklaştırmak istedi. Biz şehirde bir camide namaz kılmakta ısrar ettik. Caddeye ve su değirmenlerine nazır kitap dükkanlarını kolaçan ettik vitrinlerde Aziz Nesin'in Arapçaya çevrilmiş kitaplarını gördük. Belki Nazım Hikmet'e dair kitaplar da vardı. Belli ki Türk solu Suriye solunu ideolojik besinlerle besliyordu. Türk solu üzerinden Hamalıların beynini yıkamak istiyorlardı. Şimdi Türk solu sektirmeden aynı hizmet yarışına devam ediyor. 1963 sonrası 1964 yılında Baasçılar iktidara geldikten sonra Şam'da Emevi Camiini ve Hama'da Sultan Camiini tanklarla basmışlardı. Hamalı unutulmaz sima ve dava adamı Muhammed el Hamid, Sultan Camii konusunda devreye girmiştir.
Hama devrimcilerin eline geçmekle birlikte yeniden safiyetini ve masumiyetini geri kazanıyor. Gazi şehir 1982 yılında kıyımdan geçirilmiş ve binlerce masum evladı bu rejim tarafından hunharca öldürülmüş ve şehit edilmiştir. Gazi Hama'nın güzide mahallelerinden birisi de Geylaniye Mahallesi olarak anılır. Burada Geylani'den esintiler vardır. Bağdat ile Hama, Geylani ailesiyle anılır. Biz de o günlerde (Şubat 1982) Mısır'da Ebu Za'bel Cezaevinde onlar için Kunut duası okuyorduk. Mısırlı bir imam yanık sesiyle öne geçiyor ve namazın akabinde Hamalı kardeşlerine dua ediyordu. Duaların kabulü demek ki bugünleri mütevakkıf, vabeste imiş. Şamlılara hayırlı zaferler diliyorum.
Bitirirken, vefa gereği bu çığırın öncülerinden Abdullah Azzam ile Ziya ul Hakk'ı anmadan olmaz. Allah rahmet etsin. Öncüler olarak yol açtılar ve ümmet arkalarından yürüyor. Vallahu galibun ala emrihi velakin ekserennasi la ya'lemun. İnsanların çoğu bilmese de Allah emrinde galiptir.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.