Metoda dair: Yöntemi gözden geçirme
Libya Müftüsü Sadık Giryani 'Müracaat fi'l Menhec' adıyla bir kitap kleme almıştır. Burada birliğin yöntemini tarif ediyor. Buna göre İslami kesimlerin ittihadı temin ve bir araya gelmek için zahirde cami (kapsayıcı), isimler kullanmaları gerektiği gibi, batında da ihlası kuşanmaları beklenir. Tefrikaya önlemek için zihinleri dağıtan farklı unvanlar ve isimler kullanmak yerine birleştirici isimleri yeğlemek isabetli olur.
Bununla birlikte ihtilaf iki kısımdır.
Mezmum olan, memduh olan ihtilaf. Tefrikaya götüren ihtilaf çirkindir, mezmumdur. Bununla birlikte çeşitlilik ifade eden ihtilaf-ı tenevvü memduhtur. Yani övgüye layık ve mazhardır. Bununla birlikte çeşitlilik ihtilafı da taassup göstermekle mezmum hale gelebilir. Bu geçici bir haldir, kalıcı bir makam değildir. Geçicidir zaman zaman tezahür edebilir. Bazı ameli ve fıkhi mezheplerin mensuplarının birbirleriyle kapışması ve çekişmesi gibi. Bu yolla bazı tarihlerde fitneye düşmüşlerdir. Bazı müritlerin birbirlerinin şeyhlerini çekiştirmeleri ya da küçük görerek karşıdakileri tahrik etmeleri gibi. Şeyhleri paylaşamamaları ve diğerleriyle rekabet içine girmeleri böyledir.
İmam Gazali icmalen bunlardan bir kısmına 'El-Keşf Ve't-Tebyin Fi Ğurüri'l-Halki Ecmain' adlı eserinde temas etmiş ve dini grupların aldanışlarını anlatmıştır. Her biri ayrı vadide aldanmıştır. Her birinin aldanma nedeni başkadır. Şeytan insana her cihetten yaklaşabilir. Ayet genel olarak aldananlara ve kendini aldatanlara da parmak basar: Onlar ki dünya hayatındaki çabaları boşa gittiği hâlde gerçekte iyi şeyler yaptıklarını zannederler.
Bu dünyada fert ve toplum bazında herkes en azından nazari olarak aldanış üzerinedir. Daha iyi şeyler yapabilecekken boş hatta zararlı şeylerle uğraşırlar. Bir takım manevi hastalıklar nedeniyle bunları yapmaktadırlar. Kıskançlık ve ihtiras gibi.
İran hem kendini İslam devrimi olarak tanıtıyor hem de anayasasında Şiiliğe vurgu yapıyor. Bu ikisi birbiriyle uyumlu mu? İslam umumi Şiilik ise daha özeldir. Böyle bir maddeyi koymakla İslam'ı Sünni nefreti olarak algıladığı da varsayılabilir. Bu dışlayıcı bir özellik arz etmektedir ve o fırkanın dışında kalan kesimler isterse ağızlarıyla kuş tutsunlar muayyen makamlara gelemezler. Üst görevler tamamen Şiilere hasr ve tahsis edilmiştir. Bu ise dışlamayı ve ötekileştirmeyi beraberinde getirmiştir. Bu itibarla İran anayasasını taassubun yansıması ve ürünü bir anayasa olarak görmek mümkündür. İslam zikredildiğinde Şiilik dışarıda bırakılmalıydı. Belki bu anlayış karşılıklar da doğuruyor. Rövanş ruhunu tetikliyor. Bu baptan olmak üzere Afganistan cihadıyla birlikte anılan Suriyeli gazeteci Ahmet Muvaffak Zeydan geçenlerde İdlip'te bir Ehl-i Sünnet devleti kurulacağını haber verdi. Bu ifadesi yadırgandı. İlgili mercilerde c itiraz sesleri yükseldi. Ehl-i Sünnet kötü olduğu için mi? Hayır! Bu formül uygunsuz olduğu için. Sekterizm dalgalanmasında emsal doğurur. Ardından Kürt devleti, Dürzi ve Nuseyri devletleri de yola çıkar. Ya da yol alırlar. Sonra Ehl-i Sünnet umumun malıdır. İdlip'te bir grup bunu tekeli altına alabilir mi? Olsa olsa Ehl-i Sünnetin küçük bir numunesi olur. Merhum İsam Attar'ın dediği gibi münhasıran cemaatü'l Müslimin (Müslümanlar cemaati) deme, buna hakkın yok lakin cemaatü'n mine'l Müslimin (Müslümanlardan bir topluluk) diyebilirsin, buna hakkın var. Genişlemeyen ve umuma hitap etmeyen levhalar mitos bölünmeye yol açar! Bu tür oluşumlar heva üstü kalmalıdır. Nitekim Suriye Müftüsü ve El Meclis el İslami Suri'nin Başkanı Üsame Rufai Ehl-i Sünnet devleti teklifine karşı çıktı. Kimileri bunu desteklemesini beklerdi. İran üzerinden gidecek olursak su-i misal, misal değildir. Geçmişte kurulan Müslüman devletleri için İslam devletleri tabiri kullanılmıştır. Sünni veya Şii kullanımına gidilmemiştir. Bunları tali tasniflerde tanım babından zikredilmiştir. Bu isme kirvelik yapacak olan İdlip kapsayıcı ve cami bir bölge değildir. Dar bir alanı kapsamaktadır. Mesela Ehl-i Sünnet konusunda en titiz yapılardan birisi Afganistan İslami Emirliği olmasına rağmen böyle bir tercihe gitmemiştir. İsminde Ehl-i Sünnet ibaresi ve vurgusuna rastlamazsınız.
İslami anlamada, yorumlamada Ehl-i Sünnetin bir rüçhaniyeti vardır ve en isabetli orta yol diyebiliriz. Lakin Kur'an ve Sünnet gibi ismeti haiz değildir. Her zaman olmasa bile genel hatlarıyla yorum bazında en isabetli olandır. Aynı zamanda tarihseldir ve tarihi birikimle oluşmuştur yani kümülatiftir. Eksik tarafları olur ve daima 'sümme't tedarük' kabilinden geriden tashihe açıktır. Osmanlı devleti parçalı anlamda bir İslam devletiydi ama külli anlamda bir İslam devleti olduğunu söyleyemeyiz. Zira herkesi kucaklama imkanı olmamıştır. Bütün Müslümanları temsil etmiyor ve böğründe barındırmıyordu. Umumi bir devlet olmakla birlikte efradına cami ve ağyarına mani değildi. Bu itibarla mutlak İslam devleti dediğimizde bu ifademiz ispat değil iddia makamında kalır. Bu itibarla mesela Lübnan'daki Şii örgüte Hizbullah denmesi böyle bir şeydir. Hizbullah bu isim hakkını ya da üzerinde tekel kurma hakkını kimden almıştır? Umumun hakkı üzerine tekel ya da inhisar kurulamaz. İran'daki İslam devleti vurgusuyla birlikte Şii mezhebine vurgu yapılması gibi! Eğer Şiilerin dışındaki unsurlar da Müslüman kabul ediliyorsa burada anayasada kendi içinde bir tezat ve çelişki görünüyor! Ya da İslam bizim tekelimizde diyorlarsa o başka. O zaman mantık ve akıl devreden çıkar! Bu kutsi isimleri İslami gruplar kendilerine mal ettikleri gibi fertlerde ticari alanda kullanıyorlar. Şatibi'nin dediği gibi İslam'ı parçaladılar ve 'kıçlarına yama' yaptılar! Libya Müftüsü Sadık Giryani'nin ifade ettiği gibi hem birleştirici isimler kullanacağız hem de kitlenin sadece bir parçası olarak isim üzerinde tekel kurmayacağız. Bu başkalarına saygılı olmanın ilk şartıdır. Müslümanlar arası barış böyle sağlanır.
Libya Müftüsü Sadık Giryani İmam Malik'ten mühim bir kaide aktarıyor: Ehl-i Sünnet ve'l Cemaa sorulduğunda şöyle cevap veriyor: Onlar unvan kullanmazlar! Bilinen bir lakapları yoktur (S. 9, https://ifta.ly/wp-content/uploads/2021/05/1052-3in.pdf). Demek ki İmam Malik'in tanımına göre Ehl-i Sünnet bir isimden ziyade bir çığırdır ya da sıfattır. Demek ki Ehl-i Sünnet bir unvandan ötedir. Bugün ne kadar vurgulu Ehl-ı Sünnet ibaresi ve ifadesi kullanılıyor! Bu tür kullanımlar en azından bir kısmı itibarıyla Ehl-i Sünnet istismarıdır. Ayağa düşürmektir.
Ehl-i Sünnet tekelcilik ve başkalarına çamur atma değil aksine hak arayışı ve hakkı bulma ve üstün tutma gayretidir.
Yunus gibi terennüm edelim:
Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.