Arama

Mustafa Özcan
Kasım 30, 2020
Fahrizade’den geriye kalanlar!

Elbette İranlı nükleer fizikçi Fahrizade'nin Tahran'da bir suikastla gün ortasında öldürülmesi pek hayra alamet değil ve hazmedilebilir bir yönü de yok. Ondan geriye sadece tek yanlı yakınma ve dövünmeler kaldı. İlgili haberlere baktığınızda gerçekler bir vadide açıklamalar başka vadide görülüyor. Sözgelimi İran'ın misilleme yaparak Hayfa'yı vurabileceği konuşuluyor. Beyrut'taki nükleer patlamayı andıran patlamanın ertesinde de bu tür değerlendirmeler olmuştu. Zira 2018 yılında pervasız bir biçimde Netanyahu hem Beyrut limanını hem de Fahrizade'yi hedef göstermişti. Her iki halde de tehditlerini gerçekleştirmeyi de başardı. Buna mukabil Ruhani İran halkının akıllı olduğunu ve ne zaman nerede gerekli cevabı vereceğini bildiğini söylemiştir. Bunlar Esat ağzıyla konuşmadır ve züğürt tesellisidir. Esat da İsrail'in şamar oğlanına dönmüş ve sürekli olarak İsrail saldırılarına uygun bir zaman ve mekanda cevap vereceklerini söylemiştir. Ama gerisi gelmemiştir. Şimdiye kadar sadra şifa bir cevap da verememiştir. Hizbullah Beyrut saldırısıyla ilgili İsrail'i aklamıştı. Topu taca atmıştı. Belki de cevap verme beklentilerini savuşturmak için bunu yaptı. Hizbullah Fahrizade'nin ardından şimdi ne diyor acaba? Suskunluğa gömüldü. Maalesef İran ile Suriye kevgire döndü her gün bir ihlal daha yaşanıyor. İran ne zaman karşılık vereceğini hesaplamaya çalışadursun ama İsrail ne zaman saldıracağını gayet iyi biliyor. Zamanlama mükemmel işliyor. Beyaz Saray idaresinde devir teslim döneminde ya da ara dönemde bu eylemi yaparak İran'ın elini kolunu bağlamış oldu. İran normalde misilleme yapamaz yaptığını farz etsek bile hem eski ve hem de yeni yönetimi karşısına almak istemez. Trump görev süresi bittiği halde Amerikan çıkarlarına bir fiske vuranın doğduğuna pişman edeceğini söylüyor. İran İsrail ile bu aşamada sürtüşmeye girse bunun mirası Biden idaresine kalacaktır veya yansıyacaktır. Ayıkla pirincin taşını! Karmaşık ve girift bir durum!

Eskiden 'itiyat' diye bir ifade vardı. Sürdürülen alışkanlık demektir. Bu ifade Kur'an'da Firavun için kullanılır. De'b Al-i Firavun; Firavun çevresinin itiyadı ve sürdürdüğü ve vazgeçmediği alışkanlıklar bütünü demektir. Günümüzde suikastlar İsrail için de bir alışkanlık ve itiyat meselesi haline gelmiştir. İsrail bu alışkanlıklar üzerinden sabıkalı duruma düşmüştür. Başka bir sabıkalı ülke de özellikle Iraklı pilot ve ilim adamlarını öldürme meselesinde n dolayı İran'dır. Onu bir kenara bırakarak biz İsrail üzerinde odaklanalım. İsrail en fazla Filistinlilere yönelik olarak suikastlarda bulunmuştur. Bu suikastlar için yetiştirilmiş timleri vardır. Bunların da uzun kolları bulunmaktadır. 16 yıl önce ölen Arafat'ın ölümü üzerindeki sır perdesi aralanamamıştır. İşbirlikçilerle onların amiri pozisyonda İsrail arasında zehirlenmiş ve kaydı fail-i meçhule yapılmıştır. Zanlılar varsa da yakin yoktur. İsrail Irak, Suriye nükleer tesislerini bombalayarak havaya uçurmuştur. Keza Natanz'da nükleer tesisleri ve santrifüjleri vurmuştur. 10 yıl içinde 5'ten fazla nükleer alanda çalışan ilim adamını öldürmüştür. En önemlisi Nasır döneminde Almanya'dan bu ülkeye iltica eden Alman ilim adamlarını birer ikişer suikastlarla ortadan kaldırmasıdır. İsrail'den başka bunu alışkanlık haline getiren yoktur. Bu hususta asimetrik bir kitap vardır. Kitap Mısırlı ilim adamı Zağlul Neccar'a aittir. Komplo adlı eseridir. Burada uluslararası camianın ve İsrail'in Filistin halk üzerindeki komplolarına değinmiş ve ötesinde İsrail'in Mısır'daki Alman ilim adamları üzerindeki ilk suikast denemelerine ışık tutmuştur.

İsrail, başkalarının nükleer faaliyetlerini engellemeye ve durdurmaya çalışırken kendisi yandaş ülkelerin desteğiyle 300 civarında nükleer başlık üretmiştir. 1973 Ekim savaşında bunları Mısır ile Suriye'ye karşı kullanma tehdidinde veya pervasızlığında da bulunmuştur. Somson seçeneğine atıf ve işarette bulunmuştur. Yani hal ve tavrıyla benden sonrası tufan demiştir. İsrail zaman zaman akrep refleksi göstermektedir. Bu ateş ortasında kaldığı zaman intihar seçeneğine başvurması demektir. Fakat korkunun eceye faydası yoktur. Dünyada bütün her şeyin bir sınırı vardır azgınların sınırı ve ömrü daha kısadır. İşte Hitler işte SSCB!

İsrail'in üstünlüğü rakiplerinin samimi olmayışından ileri gelmektedir. Nasır Yemen Saddam Kuveyt üzerinden Filistin'i ulaşmak ve kurtarmak istemiştir. Humeyni de Kerbela üzerinden Kudüs'e ulaşmak isterken hedefinden biraz daha sapmış ve uzaklaşmıştır. Allah'ın erleri ve erenleri daha doğrusu alperenleri çıktığında yol yarılanmış demektir. Yoksa bu iş samimiyetsizlerin harcı değildir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN