Arama

Mustafa Özcan
Eylül 1, 2019
Eserinin sonucuna katlanmak

Geçmişte küresel ısınmaya neden olan hususların başında volkanik hareketlenmeler geliyordu. Bunlar güneş huzmelerini süzerek, perdeleyerek ya ısıyı düşürüyor veya artırıyordu. Bu değişimler de zincirleme reaksiyonlarla dünya dengesinde değişimlere neden oluyordu. Bu tabiat olayları bazı devletlerin yükselişine diğerlerin çöküşüne hizmet ediyordu. Avarların düşüşü gibi. 19'uncu yüzyılda sanayileşme devrimiyle birlikte eskilerin tabiriyle anasırı erbaa birbirine karıştı. Su toprak hava ve ateşin eski terkipleri değişti. Tabiat altüst oldu ve bunun sonucunda tabii olmayan yer hareketleri görülmeye başlandı. Erol Güngör'ün Kenneth Goulding'den çevirdiği Yirminci Asrın Manası adlı eserde bu mesele derinlemesine irdeleniyor. Sanayi devriminin getirdiği altüst oluşla birlikte küresel ısınma hızlanmıştır. Bunun sonuçları da bazı bölgelerde kuraklığı artırmış bazı bölgelerde ise yağmur tufanlarına sebebiyet vermiştir. Bunun sonucunda tropikal iklime dahil olmayan mekanlarda bile yağmur sıcak hale gelmiş v e tropikal iklimdekine benzer karakter kazanmıştır. Sanayileşme devrimine bir de hızlı şehirleşme eklenmiştir. Bununla da çevre ve iklim düzeni tanınmaz ve tahmin edilemez hale gelmiştir. Bunun sonucunda bazı mevsimler belirsiz hale gelmiş ve birbiriyle yer değiştirmiştir. Coğrafyaların da kimliği değişmiştir. Bazı hadisler de bu ahir zaman gerçeğine veya değişimine parmak basmaktadır. Yaşadığımız döneme dair ahir zaman hadislerinde bir takım işaretler vardır.

Sözgelimi, İbni Mesud rivayeti bir hadiste ahir zamanda 'çocukların öfkeli ve kızgın, yağmurun ise sıcak, şerlilerin ise bol ve baskın' olacağı rivayet edilmiştir. Kimileri senetteki bazı ravilerden dolayı hadise mevzu tanısı koysalar da günümüzü tasvir açısından söylenen söz yerindedir. İmam Gazali ahir zaman ile ilgili olarak rivayet edilen vakıaya uygun hadislerin de Hazreti Peygamberin nübüvvet tanıklıklarından (şevahidu'n nübüvve) olduğunu ifade etmektedir ( el Munkizu Mine'd Dalal, Ebu Hamid Gazali, s: 99, El Mektebetü'l Şabiyye) . Günümüzde tabiat insan eliyle ve teknoloji ile kirletilmekte ve tahrip edilmektedir. Bunun sonucunda tabiat da insanoğluna ve yaptıklarına adeta isyan etmekte ve infial göstermektedir. Buna geri tepme diyoruz.

İnsanların hor kullanması sonucu kara, deniz ve hava kirlenmektedir. Tabiat ile fıtrat ikizdir. Yeryüzünün eko sistemine tabiat denmektedir. İnsanın eko sistemi ise fıtrattır. Tabiata ters düşen hareketler, fiiller tabiatın bozulmasına yol açıyor. Yine fıtrata uygun olmayan davranışlar insanın yapısını bozuyor ve hastalık üretiyor. Deli dana hastalığı veya cinsel kuralların bozulması nedeniyle AIDS hastalığının yaygınlaşması gibi. Allah insan oğlunu dünyaya gönderdiğinde yanında sünnetullah adıyla kullanma kılavuzu da vermiştir. Bu kılavuzun dışına çıktıkça tabiatın dengesi bozuluyor. Bazı hastalıklar insanın müdahalesi sonucu olduğu gibi aynı zamanda tabiata müdahale veya hor kullanılması da iklim değişikliklerini beraberinde getirmektedir.

Kur'an karada ve denizde düzenin bozulmasını insan eserine bağlıyor. Nitekim, bir ayette şöyle denilmektedir (Rum/41﴿: İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor. Burada geri dönüşüm sisteminden de bahsedilmektedir. İnsanın amellerinin veya eserinin ceremesini çekmesiyle yeni bir değerlendirmeye giderek buna yol açan davranışlarına veda edebileceği ifade edilmektedir. Lakin İsra Suresinde Yahudiler için söylenen husus umum insanlık dairesi için de geçerlidir. İsra Suresinin 7'inci ayeti bu gerçeği şöyle parmak basmaktadır: iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz!

Arap darb-ı meselinde bu durum şu veciz ifadeyle özetlenmiştir: El cezau min cinsi'l amel. Ceza işin türündendir. Tabiatı bozarsanız tabiat sizden intikam alır. Nitekim öyle de olmaktadır. Bu kural sadece deniz ile kara ile sınırlı olmayıp sosyal boyutları da kapsar. Sosyal kurallar ihlal edildiğinde bumerang gibi geri dönerek sahibini vurur.

Nitekim, hafifmeşrep görüntü veren kadınların bir şekilde tepkilere kulak asmadıklarını hatta bunu yapanları payladıklarını görebiliyoruz. Zinhar yanlışlarının tartışmaya açılmasını istemiyor ve kapalı kalmasını yeğliyorlar. Ama bu durum bedel üretiyor.

Bu meselede iki uç var. Birincisi Kur'an ifadesiyle 'teberrüc' yani gelişigüzel açılma hali ki günümüzde buna her düzeyde rastlıyoruz. İkincisi de vakur kıyafeti ifade eden 'hişmet' sözcüğüdür. Bu vakur kıyafet ve iffet perdesi gibi anlamlara geliyor. İnsanın kılık kıyafeti insanın manevi değerini artıracağı gibi eksiltebilir de. Onun statüsüne bir işarettir. Bu nedende ilk İslam toplumlarında cariyelerin hilafına hür kadınlar statülerini belirtecek ağır kıyafetleri yeğlemektedirler.

Bugün de hafif kıyafetler sarkıntılık nedeni olabiliyor. Nitekim, Arap ülkelerinde bile kadınlara sürtünme ve taciz oranları dünya ortalamasının üzerine çıkmıştır. Rekora gitmektedir. Bazen ihtiyarlar bile sarkıntılık edebilmektedir. Bunları kabından çıkaran ne oldu? Bunun nedeni kadınların 'hişmet' denilen vakur ve saygı telkin eden kıyafet yerine karşı cinsi tahrik edebilen kıyafetleri yeğlemeleridir. Hişmet ihtişamla aynı kökenden gelmektedir. Kılık kıyafet tavsiyesi nedeniyle hocalara ve papazlara kızan, dudak kıvıran kadınlar şimdi polisin nasihatiyle karşı karşıya bulunuyorlar. Nitekim Eş Şark al Avsat gazetesinin bir haberine göre, doğu Londra'da özellikle de ücra semtlerde tecavüz vakalarının artması üzerine polis bir broşür hazırlamış ve broşürde sarkıntılık ve tecavüz vakalarına karşı kadınlardan saygı telkin eden kıyafetleri yeğlemelerini istemiştir (https://www.facebook.com/YwsfAsts/photos/a.779583162081499/2951500058223121/ ).

Kantarın topuzu kaçırılmıştır

Benzeri bir tartışma Türkiye'de de yaşandı. Ömür Gedik içinden geldiği kesimlere bile dayanamamış ve kantarın topuzunun kaçırıldığını söylemiştir. Twitter hesabı üzerinden "İstanbul AVM'lerindeki bazı kızların şortlarının boyu gerçekten ayıp sınırını aşmış durumda... Plajda değilsiniz diyeceğim ama bence zaten bilerek yapıyorlar..." yorumunda bulunan Gedik'e bazı kullanıcılar tepki gösterirken bazı kullanıcılar da kendisine hak verdi.

Gelen tepkiler üzerine ikinci bir açıklamada bulunan Gedik, "Ülkenin en rahat giyinen kadınlarından biri olarak bu linci yemem de sağlam ironi oldu.... ama yine tekrarlıyorum; yerine göre giyinmekten bahsetmiştim, şehir içinde teşhirci şortlar giyenlerdi hedefim. Üstünüze alınmayın. Yatak kıyafetiyle sokakta dolaşılmaz..." ifadesine yer verdi.

İnsanoğlu yaptıklarının ceremesini böyle ödüyor. Eskiler bu yüzden hikmetle 'ceza işin ve işlemin türüne göredir' demişlerdir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN