Mustafa Özcan
24.08.2019
Mustafa Özcan
İdlib’in saklı misyonu!
Tüm Yazıları

İdlib’in saklı misyonu!

4 Nisan 2017 tarihinde rejim güçleri Han Şeyhun'a yönelik olarak kimyasal silah saldırısında bulundu ve Rusya yine kalleşçe bir biçimde bu saldırının arkasında muhaliflerin olduğunu iddia etti. Bu saldırıdan yaklaşık 2 yıl sonra havadan ve karadan ağır bir bombardımanın ardından rejim güçleri Han Şeyhun ve civarındaki köylere girdiler. Hey'etü't Tahrir eş Şam ve bölgeyi savunan diğer muhalif güçler ağır bombardımanın (halı bombardımanı ve yanık topraklar siyaseti) ardından yıkıntılar arasında Han Şeyhun'dan çekildiler. Bunu ricat değil pozisyon değiştirmek yeni savunma biçimi almak olarak değerlendiriyorlar. Han Şeyhun ve civar bölgenin düşmesi üzerine yine direnme konusunda muhaliflerin kusur içinde olduklarına dair değerlendirmeler yapıldı. Zira Doğu Guta'nın ve Doğu Halep'in düşmesinde el altından Esat rejimiyle anlaşan veya birbirlerine düşen muhaliflerin de payı olmuştu. Burada Esat rejimi M-4 (Halep-Lazkiye karayolu) ve M-5 (Halep-Hama kara yolu) kara yollarını denetimi altına almak istiyor. Esat rejimi henüz tam olarak bu yolları kontrolü altına alabilmiş değil. Sadece bazı noktaları ele geçirdi. Bu minvalde Han Şeyhun yakınlarında ikmal yollarını kesti. Bu arada Türkiye'nin 9'uncu gözlem noktasını muhasara altına aldı. En azından kısmen ikmal yollarını kesti. Burada takviyeye ve ikmale giden bir askeri Türk konvoyu da kıstırıldı, saldırıya maruz kaldı ve bazı siviller öldü. Şimdi rejime yakın kaynaklar Morek'teki Türk gözlem noktasının tamamen kuşatma altına alındığını ileri sürüyorlar. Başta Mevlüt Çavuşoğlu olmak üzere Türk kaynakları ise bunun tam olarak doğru olmadığını belirtiyorlar. 9 numaralı gözlem noktasına yapılan saldırıdan ve oraya gönderilen ikmal güçlerinin henüz anlaşılamayan akıbetinden sonra Suriye rejimine bağlı güçler yeni bir taciz saldırısında bulundular. Maarratu'n Numan ilçesine bağlı Sırman köyündeki gözlem noktasına makinalı tüfeklerle ateş açıldı.

Peki! Esat rejimi ne yapmak istiyor? Esasında denildiği gibi Esat rejiminin yol haritası Putin tarafından belirleniyor ve tayin ediliyor. Big brother Putin! Rusya Soçi mutabakatından (17 Eylül 2018) bir yıl sonra ve 2015 yılında Suriye'ye askeri müdahalesinin dördüncü yılında (Eylül 2019) muhalefetin alanını biraz daha daraltmak veya sona erdirmek istiyor. Sputnik'e konuşan Rusya Yenilikçi Kalkınma Enstitüsü İslam Araştırmaları Merkezi Başkanı Kirill Semenov 9'uncu gözlem noktasına giden takviye birliklerinin durumuyla alakalı şöyle bir değerlendirmede bulunuyor :"Türkiye başta böylece operasyondan uzak duruyordu. Belki de bazı görüşmeler, istişareler yapılıyordu. Bir uzlaşma noktası, çözüm bulunamayacağını anlayınca da eyleme geçti, belki de biraz geç kaldı." Türkiye'nin İdlib'deki gözlem noktalarının mevcut şartlarda tehdit altında olduğunu belirten Semenov, "Şam doğal olarak bölgeyi 'militanlardan' temizlemek istiyor, diğer 11 gözlem noktasını da bloke edebilir. Türk askerlerinin hayatlarının riske edilmemesi için Türkiye'nin Morek'tekilerden başlayarak, askerlerini tahliye edip başka bir yere göndermesi muhtemelen yararına olacaktır. Bana kalırsa şu aşamada Türkiye için İdlib'de en uygun çözüm M4 ve M5 karayollarının gerisine çekilmek. Bu yollar ile Türkiye sınırı arasındaki bölgenin de Fırat Kalkanı gibi bir statüsü olmalı" diyor ve bununla ne demek istediğini şöyle açıklıyor:"İdlib'deki bu yeni hat, Esad için 'kırmızı çizgi' olmalı ve buranın güvenliği Türk ağır silahları ve hava araçları ile sağlanmalı." Rus uzmanın gönlünden geçen Türkiye'ye kontra bir görev yüklemek, tevdi etmek ve Esat'ın çıkarlarının bekçisi yapmak. Bu durumda oradaki Türk kuvvetleri Rus kara gücü gibi davranacaktır!

Peki! Rejimin bu askeri salvoları ve atakları karşısında Türkiye ne yapmalı? Han Şeyhun gerilim azaltma bölgesi kapsamına dahil olduğundan dolayı Suriye rejimine bağlı güçlerin en az 7 kilometre ricat etmesini talep etmeli. Yani buradaki statükoya geri dönülmeli.

Bunun için iki yol var. Ya Rusya ile müzakere ya da askeri müdahale. Rusya nezdinde yoğun temaslar yapılmalı ki zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan Putin ile bu noktada temasta bulundu ve haklı olarak İdlib'e yönelik saldırıların insani dramı artıracağını hatırlattı. Bununla birlikte Rusya'nın insani drama veya hasara seyirci kalacağı kehanet olmasa gerek. Suriye halkı da ucu Suriye rejiminin kontrol ettiği bölgelere çıkacak güvenli koridora da iltifat etmeyecektir. Suriye rejimi 2013 tarihinden beri kimyasal silahlar kullanıyor ve Rusya da bu işin hamiliğini yapmaktadır. Suriye devleti mülteci durumuna düşen vatandaşlarının evini barkını yağmalarken daha doğrusu tapularını müsadere ederken Suriye kolluk kuvvetleri de Suriyelilerin 'ta'fiş' veya 'tenbiş' dedikleri işleri yapmaktadır. Arapçada 'ta'fiş' ev yağmalamasına deniliyor. Tenbiş ise mezar soygunculuğuna denmektedir ve bunu yapana da nebbaş adı verilmektedir.

Suriye rejiminin eski mevzilerine çekilmemesi halinde ise yapılması gereken husus mümkün mertebe askeri seçeneğin kullanılmasıdır.

Peki Ruslar ya da Putin ne istiyor?

Rusya oldubittilerle birlikte yeni yerler ve yurtlar kazandıktan ve yuttuktan sonra biraz mola vermek ve hazım sürecini tamamlamak istiyor. Ya da başka bir tabirle yeni kazanımları da dikkate alarak gerilimi azaltma bölgelerini yeniden düzenlemek, tadil etmek ve sahasını daraltmak istemektedir. Kısaca ikinci bir emre kadar halkı ve muhalifleri İdlib'e hapsetme niyetinde. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marya Zaharova anlaşmalarda yeni ayarlamalar yapılabileceğini belirtmektedir. Bu, yeni mevzii kazanımlarına bağlı olarak gerilimi azaltma bölgelerinin sınırlarının yeniden tanımlanması demek oluyor. Bu durumda Türkiye'nin İdlip ve çevresindeki gözlem noktaları işlevini yitirmiş olmuyor mu? Ruslar Türkiye'yi şöyle bir seçenekle karşı karşıya bırakıyorlar. Türkiye'nin fiili olarak etkinliğinin azaltılması ya da etkinliğinin azaltılması karşılığında kendisine yeni alanlar veya gözlem noktaları açılması. Türkiye'ye muhalefete mesafe koydukça daha fazla alan açma vaadinde bulunuyorlar. Zira Türk gözlem noktalarının kuşatılması sürecinde iki yeni gözlem noktasının daha kurulabileceği yönünde ihtimallerden söz ediliyor.

Bu noktada Türkiye'nin 9'uncu gözlem noktasını terk etmeyeceğini deklare etmesi ne anlama geliyor? En azından yeni bir Süleyman Şah Türbesi seçeneğinden kaçınılmış oluyor!

Muhaliflerle Türkiye arasında makas açılıyor mu?

Han Şeyhun olaylarının tırmandığı bir sırada Suriyeli muhalif yazarlardan Gazi Dehman ilginç bir makale kaleme aldı ve Suriyeli muhaliflerle Türkiye arasındaki makasın açılıp açılmadığını sordu. Gazi Dehman söz konusu makalesinde Han Şeyhun ve çevresinin rejime teslimi noktasında Türkiye ile Rusya arasında bur mutabakatın sağlandığını yazıyor. Türk askeri konvoyunun saldırıya maruz kalmasını da mizansen olarak değerlendiriyor. Suriye'de dengelerin sürekli değişmesi üzerine Suriye halkının ve onu temsil eden örgütlerin hedefleri ile Türkiye'nin milli menfaatlerinin eski uyumunda olmadığını yer yer çekiştiğini yazıyor. Türkiye söylem olarak Esat'a yakınlaşmasa bile fiilen Rusya üzerinden Esat rejimiyle daha içli dışlı. Gazi Dehman şöyle bir denklemden bahsediyor: Türkiye Rusya kontrolünde zayıflamış bir Suriye rejimini yanı başında yeni bir Kürt oluşumuna yeğler. Suriye halkının önceliği ise hala Esat'ın ve rejiminin gitmesinde. Putin-Esat holokostunda yaşamak istemiyor. Bu yönde güneyde yapılan denemeler de başarılı olmamıştır. Doğu Guta ve Der'a gibi bölgelerde rejime olan soğukluk ve ret hali hala devam etmektedir. Hatta yer yer buralar yeni intifadalara sahne oluyor.

Türkiye'nin fiili pozisyonuyla Suriye halkının beklentisi arasındaki makasın giderek açıldığına dikkat çekiyor. Bu anlamda Özgür Suriye Ordusu ve bileşenlerinin giderek Türkiye'nin vekaletini üstlenir hale geldiğini ve araçsallaştığını ifade etmektedir. Ona göre, senkronik ve uyumlu görüntü giderek kayboluyor. Bununla birlikte kimsenin Türkiye'yi suçlayacak halinin de olmadığının altını çiziyor. Kimsenin Türkiye'yi Suriye davasına ihanetle suçlayamayacağını zira sahada Türkiye'nin çapını aşan gelişmelerin yaşandığına parmak basıyor (https://arabi21.com/story/1202675/).

İdlib'in saklı misyonu

İdliblilerin İdlip meselesinden daha ziyade Kudüs'e baktıkları söylenebilir. Bu açıdan silah ve sayı üstünlüğünün rejim ve destekçilerinin yanında olmasına rağmen İdlib'teki muhaliflerin morallerinin son derece yüksek olduğu ve kendilerini Kudüs fatihlerinin öncüsü kabul ettikleri görülüyor. Hey'etü Tahrir eş Şam süren çatışmalar nedeniyle yayınladığı bir mesajda: Gözümüz ötelerde ve Kudüs'ü gözlüyor mealinde 'Allah Şam mücahitlerini daha büyük görevler için hazırlıyor' değerlendirmesinde bulunmuştur (https://arabi21.com/story/1202332 ).

Suriyeli muhaliflerin son kalesi İdlip, Halep'in yerini ve misyonunu devralmıştır. Selahaddin Eyyübi Kudüs'ü Halep'i aldıktan dört yıl sonra fethetmiştir. İdlib'ten önce de Halep Doğu Guta'nın rolünü devralmıştı. Şimdi muhariplerin son kalesi ve son umudu İdlip. O da düşerse Kudüs bir yıldız gibi daha uzaklara kaymış olacaktır.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları