Arama

Mustafa Özcan
Ocak 15, 2019
Tampon bölge yeniden…

Trump, esip gürledikten sonra yeniden ilk kareye dönmüş oldu. Türkiye'ye 20 mil derinliğinde (32 km) bir tampon bölge teklif ediyor. Bu düpedüz ilk kareye yani ilk tekliflerine geri dönmek anlamına geliyor. Daha önce de PYD-YPG ile temas hattını kesen benzeri derinlikte bir tampon bölge teklifinde bulunmuşlardı. Türkiye pek oralı, istekli olmamıştı. Ardından yine Türkiye ile PKK ve yerel taşeronlarını karşı karşıya getirmeme bahanesiyle araya askeri kontrol noktaları dikilmesi teklifi yapılmıştı. Türkiye buna da karşı çıkmıştı, bunun üzerine Türkiye'nin kararlılığı karşısında ABD kuzeyden askerlerini çekme kararı almıştı. Lakin iş fiiliyata dökülünce ipe un sermeye ve eski tutumlarına geri dönmeye başladılar. Şimdi Türkiye böyle bir teklifi kabul etse PYD-YPG terör unsurlarının zinde olarak yapılarını ve bünyelerini korumalarına ses çıkarmamış ve göz yummuş olacaktır. Karşı çıksa ABD ile sürtüşme devam edecektir. Yukarı tükürsen bıyık aşağıya tükürsen sakal. Yenisiyle eskisiyle bütün bu teklifler, PKK'nın uzantısı bu örgütü canlı ve zinde tutma gayesini gütmektedir. Mike Pompeo'nun dediği gibi IŞİD'in yüzde 99'unun havlu attığına ve tasfiye olduğuna, buna ilaveten PYD-YPG ile ilişkilerini taktik olarak ifade ettiklerine göre; bu örgütü koruma ısrarları niye? Üstelik Kürt Ulusal Konseyi ve Abdulbasit Sida gibi Kürt asıllı muhalifler bu örgütün PKK'nın Suriye uzantısı olduğunu tasdik ediyorlar. Demek ki ABD'nin gizlediği bir amacı var. Bu amaç esasında Türkiye'yi bu örgütle oyalamak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü yumuşatmaktır. ABD açısından IŞİD'in varlığı ve sonrasında yok edilmesi taktik, PYD-YPG'nin varlığı ise stratejik amaçtır. Taktik amaç stratejik amaca ve meşrulaştırılmasına hizmet etmiştir. YPG terörü IŞİD terörü üzerinden aklanmıştır. Hulle yoluyla IŞİD, ABD-YPG buluşmasına veya izdivacına meşruiyet kazandırmıştır.

Trump, Twitter üzerinden yeni bir tehdit savurduktan sonra Türkiye, serseri mayın gibi ortalıkta dolaşan bu adamı ve uçuşan tweetlerini kontrol altına alabilmek için yeni bir telefon trafiğine başvurmuştur. Bu konuşmada üç şey öne çıkmıştır. Sırasıyla bunlardan ilki, iki hafta içinde IŞİD'e yönelik faaliyetlerde kazanılan yeni mesafe ikincisi, ikili ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi üçüncüsü ise tampon bölge meselesi olmuştur. Trump, bir gün içinde 180 derece çark etmiştir. Yakında çarkçıbaşı unvanını kazanabilir. Tampon bölge meselesine Türkiye prensipte pek sıcak bakmıyor. Zira bu teklif Türkiye'nin güvenliğine hizmet etmekten ziyade örgütün yapısını korumaya matuf. ABD ise yedi kocalı Hürmüz misali ideolojik lejyoner haline gelen bu örgütten vazgeçmek istemiyor. Tampon bölge konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhatabına ne söylediğini bilemiyoruz. Bununla birlikte bu telefon trafiği Trump'ın kontrolsüz çıkışlarını kontrol etmeye matuftu. Zira Trump ekip meselesi nedeniyle kafasındakileri uygulamaya dökemiyor, sahaya yansıtamıyor. Bu nedenle de gitgeller yaşıyor ve evdeki hesap çarşıya uymuyor. İçeride Pentagon ve CA, bölgede ise İsrail'in çok yönlü kıskaç ve baskılarına maruz kalan Trump, Suriye'den çekilme meselesinde tıknefes olmuş durumda ve baş ağrısı yaşıyor. Çavuşoğlu'nun dediği gibi son tweetlerini baskı altında iç kamuoyunu tatmine yönelik olarak atmıştır. Çekilme kararıyla Türkiye'yi sevindirirken İsrail ve İsrail eksenindeki Arapları üzmüştür. İsrail'e tarihi bir kaçırtmıştır. İsrail, büyük bir şok yaşadı. Amerikan Elçiliğini gürültülü bir biçimde Kudüs'e taşıma kararı alarak İsrail'i sevindiren Trump, Suriye çıkışından sonra ise İsrailli çevrelerde algı kaymasına neden olmuştur. Değişken karakterini şöyle tasvir ediyorlar: "unreliable, unpredictable ally". Güvenilmez, itimat edilmez ve ne yapacağı belli olmaz ortak! Bu sadece İsrail açısından değil Türkiye ve Suudi Arabistan açısından da öyledir.

Trump'ın kafasındakiler sahaya uymuyor ve dolayısıyla yansımıyor. Onun ötesinde ekibine de uymuyor ve dolayısıyla söz geçiremiyor. İran, Rusya, Çin ve IŞİD'i izole etmek isterken, bölgede iki ya da üçlü saç ayağına dayanmak istiyor. Suudi Arabistan ile İsrail'i bölgesel politikalarının dayanağı yapmak istiyor. Buna Türkiye'yi de ilave etmek istiyor. Lakin Türkiye diğer ortaklarla Suriye sahasında sürtüşme içinde. Bu nedenle Trump birini memnun etse diğerini küstürüyor!

Dolayısıyla Trump'ın dış politika eğilimleri yeterince etüt edilmiş değil, savruk. Dileklere dayalı olarak politika geliştirmek istiyor. Bunun şahsıyla da yakından ilişkisi var. Twitter üzerinden irticali açıklamalar yapıyor. Reşit bir lider olmadığından esasında Twitter hesabının kapatılması lazım. Zira oyuncak gibi kullandığı sosyal hesabıyla önüne gelene zarar veriyor. Ya azledilmeli yahut görev süresinin sonuna kadar kendisine bir siyasi vasi tayin edilmeli. Sadece irticali açıklamalar yapmıyor, aynı zamanda irticali politikalar da izliyor. Bu da onu kaotik bir adam haline getiriyor.

Suudi Arabistan'ın istihbarat teşkilatı eski Başkanı Türki Faysal da Trump yönetiminin işleri daha da karmaşık hale getirdiğini ifade ediyor. Obama dostlarını düşmanlarına peşkeş çekmiş ve satmıştı. Trump ise hatları karıştırdı. Tam bir kaos estiriyor. Trump yönetimi dış politika hamleleriyle krizlere çözüm bulmaktansa işleri daha da karmaşık hale getirmektedir. Kısaca Trump, karizmatik değil krizmatik veya kaotik bir lider portresi çizmektedir. Türki Bin Faysal, Trump idaresinin yanlış hamleleriyle birlikte sadece İran'ı değil aynı zamanda Esat rejimini ve Rusya'yı da palazlandırdığını ve güçlendirdiğini ifade etmektedir. Türkiye açısından Suriye'nin kuzeyinde doğru hamleler yapsa da arkasını getirememektedir. Dolayısıyla kimseyi memnun edememektedir. Daima arkasında birilerinin toplayacağı döküntüler bırakmaktadır.

Trump, Pompeo'nun doğrultusunda kendince asayı/sopayı ortasından tutarak PYD-YPG leşkerlerinden Türkiye'yi kışkırtmaktan uzak durmalarını istemiş, Türkiye'ye de askeri taarruzdan kaçınması tavsiyesinde bulunmuştur. Böylece kendince eşitliği sağlamış olmaktadır. Mike Pempeo bu yöndeki açıklamalarından birisinde Kürtlere yönelik muhtemel Türk katliamlarından bahsetmiştir. Burada ABD'nin gerçekleri tersyüz ettiğini görüyoruz. Bediüzzaman'ın dediği gibi "Tebeddül-ü esmâ ile hakaik tebeddül etmez." Türkiye'nin Kürtleri himaye etmesini istemiştir. Fahrettin Altun'un da ifade ettiği gibi zaten Türkler, Kürtlerin geçmişten geleceğe dostudur ve elinden geldiği kadar himaye etmektedir. ABD, kendini Kürtlerin hamisi olarak göstermeye çalışsa da gerçekte PKK ve türdeşlerinin hamisidir.

Türk halkı Kürtlerin, ABD de teröristlerin hamisidir. Nokta.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN