Dokunduğu her şeyi kirleten
İslam âlemi doksanlı yılların başında kuvvetli bir jenerasyon yakalamıştı. Balkanlarda Aliya İzzetbegoviç, Kafkaslarda Cevher Dudayev, Türkiye'de Necmettin Erbakan, Filistin'de Şeyh Ahmet Yasin, Afganistan'da Ahmet Şah Mesut, Cezayir'de Abbas Medeni, Tunus'ta Raşid Gannuşi, Sudan'da Hasan Turabi gibi. Bu isimlerin kimini şehit ettiler, kimini de toplum nezdinde itibarsızlaştırmak için ellerinden geleni yaptılar. Hatta bazılarını terörle bile ilişkilendirmek istediler. Nihayetinde İslam âleminin son birkaç asırda yakaladığı en kuvvetli nesil, sistemli bir şekilde etkisiz hale getirildi.
Bu acımasız Siyonizm belasıyla ve onları başımıza musallat eden Haçlı zihniyetiyle mücadele edebilmemiz için yeni bir nefese ihtiyacımız var. İslam milletleri önce kendi içinde toplumsal birliği, sonra ülkeler arasındaki bütünlüğü sağlamak zorundadır. Şartlar tamam olunca bir Selahattin elbet çıkacaktır. Yoksa daha da darmadağın olacağız.
Yıllardır Siyonizm musibetini İslam âlemine ihraç edenlerden, yani katilden ve onu azmettirenden medet umuyoruz. Böyle olunca da durum her geçen gün daha kötüye gidiyor, ümitsiz hale geliyor. Şu vaziyetimize bir bakalım.
Uzun zaman önce Der Yasin başlıklı bir şiir yazmak istemiştim. Siyonist tedhiş çeteleri 9 Nisan 1948 tarihinde Der Yasin köyünü basmış ve köyde yaşayan neredeyse bütün Filistinlileri vahşi bir şekilde katletmişti. Evler havaya uçurulmuş, tüm insanlar kurşuna dizilmiş, ölüler kuyulara atılmıştı. Der Yasin katliamıyla ilgili maalesef sadece bir dize yazabildim: "Nereye bakıyorsun, orası yok ki." Siyonistler, Filistin coğrafyasındaki sayısız İslam köyünü, beldesini, şehrini sanki hiç olmamış gibi yaptılar.
Mesela bugün Gazze'den bahsediyoruz. Esasında Gazze bir bölgenin adıdır. Siyonist İsrail, Gazze'nin verimli topraklarını tamamen ele geçirmiş ve Filistinlileri sahile, kumsala sürmüştür. Gazze ahalisinin ekip biçtiği tarlalar, meyve yetiştirdiği bahçeler hep işgal altındadır. Eski savaş yöntemleri arasında en etkili olanı, çorak topraklar taktiğidir. Mahsulü yakmak, su kaynaklarını yok etmek ve karşı tarafa yiyecek bir şey bırakmamak. İsrail işgal güçleri yıllardır bu taktiği uygulamıyor mu? Filistinlilere ait su kuyularını betonla dolduruyor, zeytin ağaçlarını kesiyor, mahsulü ateşe veriyor. Böylece milyonluk bir nüfusu dış yardıma bağımlı hale getiriyor.
Bir de biz hep Siyonistlerin Filistin topraklarında yaptıkları zulümleri yazıyor, cinayetleri dile getiriyoruz. Buna karşılık bu katillerin İslam beldelerinde düzenledikleri suikastlar ve nokta operasyonları pek konuşulmuyor. Kimi sanatçı, kimi bilim insanı, kimi halk önderi; nice mümini farklı ülkelerde katlettiler. İstedikleri evi, fabrikayı veya havalimanını bombalayabiliyor, insan kaçırabiliyorlar. Türkiye'de birbiri ardına yaşanan şüpheli mühendis ölümlerini hatırlayalım.
Karşımızda dokunduğu her şeyi kirleten, tarumar eden, harabeye çeviren, can yakan bir şebeke var. Umulur ki ömrümüz bitmeden sonunu görürüz.
İbrahim Tenekeci
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.