Kasıtlı bir şekilde
Siyonist propaganda makinesi iyi çalışıyor. Dünyada ve maalesef ülkemizde. Siyonist İsrail ne zaman Filistinlilere tahammül sınırını aşan bir terör uygulasa, hemen bizden görünümlü bir grup ortaya çıkıyor ve sosyal medya üzerinden sistemli, istikrarlı bir şekilde şu iki şeyi dile getiriyorlar: "Araplar bizi arkadan vurdu, Filistinliler toprak sattı." Böylece zulmü hafifletmeye yönelik bir çark çalışmaya başlıyor. Böyle kimselerin arasında "oh olsun" demeye getiren bile var.
Toprak satışı dünyanın her yerinde vardır ve olur. Filistinlilerin vaktiyle sattığı topraklar, resmi rakamlarla sabittir ki oldukça cüzi bir karşılığa denk gelir. Ayrıca toprak satışlarının bir kısmı Siyonist terör örgütlerinin katliamından kurtulmak ve bir an önce tehlikeden uzaklaşmak için yapılmıştır. Velev ki oranlar daha yüksek olsun, dedenin kabahatini torununa yüklemek ne kadar adil ve doğrudur? Ülkemizde de yabancılara arsa ve konut satışı yok mudur?
Suriye, Lübnan, Filistin ve Mısır hattında hem Hıristiyan Araplar hem Haçlı bakiyesi bir nüfus ciddi yekûn tutar. Bu hakikat hem dün hem bugün için geçerlidir. Dil ve görünüm olarak bunları Müslümanlardan ayırmak neredeyse imkânsızdır. Birinci Cihan Harbi boyunca bu nüfusun mühim bir kısmı İngilizler lehine casusluk faaliyetlerinde bulunmuş, cephe gerisinde sabotaj dâhil birçok fenalığa girişmiştir. Yahudilerin icraatlarını zaten biliyoruz. Günün sonunda bunların yaptığı kötülükler de tamamen Arapların hanesine yazılmıştır.
Kuşkusuz yanlış yola giren, din kardeşliğini unutup kendini kaybeden Müslüman Araplar da vardır. Fakat fotoğrafın tamamına bakmamız lazım gelir. Fotoğraftan bir kesit daha: 1914 yılında Anadolu'dan çıkarılan Ermenilerin önemli bir bölümü Halep – Şam hattında mecburi iskâna tabi tutulmuştur. Dört sene sonra Türk askeri yaralı, yorgun, kimi silahsız, bir kısmı aileleriyle birlikte işte bu Ermenilerin önünden, içinden geçmiştir. Ne yazık ki pek bilinmemesine rağmen, Ermenilerin yaptığı intikam saldırıları tarihimizin çok acı sayfalarından biridir.
Cihan Harbi yıllarında savaş bölgesinde yaşayan Hıristiyan ve Yahudiler tam bir dayanışma ve gaye birliği içinde olmuşlardır. Bu birliktelik akamete uğramadan günümüze kadar gelmiştir. 16 Eylül 1982 tarihinde Beyrut'un batısındaki Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında gerçekleştirilen katliamı hatırlayalım. İsrail ordusunun gözetimindeki aşırı sağcı Hıristiyan Falanjist teröristler, Filistinlilerin zorluk ve yokluk içinde yaşadıkları mülteci kampını basmış ve hiçbir ayrım gözetmeksizin sivilleri şehit etmişlerdir. Uluslararası rakamlara göre üç bin, Filistinlilere göre yedi bin civarında savunmasız sivil Müslüman o gün katledilmiştir. Bugün Gazze'de olduğu gibi. Sahnede yine aşırı sağcı Yahudi ve Hıristiyan dayanışması vardır. Şer ittifakı devam ediyor.
Bize dönersek… Geçmişte karşılıklı hatalar olmuş, yanlışlar yapılmış, üzüntüler yaşanmıştır. Kimi ihtirasına yenik düşmüş, kimi dirayet veya basiret gösterememiştir. Gazze'den Şam'a kadar tüm toprak aziz şehitlerimizle doludur. Fakat şimdi kasıtlı bir şekilde geçmişi kurcalamanın değil, müminlerin izzet ve iffetini kurtarmanın, Siyonizm belasından nasıl kurtulacağımızı düşünmenin zamanıdır.
İbrahim Tenekeci
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.