Yaşadığımız günler
15 Temmuz darbe teşebbüsü başarısız olduktan hemen sonra, elbette sistemli bir şekilde, Erdoğan düşmanlığı topluma aşılanmaya başlandı. Üstelik darbe gecesine "tiyatro" diyen siyasetçi vasıtasıyla. Bugün bu kirli çabanın ciddi bir karşılık bulduğuna üzülerek şahitlik ediyoruz.
Evvela şunu söyleyelim: Bir kişinin yahut topluluğun varlığına tahammül edememek insanlık suçudur.
Gelinen yer, siyasetin hudutlarını çoktan aşmıştır. İş artık daha başka bir şeye dönüşmüştür. Suskun kalmanın adil olmadığı zamanlardayız.
Ülkemizde kendini hep haklı ve alacaklı gören bir kitle var. Onlar istedikleri yalanı söylesin, biz hakikati dile getirmeyelim; onlar siyaset yapsın, biz yapmayalım; taraf tutunca onlar yoldaş olsun, biz yandaş. Durum tam anlamıyla budur.
Şarkıcısı, komedyeni, dizi oyuncusu, mankeni, piyanisti, gazetecisi, edebiyatçısı, yemek programcısı; en makul ve sakin isimlerin bile biraz kazanma ihtimali karşısında nasıl militanlaştığına, radikal söylemlere yöneldiğine şahitlik ediyoruz. Olabilir. Elbette herkes fikrini söyleyebilir, siyasi tercihini belli edebilir, doğru bildiğinin yanında durabilir. Bunda bir sorun yok. Sorun; bunu sadece kendilerine hak görmeleridir. Sosyal medyada devlet başkanının yahut yapılan işlerin lehine bir cümle kurduğunuz vakit, örgütlü bir şekilde saldırıya maruz kalıyorsunuz. Hakaretler, asılsız ithamlar, çirkin yakıştırmalar, maddi suçlamalar, haysiyet cellatlığı ve daha nicesi. Amaç belli; büyük bir camianın sözüne itibar edilen isimlerini sindirmek, yıldırmak ve sükût ettirmek.
***
Ortak Bir Şeyleri Olmayanların Ortaklığı ismiyle dilimize çevrilmiş bir kitap var. İşte böyle bir manzara karşısındayız. Ortaklara bakıyoruz: Kimi Brütüs siyaseti takip ediyor, kimi intikam peşinde, kimi şahsi hırsını hakikat diye sunuyor.
Gerçekten de garip bir yere geldik. Aynı lidere karşı on kez seçim kaybetmiş olmasına rağmen hâlâ partisinin başında duran kişi "liyakat" konulu nasihatler edebiliyor. 'Suçu meslek edinme suçu' ifadesinin ülkemizdeki karşılığı olanlar, dürüstlük ve demokrasi dersi vermeye çalışabiliyor. Yine de hepsine eyvallah. Üslup dairesinde kalarak biz de itirazımızı dile getiriyoruz.
Seçim günü yaklaştıkça artan bir cinnet hali yaşanıyor. Tehdit dili kullanmak ve şahsiyat yapmak hem yaygın hem sıradan hale geldi. Özellikle sosyal medya üzerinden büyüyen bu husumet, millet hayatımızda kalıcı hasar oluşturacak noktaya doğru gitmektedir. Kimse bir başkasının fikrine katılmak zorunda değildir. İsteyen dilediği düşünceye inanabilir. Sana normal gelen bana anormal gelebilir. Yahut tam tersi. Eleştiri de olmalıdır. Fakat usul, üslup ve edebi elden bırakmadan; hak, hakikat ve hakkaniyeti unutmadan.
İbrahim Tenekeci
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.