Kahramanmaraş merkezli

Kahramanmaraş şehrine bundan yirmi üç yıl önce gitmiştim. Şehir güzel, insanı candandı. Sevdim, sevindim. Aziz hatıralarla evime döndüm. Bu şehre yeniden gitmek, sokaklarını ve tarihî iklimini dünya gözüyle tekrar görmek istedim. Fakat nasip olmadı.

Şehirler, millî hafızanın ta kendisidir. İnsanlar gider, eserler kalır. Edirne denilince aklımıza önce Selimiye'nin gelmesi gibi.

Anadolu Türk-İslam tarihini anlatırken Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye diyoruz sadece. Hayır, bu kadar basit değil. Anadolu'da "beylik" diye adlandırılıp hafife alınan başka Türk devletleri de kurulmuştur. İki asırdan fazla bir süre hüküm süren, devlet teşkilatı kuran, kanunlar çıkaran, kalıcı eserler veren bir yapıya 'beylik' denilemez. Bu devletlerden biri de hiç şüphesiz Elbistan merkezli Dulkadiroğulları'dır. Bu bilgiyi vermemizin nedenine gelelim: Osmanlı, Dulkadiroğulları beyliğini aldıktan sonra Anadolu birliğini tamamlayabilmiştir ancak. Bunun bize söylediği bellidir: Anadolu'nun birliği, beraberliği, güvenliği için bu topraklar ve insanlar hayatî önem taşımaktadır.

Millî Mücadele döneminde işgal kuvvetlerine set olan, şimdilerde emperyalist planlara engel teşkil eden bir coğrafyadan bahsediyoruz. Hatay'a kadar bu böyledir. (Yeri gelmişken söyleyelim: Hatay hepimizin şahsi meselesidir.)

Bölge insanı vatanına sadık, milletine ve devletine candan bağlıdır. Oralardaki birçok belde "şehitler diyarı" olarak anılır. Kahramandır, gazidir, şanlıdır, yamandır. Toprağa bağlılık ve iktisadi şartlar gibi birden fazla nedenden dolayı buranın insanı dışarıya büyük göç vermemiştir. Bölgedeki ilçe nüfusları bile yüz binleri bulmaktadır.

Kahramanmaraş'a ikinci gidişim maalesef deprem nedeniyle oldu. Gördüklerimi nasıl ifade edeyim? Hayata kıran girmiş. Kıyım ve kıyamet yaşanmış. Koca apartmanlar neredeyse bir kat seviyesine düşmüş. Yazmak yahut anlatmak gerçekten de imkânsız.

Yaşanan depremlerle birlikte bölgenin şimdilik yaşanmaz hale geldiği bir gerçektir. Elbette yıkılan yapılır. Can hariç kaybedilen yerine konulur. Milletimiz ve devletimiz bu zorluğun da üstesinden gelir. Fakat bölgenin ciddi bir nüfus kaybına uğrayacağı düşünülüyor. Çünkü orada çok fazla acı hatıra birikti. Kimi evladını, kimi tüm ailesini kaybetti. Acı, sevinçten daha kuvvetli ve kalıcıdır. İnsan acı hatıraları olan bir yerde pek durmak istemez. Oradan ayrılmak ister. Gitmişse dönmeye çekinir. Deprem bölgesinde inşallah tam tersi olur. Yaraların tam manasıyla sarılabilmesi için sadece maddi değil, manevi seferberlik de şarttır.

Birbirimize taş atmayı ve karşılıklı suçlamaları bırakmalı, hep birlikte bu ağır yükün bir ucundan tutmalıyız.

İbrahim Tenekeci

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci Diğer Yazıları