Arama

Ekrem Demirli
Haziran 26, 2023
Hac ve Tavaf: Unutmak-Hatırlamak Üzere Dönmek

"Kara libaslı (kara donlu)" binanın etrafında birbirimizi çiğneyerek, birbirimizin ayağına basarak yürürken niye döndüğümüzü düşünmek ne kadar mümkün? Haccın rükünlerinden birisi 'tavaf' yani Kabe'nin etrafında belirli bir sayıda dönmekle icra edilen ibadettir. Bazen ihram giyerek daha çok da ihram giymeksizin tavaf eden hacı niçin döner? Doğrusu tavafın günümüz şartlarından kaynaklanan fiziksel güçlükleri tavaf sürecinde bir şey düşünmeye imkân vermiyor, en azından insanın dikkatini dağıtabilecek, yerinde sayar gibi kalmaya yol açabilecek ihtimaller ve tehlikeler yok değil. İnsanlarla birlikte icra ediliyor olması tavafı anlamayı güçleştiren en önemli etmen. Farklı yerlerden gelmiş binlerce insanın her birisi bir hikâye gibi geliyor insana, her birisi bir merak konusu olarak kendine çekiyor dikkati. Bununla birlikte haccı anlayabilmek için tavafa daha dikkatli bir tahlil gerekiyor.

Haccın en bilinen kısmı hatta hac ile özdeşleşen rükün tavaftır. Bir insanın zihninde hac veya Kâbe denilince en çok akla gelen şey budur. Bu bakımdan tavaf üzerinde düşünmek için tavafın en basit haline yani zahmetsiz meşakkatsiz bir eylem olarak tavafa dönmek gerekir. Buna örnek olmak üzere de Kabe'yi ikinci kez inşa eden İbrahim'in oğlu ile birlikteki tavafını düşünmek mümkün, hatta gereklidir. Bir an için başka hiçbir insanın bulunmadığı bir yerde ve zamanda iki insanın dört beş metre büyüklüğündeki bir binanın etrafında birkaç kere döndüğünü düşünelim? Bu dönmekle amaçlanan şey nedir ve bu sayede kişide ne hasıl olacaktır ki hac gerçekleşmiş olsun?

Tavaf üzerinde birçok husus ortaya çıkıyor: Her şeyden önce tavaf ihram giymekle başlayan sürecin devamı olmalıdır. Başka bir anlatımla 'elbiseleri çıkartmak' ile başlayan arınma ve tecerrüt süreci tavaf ile yeni bir evreye varmış olmalıdır. İnsan yeryüzündeki varoluş mücadelesi dâhilinde inşa etmiş olduğu benliği, çatışma ve kavgaların etkisi altında şekillenmiş karakterini yeni baştan inşa etmek üzere tavaf eder. Buradaki süreç geriye doğru bir gidiş, yani bir bağlama ve ekleme değil, çözme ameliyesidir. Bu itibarla tavaf bir geri dönüş hareketi olmak üzere 'unutma-hatırlama' eylemi olarak kabul edilebilir. Tavaf unutmaktır çünkü korkularla yönlendirilmiş çatışmalarla inşa edilmiş olan benliğin unutulması gerekir; tavaf bir hatırlamadır çünkü Tanrı'nın karşısında ne isek o olarak varlığımızı hatırlayabilmek tavafın amacını teşkil edecektir. Tavaf bir yere varmak üzere bir gidiş değil, ilk noktaya dönmek üzere gidilmiş yolu geri dönmektir. Bu bakımdan önce ihram sonra tavaf tövbe, inabe (yönelmek) ve teveccühün en gerçek yorumudur.

Doğrusu tavaf üzerinde dikkatimizi çekmesi gereken birçok ana fikir vardır. Bunların bir kısmı kadim zamanlardan beri bilinen gökyüzü-yeryüzü varlıkları arasındaki farklar, hareketin anlamı, kemal ve noksanlık gibi kavramların hatırlanmasıyla anlaşılabilir. Bu meyanda tavaf, yani dönmek yeryüzündeki noksan ve muhtaç varlıkların hareketlerini anlatır. Dönmek bir eksiklik ve noksanlık olduğu gibi bedenin etkisiz bırakılmasını da sağlayarak bilincin bedenin etkisinden kurtulmasını sağlar. Sufilerin riyazet ve mücahede ile varmak istedikleri noktaya dönmekle varılmak istenir. Bu bakımdan dönüp durmakla insan bedenin dünyasından tecerrüt etmek üzere kendini bırakır, bir tür vecd haline kavuşmak üzere, bilincinin dünyaya bakan yönlerini boşa çıkartır. Tavafın ana fikri budur. Buna mukabil sabit ve durağan olan ise ilahi iktidardır, bunda tereddüt yoktur. İnsan O'nun karşısında halden hale değişen sürekli başkalaşan varlığıyla dönüp duran veya rüzgârla hareketlenen bir yaprak gibidir. Bu bakımdan tavaf insan acizliğini ve noksanlığını anlatan eylemdir.

İnsanın acizliğinin bir yansıması olmak üzere anlamsızca dolaşmak ve gezinmek, dalalet ve hayret kelimelerinin anlamında içkindir. Dalalet yolunu kaybeden bir insanın veya canlının yolunu aramak üzere düştüğü acizliği ve çaresizliği anlatırken hayret benzer bir anlamda yolun şaşılmasıyla insanın sağa sola koşuşturması anlamına gelir. Kelimelerin sadece daraltılmış bir yorumla dile getirilmesi bize hakikati tam olarak göstermez. Dalalet insanın korkuyla koşuşturması esnasında hakikati ve yolu şaşırmış olmasıdır. Tavaf insanın yola dönmesini amaçlayan bir eylemle hidayet ile özdeşleşir.

Kâbe etrafındaki dönüş metafiziksel olarak Bir-çok veya cevher-araz ilişkisi üzerinden de anlatılabilir. Bütün arazlar cevherin etrafında bu şekilde var olurken insan veya âlem Tanrı karşısında mutlak bir dönüş, hareket ve çaresizlikle halden hale geçerken bulunur. Buradan çıkış yoktur, bu halin değişmesi diye bir şey söz konusu değildir. Öte yandan buradaki dönüş bir çekim gibi aşkı ve yolculuğu anlatır. Gerçekte insanın davranışını yönlendiren şey, kemale, kendi kemaline duyduğu büyük özlemdir. Bu özlem hangi kavramla anlatırsa anlatılsın insan davranışlarının ana yönlendiricisidir. Bu bakımdan insan eylemlerinde belirleyici etmen aşk, yani belirli bir amaca doğru hareketini anlatan büyük iştiyaktır. Bu iştiyak 'uçmak' tabiriyle anlatılır. Çünkü yolun engelleri ancak uçmak yoluyla kat edilebilir. Tasavvuf edebiyatı insanın kemale duyduğu aşkı pervane-ateş benzetmesiyle izah etmiştir. Pervane böceği ışığa aşıktır ve onun etrafında sürekli ve ısrarla dönerek varlığını tüketirken en sonunda kendince vuslata karar kılar. Tavaf ile amaçlanan da budur: asla kavuşmak, kemale ermek, insanın hakikat ile tahakkuk etmesi.

Meselenin ahlaki kısmını da hatırda tutmak gerekir: Tavaf Kâbe'nin etrafında dört kere dönmekle gerçekleşen bir ibadettir. Bu sayının dört olarak belirlenmesi hiç kuşkusuz kadim yaratılış ve evren teorilerindeki 'anasır-ı erbaa' yani dört unsur, dört rükün, dört karışım, dört huy gibi kavramlarla yakın ilişkisi vardır. Meselenin bu kısmını belki başka bir zaman ele alırız, fakat burada bir husus daha çok önemli olmalıdır. Bu da İbrahim Peygamber'in bir konudaki talebi ile bu dört sayısının ilişkisidir. İbrahim Peygamber 'Rabbim! Bana göster, ölüleri nasıl diriltiyorsun?' diye sorduktan sonra Allah onun dört kuş alıp bunları farklı yerlerde gömmesini istemiş, sonra hepsini çağırmasını söylemiştir. Kıssa malumdur. Bu kuşların ne olduğu veya konunun mahiyeti normal bir dindarın dikkatini çekmez. Halbuki tavaf üzerinde düşünürken buna da odaklanmak gerekir. Sufi düşünürler bu kuşların insan ahlakının ana kısmını teşkil eden fakat genellikle 'kötü nitelik' kabul eden kibir, kendini beğenmek gibi huylar olduğunu söyler. Seçilen kuşlar bu niteliklerle bilinen kuşlardır. Allah peygamberine yolu göstererek 'nefsindeki bu huylar ölmeden ba's-ü ba'del'-mevt' (ölüm sonrası diriliş) anlaşılmaz demiş olmaktadır. Tavafın sayısının dört olmasının ahlakla ilişkisi bu noktadan kurulabilir. İnsan bu dönüşlerle birlikte benliğine yerleşmiş olan dört temel huyu söküp atmak ister, bu sayede ilahi isimlerle ahlaklanmak üzere hazırlanır. Tavaf bu amaçla bir 'sökmek' ve çözme eylemidir. Peki ya sonrası? Sonrası yok, sadece beklemek var.

Ekrem Demirli

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN