Arama

Osmanlı'nın ilim yuvası: İstanbul Darülfünun

Ecdadımız ilmi önemsiyor bunun için de çok kapsamlı eğitim kurumları açıyordu. Hatta İstanbul fethedildikten sonra ilk eğitimin başladığı yer Ayasofya Medresesi oldu. Bunun yanında Fatih ve Zeyrek Medreseleri de açılmıştı. Fakat gelişen ve değişen bilim dünyasına ayak uydurmak için yeni bir kurum gerekliydi. Böylece Osmanlı'nın ilk üniversitesi kabul edilen İstanbul Darülfünun eğitim hayatına başladı. Günümüzde birçok yüksek öğrenim kurumunun da temelini oluşturdu. Peki, Darülfünun hakkında neler biliyoruz?

Osmanlı'nın bilime açılan kapısı

◾ Üniversitenin en önemli yapılarından biri olan anıtsal taç kapısı ise 1865 tarihinde Harbiye Nezareti'nin bir parçası olarak inşa edilir. Kapının sağında ve solunda yer alan saat kulelerinin mimarı, Mustafa Şem'i Pek'tir.

Vav Tv'de yayınlanan "Şehrin Ruhu" programında sunucu Süleyman Faruk Göncüoğlu şu ifadelerde bulunur:

"Dönemin Osmanlı mimarisi zevkine göre inşa edilen ve bu anıtsal kapı bugün eğitime, bilime, entelektüalizme açılan bir kapı oldu. Eski Türk filmlerinde bilimden ve üniversiteden bahsedildiğinde hep bu kapı önünde bir kare geçer hep ellerinde t cetveli ile beraber ifade edilirdi."

Mustafa Şem'i Pek kimdir?

Osmanlı Dönemi'nin en ünlü saat yapım ustalarından biridir.

Beyazıt Devlet Kütüphanesi tarihçesi

Osmanlı'nın eğitim sistemi

◾ Osmanlı döneminde, İstanbul merkezli eğitimin ilk temelleri Ayasofya Medresesi'nde atılır. Ali Kuşçu gibi önemli bilim insanları ile beraber yeni bir boyut kazanır.

1470 yılında Fatih Külliyesi'nin hayata geçirilmesi, Sahn-ı Seman Medreselerinde eğitimin başlaması ile beraber Osmanlı dönemi eğitim sistemi daha da gelişir.

Zeynep Sultan Konağı

Darülfünun-u Şahane, Darülfünun-u Osmaniyye olarak da bilinen eğitim kurumunun temelleri, günümüzde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin olduğu yerde atılır. Fakültenin bulunduğu yerde eskiden Zeynep Sultan Konağı vardır.

◾ İstanbul'da yaşanan yangınlardan birinde bu tarihi konak yanar ve kül olur. Yerine de bugün Fen - Edebiyat Fakültesi'nin bulunduğu bina yapılır.

Bir eğitim yuvasının hazin öyküsü

Ser-askerlik Kulesi/ Kasr-ı Harik

◾ İstanbul Üniversite merkez kampüsünün hem de semtin simgelerinden biri "Beyazıt Yangın Kulesi'dir."

Sunucu Süleyman Faruk Göncüoğlu şu ifadelerde bulunur:

"19. yüzyıldan itibaren İstanbul'un hem siluetini hem de İstanbul'daki yangın afetlerini haber veren önemli bir yangın kulesidir."

Ser-askerlik Kulesi, Kasr-ı Harik gibi adlarla da anılan kulenin tarihi 1756'ya kadar uzanır. Ahşap olarak inşa edilen bu yapı, İstanbul'un meşhur yangınlarından nasibini alır ve yanar. Son olarak Sultan II. Mahmud döneminde Balyan Ailesi'ndeki bir mimara, kagir yani taş olarak inşa ettirilir.

Balyan Ailesi kimdir?

18. ve 19. yüzyıllarda hassa mimarı olarak Osmanlı padişahları ve hanedanı tarafından yaptırılan birçok mimari esere imza atan mimar bir ailedir.

Beyazıt Yangın Kulesi

◾ Yangınları gözetlemek ve müdehaleyi hızlandırmak için inşa edilen kulede yangın gündüz olmuşsa sepet ile gece olmuşsa balonlarla yerler işaret edilir.

◾ İlerleyen yıllarda hava tahminleri de bu kule aracılığı ile halka duyrulur ve ışıklandırma sistemi ile hava tahmin raporu gerçekleştirilir.

Mavi ışık: Yarınki havanın güneşli olduğunu,

Sarı ışık: Ertesi günkü havanın sisli olduğunu,

Yeşil ışık: Havanın yağmurlu olduğunu

Kırmızı ışık: Havanın karlı olduğunu gösterir.

◾ Beyazıt Kulesi uzun yıllar yangınların gözlem yeri hem de gelecek günlerdeki havanın İstanbullulara işaret edildiği bir yapı olur. Bugün İstanbul Üniversitesi merkez kampüsünün içinde yer almaktadır.

Asırlık tarihin şahidi: Beyazıt Yangın Kulesi

Fatih Sultan Mehmed ve eğitim

◾ Programa konuk olan arşiv uzmanı- yazar Necati Gültepe, İstanbul Üniversitesi üzerine izlenen metodu şu cümleler ile anlatır:

"1453 İstanbul'un fethine müteakip Fatih Sultan Mehmed burayı bir bilim merkezi yapmayı hem düşünmüş hem de daha önceden kafasına koymuş. Çünkü Fatih Sultan Mehmed'in iki muhteşem hocası var. Molla Gürani ve Molla Hüsrev. İstanbul çok önemli bir yer bir de yani kuzeyden güneye deniz yolu, doğudan batıya karayolu ile kesişiyor. Bunun merkezinde yer alan İstanbul tarihin bütün dönemlerinde hiç öneminden ve değerinden kaybetmemiş. Böyle bir yerin 15. yüzyıl ortalarında Batı'da aktif bilim ışıkları yanmaya başlamış. Fatih bunlardan haberdar olduğu için İstanbul'u bilim merkezi yapmaya karar vermiş. Bunun için İstanbul'u fetheder etmez hemen şimdiki Ayasofya'nın kullanılmayan odalarında bir medrese açmış bir de Zeyrek Camii'nin bulunduğu yerde manastır var. Bu manastırı medrese haline getirmiş ve Zeyrek Mehmed Efendi'yi de buraya müderris olarak tayin etmiş. Ayasofya'ya ise Molla Hüsrev'i tayin etmiştir."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN