Diriliş şairi Sezai Karakoç vefat etti! Sezai Karakoç'un hayatı...
Ümmetin gür sesi, şair, yazar ve fikir adamı Sezai Karakoç, 88 yaşında hayata veda etti. Karakoç'un cenazesi ikindi namazını müteakip Şehzadebaşı Camii'nden kaldırılacak. Ömrünü, insanımızın şuur kazanması ve özbenliğine dönmesi için bir 'diriliş' mücadelesine adayan Sezai Karakoç, edebiyat tarihimizin bir dönüm noktasıydı. Usta kalem, yeni nesillere şiirle umut aşıladı. Fikriyat ailesi olarak dünya sürgününü sona erdiren Sezai Karakoç'a Allah'tan rahmet, sevenlerine baş sağlığı diliyoruz.
Şair, yazar ve fikir adamı Sezai Karakoç, 88 yaşında hayata veda etti. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Karakoç'un vefat haberini Twitter hesabından duyurdu. Kalın paylaştığı mesajında, "Diriliş şairi Üstad Sezai Karakoç rahmet-i Rahman'a kavuştu. Örnek bir hayat, sağlam bir fikir örgüsü ve büyük bir edebî miras bıraktı geride. Mevla mekanını cennet, makamını âli, ruhunu şâd eylesin." ifadelerine yer verdi.
Fikriyat ailesi olarak derin üzüntü içerisindeyken, hayatını ve mücadelesinden izleri sizlerle paylaşarak "Diriliş Eri Sezai Karakoç"u yad edelim.
Sezai Karakoç'un en çok sevilen 20 şiiri
Sezai Karakoç kimdir?
Edebiyatımızın en güçlü sesi olan Sezai Karakoç, 22 Ocak 1933 yılında Diyarbakır'da dünyaya geldi. Çocukluğu Ergani, Maden ve Piran'da geçti. Ergani'de ilkokulu bitirdikten sonra Maraş Ortaokulu'na kaydoldu.
Ergani'de gittiği ilkokulda sırası, masası, sandalyesi olmayan, ortasında yalnızca bir kum masası bulunan bir sınıfta ders aldı. Her öğrencide, sayı öğrenmek için kullanılan on adet çöp verilirdi. Tütmeyen, ısıtmayan bir sobası vardı sınıfın. Üç ay ihtiyat sınıfında okudu Karakoç, sonra da, altı yaşında birinci sınıfa alındı. Buradaki okulu bitirdikten sonra parasız yatılıyı kazanarak "çocuk yüreğimin ateş aldığı yer" olarak adlandırdığı Maraş'a gitti.
"Biz diriliş erleri, son peygamberin sancağı altına sığınıyoruz. Bu sancağın yere düşmemesi görevimizdir, varoluş hikmetimizdir."
Müslüman, İslam'ı öyle sağ ve diri, canlı yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin.
Okul, yabancılarca yapılmış, Maraş'ın o yıllardaki tek kaloriferli taş binasıydı. Bu binadaki kalorifer, ilk kez gördüğü için çocuğun aklından çıkmadı. Sezai Karakoç, okulda gizli gizli namazını kılar, kendi kendine Arapça ve Farsça çalışmaya devam ederdi.
M. Akif'in, Namık Kemal'in, Hâmid'in, Tevfik Fikret'in, Süleyman Nazif'in, Ziya Gökalp'ın şiirlerini okurdu. Okulda Namık Kemal hakkında bir konferans vermiş ve bu konuşmasından sonra bir hocası ona "Koca filozof" lâkabını takmıştı.
"Bizi yoldan çıkarmaya çalıştılar, yanlışlıklar yapılarak yön verilmek istendi fakat biz buna rağmen Müslüman kaldık. Bu da bize Allah'ın bir lütfudur. Yanlış bir mantıkla ayağımız kayabilirdi. Bunun için de çok ortaya çalışmalar var. Ayağı kaymışlar bizim için çok büyük kayıptır. Allah onları tekrar kurtarabilir."
Orta ikinci sınıftayken, Türkçe hocası, yazdığı kompozisyonlardan dolayı, onu överdi. Hoca, âdeta onun ileride ünlü bir şair olacağını sezmişti. Bu hoca, Arif Nihat Asya'nın öğrencisiydi.
Karakoç anılarında bu konuya ve ortaokul dönemindeki çocuklara ilişkin şu tespitlerde bulunuyor: "Ortaokul yılları, öğrencilerin en kritik yıllarıdır. Öğrenci çocukluktan çıkmaktadır. En duyarlı olduğu bir dönemdir bu, çocuğun."
"Bir arkadaşa da herkes Mutlu diyordu, soyadı olduğundan. Bir gün "Mutlu, sen nerelisin? dedim. Arkadaşlar hep güldü. Çünkü arkadaşımız Mutluymuş. Mersin'in Mut ilçesinden." Ve bütün parasız yatılıların en sevdikleri şey: Okulun tatil olup, çocuğun sevinçle memleketine, annesine-babasına, kardeşlerine dönüşü. Karakoç işte bu sevinç dolu dönüşleri, yatılının özlemini ve kavuşmanın mutluluğunu; "Otobüsten inip dağdan esen rüzgârın göğsüme çarptığını hissedince, sılaya dönmenin bütün mutluluğu ile dolardım. Evin kapısından içeri girince de, anneme, babama ve kardeşlerime kavuşmanın sevincini yaşardım." cümleleriyle anlatır.
Sezai Karakoç, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanarak başladığı yükseköğrenimini 1955'te fakültenin mali şubesinden mezuniyetle tamamladı.
İşte tam da bu zamanlarda Mona Roza şiiri herkesin yüreğinde kendine yer buldu. Sezai Karakoç'un 14 kıtalık "Mona Roza" şiirinin kıta başlarındaki harflerin yan yana getirilmesiyle ortaya çıkan "Muazzez Akkaya'm" akrostişi, onlarca yıldır edebiyat çevrelerinde cevabını aradı durdu.
Ancak kimse uzun bir süre Mona Roza'daki sihri çözemedi. 50 yıl sonra anlaşıldı ki şiirin kıta başlarındaki harflerin yan yana getirilmesinden "Muazzez Akkaya'm" ismi ortaya çıkıyordu.