Arama

6 Şubat Depremi... İzleri hala kalbimizde...

2023 yılında gerçekleşen 6 Şubat Depremleri, ülkemizin en büyük sınavlarından biriydi. Zihnimize kazınan bu acı tarih, binlerce canı bizden kopardı. Geride kalanlar ise kaybedilen canların acısını yaşarken bir yandan da evsiz, yurtsuz kalmanın gerçeğiyle yüzleştiler. Ülkemizin her noktasından ve dünyanın birçok yerinden gelen yardımlarla 11 ilde yaralar sarılmaya çalışıldı.

Bir yanımla Hataylı hissediyorum kendimi. İki kez Samandağ'a gittim. Bir parçam orada ve sık sık gitmek istiyorum, yakın zamanda da gitmeyi tekrar planlıyorum. Bir yanım sanki oralı gibi artık.

◾ Terapi odasında herhangi bir olay anlatıldığında şahit olma imkanımız yok ama burada gerçekten o dehşeti yaşadım. Yıkımı, sarsılmayı, yası ve yardım etmeyi gözlerimle gördüm. Oradan çok daha büyümüş, ihtiyaçları daha az olan birisi olarak döndüm. Hala ihtiyaç çok, o yüzden enerjimizi ekonomik kullanmamız en başından beri önemliydi. Şimdi de önemli. İlk başta evet bir kahramanlık evremiz oluyor ama bunu sürdürüyor olmak çok önemli. Hala orada ihtiyaç olan bir sürü şey var, bizim desteğimize hatırlamamıza ve hatırlatmamıza da aslında ihtiyaçları var. Çok yakın zamanda gittim, hala tetikleniyorlar bir sarsıntı olduğunda hala gözleri doluyor ya da o günü anlattıklarında hala acıyı deneyimliyorlar. O yüzden unutmayalım ve unutturmayalım.

Bir hanımefendi ve üç çocuğu vardı, onlardan ayrılırken çok zorlanmıştım. Çünkü o ailenin bir parçası gibi hissetmiştim kendimi. Sık sık konteynerıma gelip "çay içtiniz mi dinlendiniz mi?" diye soran biriydi. O aile ile zaman zaman irtibat kuruyorum.

  • 3
  • 15
Esra Dalkılıç, Klinik Psikolog
Esra Dalkılıç, Klinik Psikolog

Klinik Psikolog Esra Dalkılıç

Klinik psikolog Esra Dalkılıç, Hatay'a yardım gönüllüsü olarak giderek çocuk ve ergen yetişkinlere kendi alanında destek verdi ve Kahramanmaraş Depremi Psikolojik Destek çalışmaları içinde bulundu.

◾ İlk zamanlar biz daha çok eğitim meselesine odaklandık, hatta birçok kişiden duymuşuzdur, "oraya yük olacaksanız gitmeyin, gerçekten bir işe yarayacağınızı düşünüyorsanız gidin" diye. Biz aslında yaklaşık 2 ay sonra orada bulunmaya başlamış olduk. Ramazan ayıydı zaten, Nisan ayında oradaydık ve çok fazla şeye şahit olduk. Hissettiğim en büyük duygu çaresizlikti ama kendi hissettiğim çaresizlikle birlikte oradaki insanların ne kadar büyük toparlanma gücüne sahip olduğunu da görmüştüm. Çok fazla köy ziyareti yaptık. Bir amcanın evine girmiştik. "Biz dedik sizin İstanbul'dan nasıl olduğunuzu sormaya, sizinle muhabbet etmeye geldik" dedik. 106 yaşında bir dedeydi. Bize, "dağ dağa kavuşmaz da insan insana kavuşurmuş kızım hakikaten İstanbul'dan bizim halimizi hatırımızı sormaya mı geldiniz?" dedi.

◾ Ramazan ayında oradaydık ve onların halini hatırını sormaya gittiğimizi öğrendiklerinde mükemmel bir vericilikle "size ne ikram edebiliriz, lütfen iftara bize gelin" şeklinde davette bulunuyorlardı. Orada kaldığımız 8-9 günlük süreç boyunca her gün bir aileye misafir olduk. Hakikaten orada yaptığım iftarın tadını ben başka bir yerde hatırlamıyorum. Onlar için de böyleydi.

Deprem bölgesinde gördüklerimiz: Gözden geçirmemiz gerekenler

Hatay'da bir köye gittik, hiç kimsenin evi ayakta kalmamıştı. Bir teyzemiz; "sabah yardım geleceğini biliyoruz ama sabaha kadar üşümememiz gerekiyor, kış vaktiydi biliyorsunuz. Seramız vardı bizim, hiçbir ev ayakta kalmadığı için o seraya bütün köy girdik ve sabaha kadar orada bekledik, birbirimizi ısıttık." Onu dinlediğimde yüzündeki ifadeyi unutamıyorum. Kendi varlığının bir çözüm olabilmiş olması da o kişiyi iyileştiren bir şeydi.

◾ Herkes bizim eşlik etmeye gittiğimizin farkındaydı. Kimisi gelip omzumuza dokunup, "gel kızım ben de sana anlatayım, benim de desteğe ihtiyacım var" derken -ki o grup dediğim gibi daha fazla iyileşebilen grupken- bazı insanlar sadece bizi uzaktan gözleriyle takip etmekle yetinebildiler. Onların da yapabildiği oydu demek ki.

◾ Ruhsal sağlık çalışanları olarak bir travma meselesinde elimizden geleni yapmaya gönüllüyüz. Ama afetin travmaya dönüşmemesi için insanlar olarak öncesinde koruyucu faktörlerle ilgili sorumluluk almak zorundayız ve bu noktada herkesin bireysel çabasının çok kıymetli olduğuna inanıyorum. Biz oradan hediyelerle uğurlandık. İnsanın insana eşlik etmesi için sadece çabası yeterli oluyor hakikaten.

  • 5
  • 15
Ali Can Oras,Psikolojik danışmanlık merkezi kurucusu
Ali Can Oras,Psikolojik danışmanlık merkezi kurucusu

Ali Can Oras

Psikolojik danışmanlık merkezi yöneticisi olan Ali Can Oras, depremi duyduğu ilk anda bir ekip kurarak Hatay, Maraş ve diğer bölgelere psikolojik destekte bulundu. Hala yardım gönüllüsü olarak bölgede faaliyetlerini sürdürmektedir. Marmara Üniversitesi Kimya mezunu olan Ali Can Oras, İşletme yüksek lisansı mevcut ve Halihazırda da psikoloji son sınıf öğrencisi.

6 Şubat deyince göğsüme bir ağırlık çöküyor. Zor bir sabahtı hepimiz için. Bazı zorluklar çok sonradan anlaşılır ya o gün de öyle oldu. Gece herkes ne olduğunun farkına varmamıştı fakat gün doğunca mesele biraz daha aleni olmuştu, herkes acının boyutunu anlamaya çalışmıştı. Bugün de aynı hüzün aynı ağırlık aynı yerinde...

◾ Alanda çok büyük bir fedakârlık vardı, ilk dakikalardan itibaren herkes bölgeye gitmenin derdine düşmüştü. Biz de benzer kaygılarla hareket ettik hem yardım anlamında hem bölgeye gitmek anlamında. Bölgeye gidenler büyük bir dehşete kapıldılar. Döndüklerinde çok zorlanarak geldiler. Halüsinasyonlar, ağlama krizleri, uykusuzluklar...

◾ Şimdi, öyle bir ortamda tüm yaşadığımız krizleri zorlukları ve sıkıntıları unutmak durumunda kaldık. Hızlıca nasıl destek olabileceğimizin çözümlerini düşündük. Travma sonrası stres bozukluğu ve akut stresi bozukluğu diye iki kavram vardır. İlk etapta yaşanan şey akut stres bozukluğudur. Çok acil olarak stresin insanları zorladığı alandır fakat buna müdahale edebilmek için bile bize yaklaşık 3- 4 haftalık bir süre lazım. Bizim bir uzman olarak oraya giderek insanlara destek olma çabamız, biraz beyhude ve açıkçası kalabalık yapmak olacaktı. O yüzden yaklaşık 3-4 hafta bekledikten sonra ekipler oluşturarak uzman arkadaşlarımızdan ve travma konusunda uzman olan arkadaşlarımızdan ekipler oluşturarak bölgeye gittik. Burada psikososyal destek çadırları açtık. Özellikle çocuklar için gençler için ve yine yetişkin insanlar için elimizden geldiği kadar uzmanlık alanımız çerçevesinde destek olmaya gayret ettik.

Hafızamızdaki taze yaralar: Depremler

◾ Gündüz enkazların olduğu alanlar sanki boş arsalarmış gibi, hiç yokmuş ve hayat devam ediyormuş gibi bir akış vardı. Fakat gece durumu çok değiştirdi. Gece çöktüğü zaman hiçbir yerde ışık yoktu ve bu çok sarsıcıydı. Birçok bina birçok ev ve hiçbir evde ışık yok. Gece çöktüğünde aslında bu yaşanan zorluğun, o büyük acının bir göstergesi oluyordu. Biz ilk etapta Adıyaman'a gitmiştik, Ramazan ayıydı, yorgun geçiyordu bizim için. Sahur yapıyorduk, yola çıkıyorduk, psikososyal destek çadırlarını tek tek geziyorduk yardım kolilerini dağıtıyorduk daha sonra iftar yapıyorduk.

◾ Bir amca vardı, birkaç kere gelmişler ama sonra gelen olmamış. Amca çok mutlu oldu bizi görünce, boynumuza sarıldı, nasıl teşekkür edeceğini bilemedi. Bayağı bir dertleştik, oturduk, konuştuk ve amca koşa koşa mutfağa gidip bir şeyler hazırlama gayretine girişti. Eşi dedi ki "bak sakin ol onlar oruçludur" dedi. Teyzenin o mukayesesi beni açıkçası biraz sarsmıştı. Ona o yardımın geleceğinden emin gibiydi ve o eminlikte şunu söylüyor: Bu yardımı gelecek zaten belliydi bu yardımın geleceği yere göre de bu arkadaşların oruçlu olması lazım. Bu yardım bu şekilde gelebilir. Bu anlamda teyzenin aslında zihin dünyası da kendi hikaye dünyası da çok steril ve temizdi.

Hatay'da çok fazla arkadaşımızın kayıpları oldu. Cenazeyi bulabilmek bile çok tırnak içerisinde bir mutluluk emaresi oldu. Hatay'a da bizim aynı ekipten bir arkadaşımız gitti. Çok enteresan bir enstantane yaşamıştı, "tabutları yaktık" dedi, ısınabilmek için. Normalde bir cenaze öğesi olarak düşünebileceğiniz tabut, soğuk bir kış günü bir ihtiyaç giderebilir. Bir başka arkadaşımız koca bir tırdaki patatesi tek başına çuvallamış mesela. Ben kadınım şu an gücüm herhangi bir şeye yetmiyor, bir yere gidemiyorum, yetişemiyorum, uzmanlığım el vermiyor, demiyor. Gazetecidir kendisi de demiş ki "tamam ne var burada?" "bir tır patates var", "tamam" demiş ve "bismillah" diyerek demiş, "bana verin çuvalları gidin siz."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN