Arama

Stefan Zweig'in okunması gereken 20 kitabı

"Bütün yalnızlar gibi özgür ve bütün özgürler gibi yalnız…" demiş vakti zamanında Stefan Zweig. Yazdıklarına, ruhunun derinliklerinde mahkûm ettiği yalnızlığın her türlü acısını da iliştirmiş. Ortaya ise her bireyin kendinden mutlaka bir his bulacağı eşsiz satırlar çıkmış. İşte Zweig'in ruhunuzun derinliklerine işleyen, her biri birbirinden değerli 20 kitabı...

  • 3
  • 21
Lyon'da Düğün
Lyon’da Düğün

''Özür dilerim efendim, çok özgürce davrandım.''

Lyon'da Düğün, Fransız Devrimi sırasında yaşanan kargaşa ve zulüm günlerinde ölüme yaklaşan insanlara umut veren bir aşkın hikâyesidir. 1793'te kentte kurşuna dizilmeyi bekleyenlerin toplandığı hapishane tuhaf bir nikâha sahne olur. İki yalnız insan, acı çeken iki çaresiz insanı buluşturur.

Birinin yüreğinden kopan çığlık diğerininkinde karşılık bulurken, farkında olmadan birbirlerinin yıllar süren yalnızlığına son verirler. Zweig, bu öykülerde toplum dışına itilmiş karakterleri üzerinden insanlık durumunu analiz eder. Karakterlerinin başlarından geçenler "yazgı" değil, insanlığın iflasının sonucudur.

Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…

  • 4
  • 21
Üç Büyük Usta
Üç Büyük Usta

''Dostoyevski'nin hayatında genellikle başlangıç melodramdır, ama sonunda her zaman trajediye dönüşür.''

Stefan Zweig, Üç Büyük Usta'da üç büyük yazarın yaşam öyküleri üzerinden okurlarını edebiyat tarihine, edebi dehanın sınırlarına doğru bir yolculuğa çıkarıyor.

"Toplumun romanını yazan" ve kendi gücünü dünyaya kabul ettirmek isteyen Balzac, "ailenin romanını yazan" ve döneminin İngiliz kültürüyle özdeşleşen Dickens, "bireyin romanını yazan" ve yaşamla ölüm, dehayla çılgınlık arasında gidip gelen Dostoyevski hem birer yazar, hem de gerçek birer kişilik olarak Zweig'in bu eserinde karşımıza çıkıyor.

Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…

  • 5
  • 21
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

''Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?''

Stefan Zweig Bilinmeyen ''Bir Kadının Mektubu'' adlı uzun öyküsünü 1920'li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur.

Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana, beni asla tanımamış olan sana". Kadın hep bir "bilinmeyen" olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu öyküde "taraflar" değil, sadece tek bir "taraf" vardır. Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor.

Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…

  • 6
  • 21
Sabırsız Yürek
Sabırsız Yürek

''Şanssızlık, insanı alıngan, sürekli acı ise adaletsiz kılar.''

Sabırsız Yürek, özellikle düşsel ve tarihsel karakterler üstüne yazdığı yaşam öyküleriyle tanıdığımız Stefan Zweig'in tek romanıdır. Freud'un öğretisine derin bir ilgi duyan Zweig'in bu psikolojik romanı, acıma duygusunun nelere yol açabileceğini, insanı nasıl çatışmadan çatışmaya sürükleyebileceğini anlatan bir başyapıttır. Yazar iki tür acıma duygusundan söz eder:

"Birincisi, duygusal ve zayıf olanı, başka birinin yaşadığı felaketlerden kaynaklanan acı ve hüzünden olabildiğince çabuk kurtulmak için çırpınan bir yüreğin sabırsızlığıdır. Diğeri, tek gerçek acıma duygusu ise duygusal olmayan, ama yaratıcı olan, ne istediğini bilen; sabırla, gücü yettiğince, hatta gücünün bile ötesinde katlanmaya ve dayanmaya kararlı olunan acıma duygusudur."

20. yüzyılın kült kitaplarından biri olan Sabırsız Yürek, insanca duyguların savaşın dehşeti karşısında allak bullak oluşunun romanıdır.

Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…

  • 7
  • 21
Dünün Dünyası
Dünün Dünyası

''İnsanın çocukken içinde yaşadığı dönemin havasından kanına karışan şeyler, hiçbir zaman ondan ayrılmıyor.''

Stefan Zweig, ''Bir Avrupalının Anıları'' olarak kaleme aldığı ''Dünün Dünyası'' adlı bu kitabının ön sözünde, yazacaklarım, benim yaşadıklarım olmaktan çok, bütün bir kuşağın yaşadıklarıdır, der. 19. yüzyıl Avrupasının görece güvenli, tekdüze ortamında yetişen kuşaklar, 20. yüzyılın hemen başlarında olaylarla yüz yüze geldiler.

Dün ve bugün arasında bütün köprülerin yıkıldığı, bütün değerlerin altüst olduğu yıllarda, peş peşe iki dünya savaşına, Almanya'da doğup büyümesine, evinden ve ülkesinden kopmanın, ülkeden ülkeye göç etmenin, anayurdu saydığı Avrupa'nın mahvolmasını görmenin acılarına dayanamayarak 1942'de hayatına son veren bu duyarlı yazarın anıları, kişisel bir anlatım olmanın ötesinde yüzyılımızın ilk yarısının ruh dünyasının da bir el kitabı sayılmaktadır.

60 yıllık ömründe görmediği, tanık olmadığı, acısını çekmediği hiçbir felaket kalmadığını söyleyen Stefan Zweig, anlattıklarımızla bir gerçek kırıntısını bile bizden sonraki kuşağa ulaştırabilirsek yine de boşuna yaşamış sayılmayız, diyor.

Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN