Şehri keşfetmeniz için sırlarla dolu İstanbul romanları
Hiç roman kahramanlarından olmak istediniz mi? Onların gittiği yerlere gitmeyi, onların yürüdüğü caddelerde yürümeyi, yaşadıkları evlerde oturup bir bardak çay içmeyi düşündünüz mü? Hayat sizi durağan ve yoğun olarak selamlıyorsa, monotonluk nefes almanızı engelliyorsa başka yerlerde duraksamak, oralarda başka hayatlara misafir olmak iyi gelebilir. Şimdi alın elinize İstanbul'u anlatan bir kitap ve çıkın sokaklara. Bir de İstanbul'u böyle deneyimleyin.
Giriş Tarihi: 10.11.2018
17:15
Güncelleme Tarihi: 10.11.2018
17:29
FATİH HARBİYE - PEYAMİ SAFA
Peyami Safa'nın Fatih Harbiye romanında zaman biraz daha ileriye gider. Tanzimat'la birlikte başlayan batılılaşma, son hızla devam etmektedir. Şinasi ve Macit, Fatih ve Şişli arasında buhranlı gelgitler yaşayan Neriman'a çevrilir bu kez gözler. Ana mekânımız Beyazıt Meydanı, Fatih ve Beyoğlu civarıdır. Peyami Safa, Fatih'te Beyoğlu hayalleri kuran, Konservatuarda Türk Müziği eğitimi almasına rağmen Batı müziğine hayranlık duyan Neriman'ı, aşinası olduğumuz bir eleştirel bakış altında değerlendirmeye tabi tutar.
FATİH HARBİYE - PEYAMİ SAFA
Neriman'ın gözden çıkardıkları arasında ait olduğu; dar sokakları ahşap evlerle dolu, ney ve ud seslerinin tramvay tıkırtılarına karıştığı İstanbul da vardır; "Artık ben bir Fatih kızı olmak istemiyorum, anlıyor musun?" diye isyan etmektedir. "Eski ve yırtık ve pis ve iğrenç bir elbiseyi üstümden atar gibi bu hayattan ayrılmak, çıkmak istiyorum." Yazar, kabaca bir tasnifle 1930'lar İstanbullusunun geldiği yol ayrımını gözler önüne sermektedir.
ŞIPSEVDİ - HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
Şıpsevdi, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın kıvrak ve mizahi üslubunu yansıtan romanlarından biridir. Genel çerçevede yine kabuk değiştiren şehir ve o şehirle kavgası artık ayyuka çıkmış insanlar vardır. Ancak itirazlar, beklentiler, gayretler o kadar öylesine taklittir ki olan biteni bıyık altından gülerek izlemeyi tercih eder Hüseyin Rahmi.
ŞIPSEVDİ - HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
Meftun, okumak için Paris'e gitmiş fakat okulu bitiremeden geri dönmüştür. Yarım olan \ kalan tek şey eğitimi de değildir üstelik. Kahramanımızın hayat telakkisi de yarım yamalaktır. Ona göre muasırlaşmak için gardıroptaki kıyafetlerin, alışveriş filesindeki yiyeceklerin, akşam kurulan sofradaki düzenin değişmesi kâfidir. Bu sayede dönemin modası, ev dekorasyonu, adab-ı muaşeret kuralları hakkında da epeyce bilgi verir bize yazar. Paris'ten Erenköy'deki köşke dönen nevzuhur beyzâde yakın çevresini kısa sürede etki altına alır. Bundan sonrası tam seyirlik bir temaşadır.
KADIKÖY'ÜNÜN ROMANI - SAFİYE EROL
Safiye Erol, Kadıköy'ünün Romanı'nda şehre, şehirliye ve değişen kültüre karşı daha müşfiktir. Eskilerin şikayetleri belli belirsiz farkettirir kendini. Kadıköy sınırları içinde geçen olaylar boyunca okur; kimi zaman Şifa'dan, Moda'dan, Kalamış'tan, Haydarpaşa kıyılarından açılan sandallarla yola çıkıp Salacak, Kız Kulesi açıklarına, Fenerbahçe ya da Adalar kıyılarına demirler, kiminde Papazın Bahçesi'nde ya da Fener Burnu'nda buluşup henüz sayfiye niteliğini kaybetmeyen Kadıköyü'nde seyre çıkar.
Devrin edebiyattan ve romandan beklentisine uygun olarak 'yüzleşme' kaçınılmazdır ve Erol, kahramanlarına hakikati bulmak için hikâyenin sonuna kadar mühlet vermiştir. Kadıköy, İstanbulluların şehrin karmaşasından sığındığı biri liman gibidir o yıllarda. Ve roman karakterlerinden Necdet Rüştü'ye göre, 'Cennetliktir bu köye ismini veren kadı...' Roman boyunca; bir yandan kendiyle, öte yandan gönlünü istila eden sevdayla baş etmeye çalışan 7 Kadıköylü gençle birlikte biz de nasipleniriz o cennetten.