Osmanlı şiirinde kullanılan kelimeler
Klasik şiir olarak da adlandırılan divan edebiyatının kendine has, düşünce ve hayal dünyası bulunurdu. Kalıplaşmış bazı simgeler aracıyla şairler, hünerlerini ortaya koyardı. Böylece kullanılan her kelime, ince düşünüş ve derin bir manayı barındırırdı. Şair, bazen rüzgarın önünde titreyen bir yaprak olur bazen ise pervane gibi mumun etrafında dönerdi. Sizler için Osmanlı şiir dünyasından yansıyan kelimeleri derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
📚 Fürkat: Ayrılık
📌 Fürkat, divan edebiyatında daha çok firâk, hasret, hecr ve hicrân gibi eş anlamlı kelimeleriyle kullanılır. Âşığın en belirgin özelliği fürkat içinde olmasıdır. Bu hal aşığa büyük ızdırap verir. Sevgilinin rakiplerle ilgilenmesi, fürkat acısının çoğalma nedenidir. Şairlerin ayrılığın acısından o derece zayıflar ki artık beli kıl gibi incelir.
📌 Fürkat nedeniyle âşık kan yutar, ölümcül hasta olur, toprağa döner, geceleri sabahlara dek yanar, ağlar, âh eder, daima kanlı gözyaşları döker, beli bükülür, gam ve keder içinde kalır.
Fürkat dünümde dün gice tenhâ vü zâr idim
Hoş hemdem oldı yâr-ı gamın nıüstedânı olaAhmed Paşa
📚 Pervane: Geceleyin ışığın çevresinde görülen küçük kelebek
📌 Pervane, klasik şiirimizde aşığı temsil eder. Sembol sanatında pervane, şem yani muma aşık olarak kabul edilir. Eskiden dönemlerde geceleyin mum ışığında iş görülürdü. Şairler de mum ışığında şiir yazarken hemen yakınlarında bulunan bu kelebekleri şiirlerine konu edindiler. Pervane, mum ışığının çevresinde döner ve öyle bir an gelir ki kendisini mumun alevine bırakır.
📌 Şair sevgilisini mum ışığına; kendisini de pervaneye benzeterek onun uğruna can vermeye hazır olduğunu söyler. Bazen pervanenin aşkını başkalarına örnek gösterir, bazen da pervanenin, âşıklığı kendisinden öğrendiğini söyleyerek övünür.
📌Pervane sessizce ve gürültü etmeden can veren sadık bir âşıktır. Tek bir ışık etrafında döner ve kendini yakıp yok eder. Vahdet yolundaki dervişin yok oluşu da buna benzer.
Aşk odu evvel düşer m a'şûka andan âşıka
Şem'i gör kim yanmayınca yakmadı pervaneyiFuzuli
📚 Şem: Mum
📌 Divan şiirinde mum, çok zaman yanması ve ışık kaynağı olması ile işlenir, sık sık pervane ile birlikte anılır. Âşık pervane olunca sevgilinin yüzü ve yanağı mum olur. Âşık yanarken mum gibi yanıp erir. Mumun yanışı, baştan ayağa doğru olur. Mumun bazen başı kesilir. Bundan başka yer yer lâle, ay, güneş, âşık, gam, sîne, göz, can, boyun, sevgili, sevgilinin yanağı ve yüzü, vuslatı ve güzelliği de muma benzetilir. Aydınlatma araçları içinde önemli bir yer tutuyor oluşu da mumun önemini artırır. Divân şiirinde Şem ü Pervane mesnevileri de ayrı bir yere sahiptir.
Şem-i meclis gerin olup öykündüğiyçün yüzüne
Astılar bâzârda sonra zebanın yaktılarAhmed Paşa
📚 Peyk: Haber veya mektup getirip götüren
📌 Osmanlıların ilk zamanlarında postacı ve muhafızlara peyk denirdi. Peyk ve peykbaşı rütbeleri ile ayrı bir teşkilât olarak asırlarca hizmet görmüştür. Vücutça çevik ve zayıf kişilerden seçilirler. Az yerlerdi. Çok hızlı koşabilen bu kişiler meselâ Edirne-İstanbul arasını iki günde kat edebilirlerdi. Kelimenin uydu anlamı da zaman zaman şiirlerde kullanılmaktadır.
On sekiz bin âlemi seyreyledik uçtan uca
Milket-i sultânı aşkın peyk-i reh-peymâsıyızZatî
📚 Seb'a'l-mesâni: Yedi ayetten meydana gelen ve Kur'ân-ı Kerîm'in ilk suresi olan Fatiha'ya verilen ad
📌 Seb'a'l-mesâni, kelime olarak "tekrarlanan yedi (âyet)" anlamına gelir. Kur'ân-ı Kerîm'de Fatiha için bu ad kullanılmıştır (Hicr/87). Bu hususta tefsirlerde çeşitli rivayetler vardır. Önce Mekke, sonra Medine'de indirilmesi, Allah ile kul arasında tekrar edilmesi, her namazda okunması bunlardandır. Hatta yedi kat göğe karşılık Fatiha'da yedi ayet olduğunu söyleyen âlimler de vardır
Zülf ü ruhsârını görmeklik için leyl ü nehâr
Okurum Seb'a'l-mesânî ile Kur'ân beri gelNesîmî