Arama

Hoca Ali Rıza Efendi ve Osmanlı İstanbul’u

Muhteşem eserleriyle Türk resim sanatının “hocası” olarak bilinen ve ortaya koyduğu eserlerde Osmanlı İstanbul’unu tasvir eden Hoca Ali Rıza Efendi, Abdülhamid tarafından Nişan-ı Mecidî ile ödüllendirilmiş bir sanatçıydı. 72 yıllık ömründe, 5 bine yakın eseriyle Türk resim sanatına önemli katkılarda bulunan Ali Rıza Efendi, özellikle İstanbul’a dair yaptığı resimlerle o günün dünyasına ışık tuttu. Sigara kâğıtlarının arkasını kullanacak derecede en ufak bir kâğıdı dahi resim çizerek değerlendiren bir sanatçıydı…

Hoca Ali Rıza Efendi ve Osmanlı İstanbul’u
Yayınlanma Tarihi: 30.07.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 30.07.2018 16:01

Vefatının 88'inci yılında, Hoca Ali Rıza Bey'in eserlerinden oluşan iki ciltlik külliyat, geçtiğimiz ay sanatseverlerin beğenisine sunuldu.

Ressam Hoca Ali Rıza ve eserleri hakkında yayımlanan bu ilk kapsamlı çalışma ile Osmanlı dönemindeki mekân ve medeniyet mefhumları, İstanbul'un kaybolmaya yüz tutan güzellikleri, sokak ve mahallerine dair birçok detay gün yüzüne çıkıyor.

Bizler de, Türk resim sanatında kendi ekolünü oluşturan, yaptığı resimlerle o günün dünyasına ışık tutan Hoca Ali Rıza Efendi'nin yaşamını ve eserlerini sizler için derledik.

HOCA ALİ RIZA EFENDİ KİMDİR?

Türk Resim Sanatı'nda "Üsküdarlı Hoca Ali Rıza" adıyla tanınan "Ressam Ali Rıza Bey", asker ressamlar kuşağının en etkili ve sevilen temsilcilerinden biri.

Kendi ekolünü oluşturan Ressam Ali Rıza Efendi'nin, ülkemizde peyzaj/manzara geleneğinin oluşmasında da önemli katkıları bulunuyor. Öğrencileriyle içtenlik ve sevgiyle uğraştığı için "Hoca" lakabı adının başında sürekli olarak yer almıştır.

OSMANLI'DAN CUMHURİYET'E PEK ÇOK DEĞİŞİMİN ŞAHİDİ

Hoca Ali Rıza, Osmanlı döneminden Cumhuriyete kadar siyasi ve sosyokültürel alanlarda pek çok değişime tanıklık eden bir kuşağın temsilcisi.

Hoca Ali Rıza, Sultan Abdülmecid döneminin sonlarında, 1858'de Üsküdar'ın Ahmediye Mahallesi'nde dünyaya geldi. Dünyaya sanat yeteneğiyle gelen usta ressamın babasının hat sanatına olan ilgisi, kendisine resim yeteneği biçiminde zuhur etti.

İlk olarak Üsküdar Rüştiyesi'nde, 1880'de Kuleli Askeri İdadisi'nde okudu. Öğrenimini Mekteb-i Harbiye-i Şahane'de sürdüren Hoca Ali Rıza Efendi; Osman Nuri Paşa, Süleyman Seyyid ve Mösyö Gues gibi seçkin hocaların öğrencisi olarak başarılı bir eğitim sürecinden geçti. Fausto Zonaro'yla yakın dostluğu bulunan sanatçının, resim öğrenimi için İtalya'ya gönderilmesine karar verilse de, Napoli'deki kolera salgını nedeniyle gidemedi.

1910'da başladığı öğretmenlik süreci, 30 Mart 1930'a vefat edene dek sürdü. Sanatçı, 72 yıllık yaşamı boyunca binlerce görüntüyü kendi elleriyle hazırladığı cep defterlerine, kâğıda ve tuvale aktardı.

ÜÇ SULTANIN DÖNEMİNE TANIKLIK ETTİ

1912 yılında emekli olduktan sonra, resim sanatına dair en verimli çalışmaları ortaya koyma imkânı buldu. Emeklilik sonrasında resim çalışmalarıyla birlikte İnâs Sanayii Nefise Mektebi; Çamlıca'da İnâs Sultanisi, Üsküdar Kız Sanayii Mektebi, Sultanahmet Ameli Hayat Okulu gibi farklı okullarda resim öğretmenliği yaptı.

Hoca Ali Rıza Bey, özel görevlerinin dışında sanat yaşamının tümünü, Türk Sanatında batılılaşma hareketlerinin merkezi konumunda bulunan, İstanbul'da geçirdi. Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemlerinin batılılaşma zemini üzerinde gelişen sanat ortamını tanıdı.

Sultan II. Abdülhamid döneminde yoğun pentür/resim çalışmalarını sürdürdü. Bu dönemler, batı tarzı resim sanatının gelişimi bakımından ilginçtir.

OBJELERİ BİRKAÇ ÇİZGİYLE TASVİR EDEBİLİYORDU

Sanatsal üretkenliği ve üslubuyla çağdaşlarından ayrılan Hoca Ali Rıza, resim sanatında pek çok teknik uygulamış olduğu halde, en fazla tercih ettiği ve en fazla üretken olduğu teknikler, karakalem desen ve yağlıboya peyzaj/manzara resim çalışmalarıydı.

Sanatçı, krokilerinde, tasarım çalışmalarında, figür ve portrelerinde, natürmortlarında, peyzaj ve iç mekân çalışmalarında, deseni ön planda tutmuş ve karakalem tekniğinde çok başarılı olmuştur.

Bu tekniği bazen çizgisel, bazen de ışık-gölge uygulamaları şeklindeydi. Çizgisel çalışmalarında objeleri birkaç çizgiyle ifade edebiliyordu; çizgisi rahat, akıcı, güçlü ve soyuttu.

SULUBOYA RESİMLERİ İLE FARK YARATTI

Hoca Ali Rıza Bey, eserlerini resmetmede malzeme olarak en fazla kâğıt kullanırdı. Küçük boyutlu artık kâğıtlardan cep defterleri hazırlardı. Büyük boyutlu düz ya da dokulu kâğıtları ise, genellikle karakalem ve suluboya tekniğindeki çalışmalarında kullanırdı.

Kâğıt üzerine karakalem dışında füzen, çini mürekkebi, pastel, guaj, yağlıboya ve kuru boyayla da çalışmalar yapmıştı.

Suluboya çalışmalarında bir hayli başarılı olan Hoca Ali Rıza Bey, renklerin şeffaflığı ve gölgelerin içinde renklilik duygusu oldukça etkili bir şekilde aktarıyordu. Daha çok askeri ve sivil okullar için hazırladığı taş baskı model çalışmalarında ise, taşbaskı tekniğini kullanan sanatçı; ön hazırlık olarak desen çalışır ve sonra uygulamaya geçerdi.

GÜNDELİK HAYATIN ÖĞELERİNİ TUVALİNE YANSITTI

Hoca Ali Rıza'nın tuvaline yansıyan resimlerde, misafirliğe gittiği evlerde ve bu evlerin bahçelerinde ikram edilmek üzere sunulan dalından henüz koparılmış taze bir elma, bir çilek tabağı, bir salkım üzüm veya mutfağın köşesindeki tencere, kuruyemiş ve benzeri öğelere sıkça rastlanır.

İç mekân çalışmalarında ise, çoğunlukla kahvehanelerden kesitler yer alır. Bu çalışmalarında kahve ocağı, cezve, fincan gibi, çok sayıda obje çizimiyle karşılaşılır. Ayrıca bu çalışmalarında kendi evinden, ya da dostlarının evlerinden çeşitli tasvirlerle karşılaşmak da mümkündür.

Portre çalışmalarına da imzasını atan Hoca Ali Rıza Bey, ressam dostlarının, asker arkadaşlarının, aile bireylerinin, farklı sosyal sınıflara mensup kişilerin porte çizimleri bir hayli yoğundur. Bu çalışmalarının arasında çocuk ve hayvan figürleri de görülebilir.

Hoca Ali Rıza, tasarım çalışmalarıyla da ilgilenmişti. Bu konuda askeri elbise modelleri, porselen tasarımları, tezhip motifleri, hat yazısıyla bazı terkipler, arma, amblem, afiş tasarımı ve mobilya tasarımı çalışmaları yaptı.

RESİMLERİNİ DOĞADA YAPARDI

Resme dair çalışmalarını genellikle doğada gerçekleştiren Hoca Ali Rıza, hocası Süleyman Seyyid Bey gibi, Çamlıca tepelerine ya da Üsküdar'ın keşfedilmemiş ıssız köşelerine yönelirdi.

Doğada yaptığı bu çalışmalarında, resim gereçlerinin ve acil ihtiyaç duyulabilecek malzemelerin bulunduğu "kırkanbar" adlı ünlü çantasını mutlaka yanında bulundururdu. Zaman zaman romantik ve gizemli yaklaşımıyla dikkat çeken sanatçının peyzajlarında yelkenli, bulut, kayalık gibi öğeleri görmek mümkündür.

FIRÇA DARBELERİNDE İSTANBUL'UN TARİHİ

Hoca Ali Rıza, İstanbul'un doğal güzelliklerini resmeden bir doğa ressamı olduğu kadar; tarihi öneme sahip eserleri de resmederek belgelemiş ve bu çalışmalarına tarih düşerek, kısa notlar eklemeyi ihmal etmemişti.

Eserlerinde eski İstanbul sokaklarının ıssızlığı; tarihe direnen ahşap evlerin hüzünlü yalnızlığı, dönemin şehir yaşantısı, kahvehaneleri sıkça görülür. Ayrıca Üsküdar'dan Boğaz kıyılarına kadar İstanbul'un pek çok köşesini resmetmiş; resmî görevleri nedeniyle gittiği Karamürsel, Değirmendere, Söğüt, Bilecik-Bozüyük, Eskişehir, Bursa, Edirne gibi şehirlere ait izlenimlerini de kâğıt ve tuvale aktarmıştı.

Hoca Ali Rıza Efendi'nin kıymetli eserlerinde, çeşmeler, sebiller, mezarlıklar, türbeler, camiler, yalılar, konaklar, Boğaziçi'nin fıstık çamları, deniz kıyısı kahvehaneleri, sokak aralarında şerbetçiler, seyyar yoğurtçular, mektep çocukları yer alır.

SANATTA ÖZGÜN BİR EKOL OLUŞTURDU

Sanatçı, "Mesleğim peyzaj ressamlığı olup yegâne zevk ve hissiyatım memleketimin tatlı semaları altında zümrüdin menazırına serpilmiş yerli ve millî bir lisan-ı hayat söyliyen Osmanlı âşiyanlarını, mahallelerini, manzaralarını, meşcerelerini asârı aliye ve tarihiyelerini öldürmemektir" diyerek sanat anlayışını yansıtır.

Hoca Ali Rıza Bey'in yaşadığı yıllar Türk resim sanatının yeni yeni doğduğu yıllardır. Onun devrinde pek çok sanatçı Batı etkisinde kalarak resim yapıyor olmasına karşın; Hoca Ali Rıza Bey hiçbir etki altında kalmadan özgün bir ekol oluşturmuştur.

"DÜNYAYA YENİDEN GELSEM, YİNE RESSAM OLMAYI DİLERİM"

Onun Türk resmine millî bir ruh verebilmesi, büyük bir sanatçıda aranan olağanüstü bir gücün delilidir. Sigara kâğıtlarının arkasını kullanacak derecede en ufak bir kâğıdı dahi resim çizerek değerlendiren Hoca Ali Rıza Bey, gördüklerini kaydettiği elliye yakın cep defteri ve tuttuğu notlarla, dönemin kaybolan kültürel değerlerini ve gündelik yaşamını günümüze aktaran bir belgeleme ressamıdır.

"Bu fani dünyadan bir gün göçüp gideceğim. Ama yeniden dünyaya gelmek olanağım olsa, Allah'tan yine ressam olmayı dilerim" diyecek kadar resme âşık bir sanatçıdır.

HOCA ALİ RIZA BEY'İN ÖNEMLİ ESERLERİ


Peyzaj, 1899


Çengelköy, 1908


Kız Kulesi


Enteriyör, 1911 (Karakalem çalışması)


Yalılar ve Yelkenli (Karışık teknik)


Sümbüllü Yalı (Suluboya çalışması)


Denize Açılan Sokak ve Simitçi


Natürmort


İstanbul, 1919


Çubuklu Sırtlarından Boğaza Bakış


İftar Sofrası, 1919


İstanbul

İSMEK El Sanatları Dergisi, TDV İslam Ansiklopedisi, Okur Dergisi

Fikriyat

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN