Arama

Zekeriya Erdim
Mayıs 25, 2023
Arızalı tipler, tehlikeli tripler

Toplumun çoğunu yahut tamamını ilgilendiren sosyal ve siyasal süreçler; bir yönüyle, "turnosol kâğıdı" özelliği taşıyor. Böyle zamanlarda; pirinç ile taş, kuru ile yaş, kelle ile baş daha kolay ayrışıyor.

Beklenmedik olaylara, durumlara şahit oluyoruz. Örtülü sopaların, gömülü baltaların ortaya çıkarılıp sağa sola sallandıklarını görüyoruz.

Perdeler açılıyor; "arızalı tipler, tehlikeli tripler" sahneye çıkıyorlar. Suya karışmış sidik gibi ortamı kirletiyor; barut deposunun dibinde ateş yakıyorlar.

Uzman kişiler ve kurumlar; uzun araştırmalardan sonra, kişilik arızalarını tasnif etmişler. Önce alt başlıklara ayırmış; sonra, üç kümede birleştirmişler.

Birinci küme; tuhaf davranan, yanlış yorumlamalar yapan ve çevrelerine güvensizlik telkin eden şüpheciler. Paranoyaklar, şizoidler, şizotipaller bu kümedeler.

İkinci kümenin ortak özelliği; duygusal ve dürtüsel davranmak. Antisosyaller gibi, yalan söyleyerek başkalarını manipüle etmek; sınırda gezenler gibi, riskli davranışlarda bulunmak; histrionikler gibi, kışkırtıcı eylemler ve söylemler içine girmek; narsistler gibi, kendi kendisine hayranlık duyup bir numara olduğuna inanmak.

Üçüncü kümede; kaygılı, korkulu, endişeli tipler var. Çekingenler, bağımlılar, obsesif komposifler; yetersizlik duygusu içinde, birilerine yahut bir yerlere yaslanarak kendilerini güvende hissetme ihtiyacı duyuyorlar.

Bütün bunlar; toplum içinde renkli, çeşitli triplere sebep oluyor. İngilizce kökenli bu kelime; "halusinojen madde kullanmak ve gerçeklerden uzaklaşmak" anlamına geliyor.

İşte bu noktada, insanın ve toplumun kimyasını bozan tuhaf tiplerle karşılaşıyoruz. Dost, arkadaş, akraba, komşu, hemşeri, meslektaş gibi sıfatlar altında; hayatı onlarla birlikte yaşıyoruz.

Bilimsel tasnifleri bir kenara bırakıp, fiilen muhatap olduğumuz kişilik bozukluklarından yahut örnekler verelim. Biz de kendimize göre tasnif edip, birkaç bölüm yahut başlık altında özetleyelim.

Sayıları az da olsa, "kinini dini haline getiren" kimseler var. Birilerine yahut bir şeylere kızıyor; öfkelerini allayıp pullayarak, acımasız ithamların ve iddiaların itici gücü haline getiriyorlar.

Dostun eksiğini bulmakta, yanlışını görmekte; hassas dedektör gibiler. Düşmanın yapıp ettiklerine ise; körler, sağırlar, dilsizler.

Allah (cc), Kur'an-ı Kerim'de; "Bir kavme olan kininiz, sizi adaletten saptırmasın" diyor. Çünkü, kinin din haline getirildiği yerde; iman da vicdan da terk-i diyar edip gidiyor.

Çeşitli çevre ve ortamlarda, "kişisel gerekçelerini toplumsal gerçekler gibi takdim eden" kimseler görüyoruz. İğneyi deve, fısıltıyı velvele haline getirdiklerine şahit oluyoruz.

Her meselenin muhatabı, her kesimin sözcüsü gibiler. Sorulmadan cevap verirler, buyur edilmeden içeri girerler, akil adamlara bile akıl verirler.

Çok yerde kendisini göstermek, farklı yapıların asli unsuru görüntüsü vermek için; "bukalemun gibi renkten renge, şekilden şekle giren" insanlar var. Camiye de, kiliseye de, havraya da gidip "ben sizdenim" mesajı vererek; kelimenin tam anlamıyla, münafıklık yapıyorlar.

Sabit değerleri, belirgin duruşları, oturmuş kimlikleri, oluşmuş kişilikleri yok. Duygu, düşünce, davranış kalıpları; öngörülemeyecek, tahmin edilemeyecek kadar çeşitli ve çok.

Ayrıca, her duruma bir sahte yorum üreterek "yalanı meslek ve marifet haline getiren" profesyoneller. Batıla hizmet ederken bile, Hak'tan yanaymış gibi görünenler.

Önden kandıramadıklarının, arkasına dolanıyorlar. Aşağı mahallede söyledikleri yalanlara, yukarı mahalleye varınca kendileri de inanıyorlar.

Bütün bunlar, serseri mayın gibi ortalıkta dolaşıyor. Doğru dereyi geçinceye kadar, yanlış dağın tepesine ulaşıyor.

Bir sistemde "arıza" varsa, "tehlike" de var demektir. Eğer giderilmezse; hayatın akışını engelleyecek, bünyeye zarar verecektir.

Kanser mikrobu gibi hücreleri, dokuları, organları sarar; organizmanın sağlıklı çalışmasını engellerler. Tedbir alınmaz, tedavi edilmezse; ağacı içten çürütür, devrilme noktasına getirirler.

Terörle mücadele eder gibi arızalı tiplerle ve tehlikeli triplerle de mücadele etmeliyiz. Devlet ve toplum nezdinde; "karanlık bölgeleri daraltma, aydınlık bölgeleri genişletme" yoluna gitmeliyiz.

Kinini din edinenler, kişisel gerekçelerini toplumsal gerçeklermiş gibi takdim edenler, bukalemun gibi renkten renge şekilden şekle girenler, yalan söylemeyi marifetli meslek haline getirenler; bulaşıcı hastalıklara yakalananlar gibi, fiilen izole edilmeli. Sosyal ilişkiler asgariye indirilerek; toplumla onlar arasına perdeler çekilmeli, duvarlar örülmeli.

Böylece; onların varlıkları devam etse bile, başkalarına zarar verme ihtimali azalmış olur. Umulur ki kendilerine gelirler, nefislerini kontrol altına alırlar; millet bu hastalıklardan temelli kurtulur.

Kavli ve fiili dualarımızla, sürece katkıda bulunmalıyız. Önümüzden, arkamızdan, sağımızdan, solumuzdan yaklaşacak şeytani duygu, düşünce ve davranışlara karşı; azami derecede dikkatli olmalıyız.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN