Arama

Zekeriya Erdim
Mart 17, 2022
Asım’ın annesi, babası olur musunuz?
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Dilimizde ve düşünce dünyamızda yerleşik hale gelen; zaman zaman hatırlanıp, uygun vesilelerle gündeme getirilen bir deyim var. Özellikle aydınlar ve yöneticiler; iyi özelliklere sahip ideal insanı yahut genci, "asımın nesli" diye tarif ediyorlar.

Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümünde, yeniden dillendirilen bu deyimi; biraz irdeleyelim. Arka planındaki anlam haritasını algılayıp; kime, neye işaret ettiğini bilelim.

Yaygın bir isim olarak kullanılan "asım"; dil bilimcilerin beyanına göre, "masum" anlamına geliyor. Peygamberlerin ortak özelliklerinden biri olan "ismet" sıfatıyla; aynı kökten türediği için, yakın akraba oluyor.

İslam tarihinde iki Asım, diğerlerinden ayrı ve önemlidir. Her birinin, hayatı ve hatıratı ibret alınsın diye anılır; hayırla yâd edilir.

Bunlardan biri; Reci şehidi Asım bin Sabit. Cesur bir savaşçı, iyi bir muallim, gönüllü bir mücahit.

Hicretten sonraki dönemde; Mekke yakınlarından gelen bir heyet, Peygamber Efendimizden (sav) öğretmen isterler. "Bize ehil birilerini gönder, İslam dinini öğretsinler" derler.

Bunun üzerine, sahabe içinden on kişi seçilip gönderilir. Yolda, Reci kuyusu civarında tuzağa düşürülürler ve hepsi şehit edilir.

Onlardan Asım bin Sabit'e, müşrikler şiddetli düşmandır. Kafatasını kadeh yapıp şarap içeceklerine dair, yeminleri vardır.

Boynunu koparıp başını almaya niyetlendiklerinde, bir arı sürüsü üşüşür ve engel olur. Gün batıp arılar çekildiğinde; şiddetli yağmur yağar, cesedini sel alır.

Diğeri, Hz. Ömer'in oğlu Asım'dır. Onun torunu Ömer bin Abdülaziz; adaletiyle meşhur bir İslam halifesidir ve "ikinci Ömer" diye anılır.

Hz. Ömer (ra), denetim için Medine sokaklarında dolaşırken; dikkat çekici bir tartışmaya kulak misafiri olur. Bir anne ile kızının, kendi aralarındaki münakaşaları duyulur.

Anne, satmak için sağdıkları süte su katıp çoğaltmak ister. Kızı ise, bunun doğru olmadığını söyleyerek itiraz eder.

İkna için; "Halife Ömer duyarsa, bizi cezalandırır" diye uyarır. "Ömer şimdi uyuyordur, bizim süte su kattığımızı nereden bilecek" cevabını alır.

Son ikaz, anne-kız tartışmasını bitirir. "Ömer uyursa da Allah uyanıktır; O her şeyi görür ve bilir."

Hz. Ömer, ertesi gün, oğlu Asım için o kıza talip olur. Taraflar kabul ederler; Allah'ın emri, Peygamber'in sünneti ile yeni bir yuva kurulur.

Bu evlilikten dünyaya gelen ilk çocuk, adının Leyla olduğu rivayet edilen bir kızdır. Onun oğlu ise, Ömer bin Abdülaziz'dir.

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy; 18 Eylül 1919'da yazdığı "Çanakkale Şehitlerine" adlı şiirde, bir Asım'dan söz eder. "Asım'ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek; / İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek" der.

Onları; "Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor tevhidi; / Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi" mısraları ile Peygamber ordusunun askerlerine benzetir. "Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? / Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın" sözleri ile yüceltir.

Ayrıca, İstiklal Marşı dışındaki şiirlerini topladığı Safahat'ın bir bölümü Asım'a ayrılmıştır. Uzun bir manzum hikâyeden oluşan bu bölümde; Köse İmam'ın oğlu Asım'ın şahsında, dualarının ve hayallerinin merkezinde yer alan ideal genç anlatılmıştır.

Peyami Safa'nın Yalnızız adlı romanında, bu neslin takipçisi yahut temsilcisi olma görevini Samim alır. Çeşitli olaylar ve durumlar vesile yapılarak; "ideal ülke, mükemmel dünya" kurgusunun sembolü olan Simeranya'nın özellikleri, güzellikleri anlatılır.

Sonraki yıllarda, Arif Nihat Asya; Asım'ın neslini bir başka şekilde sembolleştirmiştir. Fetih Marşı adlı şiirinde; "Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın" ifadesiyle o neslin delikanlılarına, "Fatihler doğuracak yaştasın" ifadesiyle de genç kızlarına seslenmiştir.

Yakın geçmişte; aynı duygu ve düşüncelerle biz de genç kızlara, delikanlılara hitap etmiştik. "Karanlığa baş eğmeyen gök gibi, yıldızlara eş bir nesil" olmalarını dilemiştik.

Ancak dualarımızın kabul edilmesi, hayallerimizin hayata dönüşüp gerçekleşmesi için; Asım'ın nesline anne olacak hanımefendilere, baba olacak beyefendilere ihtiyaç var. Onlar; öncelikle ve özellikle, adına ev yahut aile dediğimiz mekteplerde yetişiyorlar.

Kendimizi, huzurlu ve güvenli bir dünyanın mimarları olabilecek evlatlar yetiştirmeye adayabilir miyiz? Süte su katmayan ve kattırmayan genç kızın, ona eş olmayı tercih eden delikanlının yerine koyabilir miyiz?

Duaların hem kavli, hem de fiili olması gerekir. Asım'ın neslini isteyenler; o neslin annesi, babası, öğretmeni, hocası olma sorumluluğunu üstlenmelidir.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN