Arama

Zekeriya Erdim
Eylül 16, 2020
Asalet, rezalet, cehalet

Geçen hafta, günübirlik bir ziyaret ve seyahat için; Bolu'nun Abant bölgesine ve Sakarya'nın Sapanca ilçesine gittik. Bir yandan, "hava değişimi" yaptık; öte yandan, dostlarla hasret giderip muhabbet ettik.

Bolu'da, "gelmişken uğrayalım" dediğimiz yerler arasında; ilim ve irfan ehlinden, Tokatlı Hayreddin Efendi'nin mezarı yahut makamı da vardı. Şehrin dışında, ormanın içinde, gözden ırak bir yerde olmasına rağmen; bilenler, ilgilenenler, yakın ve uzak mesafelerden özel olarak gelip Kur'an okuyor, dua ve niyazda bulunuyor, hayırla yâd ediyorlardı.

Menzile ulaşıp, aracımızdan indiğimizde; ortamın "perişan" halini görünce, hayret ve dehşet içinde kaldık. İhmalin ve ilkelliğin bu derecesi karşısında; derin üzüntülere daldık.

Aslında, biri küçük diğeri büyük iki tarihi çeşmede ve yan yana sıralanmış yâren kabirlerinde; teknik, estetik ve içerik sentezinden oluşan bir "asalet" var. Ancak büfe, barınak, satış reyonu gibi amaçlarla yapılmış ve "gecekondu" standartlarından daha ilkel, daha çirkin derme çatma binalar, binacıklar; insanı utandırıp, başını öne eğdirecek derecede "rezalet" manzarası oluşturuyorlar.

Bu yetmemiş; üzerine bir de katmerli "cehalet" ilave edilmiş. Asırlardır genelde inançlı kesimin, özelde tasavvuf-tarikat çevrelerinin muteber ziyaretgâhlarından birisi haline gelen bölgenin yön tabelası, "Tokad-i Hayreddin" diye yazılmış; bilgilendirme levhası ise, "Hayreddin-i Tokadi" başlığı ile verilmiş.

İster istemez; "Bu şehrin Belediye'si, Belediye Başkan'ı yok mu?" diye hayıflandık. Arkasından; tarih ve kültür mirasımıza sahip çıkma konusunda yapılanları ve yapılması gerekenleri, yüksek sesle düşünerek andık.

İRFAN ORDUSU

Kendilerini "laik" yahut "Kemalist" diye tanımlayan, milletin ve memleketin temel değerlerine daima mesafeli duran, sadece işlerine geldiği zaman "Cumhuriyetçi" veya "Atatürkçü" olan bazı aydınlar, yöneticiler bilirler ki; Gazi Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinin kültür olduğunu açıkça belirtmiştir. Ayrıca, vatan ve millet varlığının korunabilmesi, geliştirilebilmesi için iki ayrı orduya ihtiyaç olduğunu hatırlatarak; birinin "asker ordusu", diğerinin "kültür" yahut "irfan ordusu" olduğunu ifade etmiştir.

Öte yandan, Cumhuriyet döneminin öncü aydınlarından ve Mustafa Kemal'in akıl hocalarından Ziya Gökalp; açık ve net bir "yol haritası" çizmiş. "Bir millet ya şarklı, ya garplı olur. İki dinli bir fert olmadığı gibi, iki medeniyetli bir millet de olmaz" demiş.

Ludwig Tieck'e göre; "Kendi kültürü ile ilgisi olmayan insan, ülkesinin yabancısıdır". O zaman, akıl ve ruh olarak yaşadığı ülkenin ve toplumun dışına çıkar; değerlerine "Fransız" kalır.

Anlaşılan o ki; bazı şehirlerin yerel yönetimlerinde, böyle bir "yabancılaşma" var. İşte bu yüzden; "isyan orduları" için gösterdikleri "sahiplenme" duygusunu, düşüncesini, davranışını "irfan orduları" için göstermiyorlar.

KÜLTÜR VE KİMLİK

İranlı mütefekkir Ali Şeriati; "kültür" ile "kimlik" arasında, derin bir ilgi ve ilişki olduğunu söylüyor. "Bireyin şahsiyeti; tarih, kültür ve dinden aldığı değerlerle oluşur. Bu değerlere yabancılaştığı zaman, şahsiyetini kaybetmiş olur" diyor.

M. T. Çiçero'ya göre; vücut için ekmek neyse, insan ve toplum için kültür odur. Mahatma Gandhi'ye göre ise; kültürünü en ücra köylere ve köşelere kadar sokmayan milletler, uygarlık yarışında geri kalmış olur.

Oktay Sinanoğlu; dili, gönlü yüzdüren gemiye benzetmiş. Kültürün ise; "toplumun gönlü" olduğunu ifade etmiş.

İskender Pala'ya göre; kültür, kılıca hep galip gelmiştir. Milletleri yıkan, yok eden; savaş meydanlarındaki mağlubiyetleri değil, kültür dünyasındaki mağlubiyetleridir.

Onun içindir ki, devletimiz, son yıllarda; içeride ve dışarıda, Türk dünyasında ve İslam coğrafyasında, binlerce eski eserin bakımını, onarımını, restorasyonunu yaptı. Varlığı bilinen ama fiilen yerinde olmayan ecdat yadigârlarından bazılarını bile; aslına uygun olarak yeniden inşa ve ihya edip tarih, kültür, medeniyet hazinelerimize kattı.

Sonuç olarak; "kültür değeri", ülke ve toplum hayatı açısından sadece "turizm geliri" kalemlerinden ve kategorilerinden birisi değildir. Din, devlet, vatan, millet varlığının; hem tescilli tapusu, hem de kabul edilmiş ve onaylanmış kimliği, kişiliğidir.

Bir kırık çeşme bile, kadir kıymet bilmez kadroların ve kurumların keyfine bırakılamaz. Büyüyen ve gelişen Türkiye'nin hiçbir köşesinde; kadim değerlerimize karşı gösterilen saygısızlığa göz yumulamaz.

Bir şehirde asaleti koruyacak, rezaleti ve cehaleti önleyecek Belediye ve Belediye Başkanı yoksa; Vali ve İl Özel İdaresi, Kültür ve Turizm Müdürlüğü vardır. Onlar da yoksa; duyarlı sivil toplum örgütleri yahut özel sektör temsilcileri harekete geçip tarih, kültür, medeniyet mirasımıza sahip çıkmalıdır.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN