Arama

Veysel Kurt
Ocak 20, 2019
ABD’nin Suriye senaryoları

Graham'ın Türkiye'ye ayak bastığı gün Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un sosyal medya hesabından Haziran 2015'ten bugüne kadar terör örgütlerinin Türkiye'ye gerçekleştirdikleri saldırıları tarihleri ile birlikte veren bir video yayınladı.

Bu mesajın içeriği de zamanlaması da oldukça manidardı.

Mesaj açıktı: ABD diğer aktörlerin Suriye politikası nasıl değişirse değişsin Türkiye açısından bir önem ifade etmiyor. Türkiye karşı karşıya kaldığı terör bataklığını kurutana kadar mevcut pozisyonunda ısrar edecek.

Bu mesajı vermek oldukça önemliydi, çünkü ABD cenahından her gün farklı bir açıklama farklı bir gelişme söz konusu oluyor.

Türkiye'nin bu kakafoniye karşı pozisyonunu değiştirmesi ya da zaman kaybetmesi söz konusu değil.

Çekildi, çekiliyor derken yeni dinamikler devreye giriyor.

Önce Trump'ın en güvendiği isimlerden Bolton süreci baltalarcasına Türkiye'yi ziyaret etti.

Ardından Trump'ın tehdit içerikli tweet'i niyetini değiştirdiğine dair yorumlara neden oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın telefonu üzerine olağanüstü bir şey olmadığı ve Trump'ın içeriye dönük bir mesaj verdiği ortaya çıktı.

Mümbiç patlaması ise ABD'nin zaten belirsiz olan durumunu bir derece daha karmaşıklaştırdı. ABD bu patlamada dört asker kaybetti. Bir görüş bu patlamanın ABD'nin asker çekme sürecinden vazgeçmesine neden olacağını savunurken, bir başka görüş ise Trump'ın bu gelişmeyi kendi savının haklılığını kanıtlamak için kullanacağını dile getirmekte.

Her iki yaklaşım da kendince rasyonel bir zeminden hareket ediyor.

Ancak her iki yaklaşımın da gözden kaçırdığı önemli bir şey var, o da şu: ABD'nin Suriye için hala gerçek anlamda yapılandırılmış bir planı yok.

Trump oldukça açık bir hedef koydu, ancak bunun nasıl gerçekleşeceği hala açık değil.

İçerde karşı karşıya olduğu baskı çekilmeyi gerçekleştirecek kurumların hala belirli düzeyde bir direnç gösterdiğine işaret ediyor. Dahası bu baskı Trump'ın çelişkili açıklamalar yapmasına neden oluyor.

Trump açısından bakıldığında ABD'nin Suriye'de işi bitti.

ABD askerinin -Afganistan'da olduğu gibi- onyıllarca kalmasını istemiyor. Çünkü bu siyaset hiçbir kazanım doğurmuyor.

Trump çekilirken DEAŞ'ın yeniden hortlamamasını yeterli görürken, askeri ve istihbarat kurumları ise PYD'nin ne olacağını düşünüyorlar.

Dolayısıyla Türkiye'nin PYD'ye dokunmayacağı bir formül arayışına giriyorlar.

Haliyle Trump iktidarının içindeki tartışmalar politika yapımında açmazlara dönüşüyor. Bu da gerçekçi bir planın tartışılmasını ve uygulanmasının önünde büyük bir engel teşkil ediyor.

ABD cephesindeki bu karmaşa bundan sonra atabileceği farklı adımları akla getiriyor.

Birincisi ABD "benden sonrası tufan" diyerek Suriye'den tamamen çekilebilir. Nitekim 1982'de Beyrut'tan 2012'de Libya'dan bu şekilde çekildi. Belki de Trump'ın niyeti de bu.

İkinci senaryo ise ABD'nin Suriye krizini kilitleyecek şekilde mevcut belirsiz pozisyonunu devam ettirmesi. Fakat Trump bunun bir işe yaramayacağını ve maliyet ürettiğini gördü. Türkiye'nin Rusya ile daha fazla iş yapmaya yanaşması da ABD'yi sürekli sıkıştırması bu maliyetlerin başında geliyor. Buna karşın bir kazanımı ise yok.

Üçüncüsü de bir plan dahilinde Türkiye ile çalışarak Suriye politikasını revize etmesi.

Şu anda en ihtimal dahilinde olan ve Trump'ın arzuladığı plan da bu.

Ancak ABD içindeki kurumlar buna direnç gösteriyor.

Bolton ziyaretinin anlamsızlaşmasının da arka planında bu var.

Ancak bu yaklaşımın Türkiye açısından kabullenilemez olduğunu artık öğrendiler.

Öğrendikleri için de senator Graham, Bolton ziyaretinin açmazlarını telafi etmek istercesine geldi ve Türkiye'nin istediği açıklamaları yaptı. PYD'nin PKK ile organik ilişkisini bildiklerini ve Türkiye'nin başına açtıkları bu sorunu gidermenin yine kendilerine düştüğünü ifade etti.

Bu ifadeler Trump'ın Türkiye lehine olabilecek pozisyonun içerde güçlenmesi açısından önemli. Zira çekilme fikrine karşı en sert açıklamaları yapanlardan biri Graham'dı.

Graham'ın bu sözleri inandırıcı olsun ya da olmasın, Türkiye'nin kendi pozisyonunda ısrar ederek müzakere kapılarını açık tutmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

ABD'nin de eninde sonunda geleceği nokta, Türkiye ile daha yakın çalışmak olacaktır.

Bu yüzden Türkiye diplomaside de sahada da pozisyonun tahkim edecek adımlar atmaya devam edecek.

Veysel Kurt

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN