Arama

Prof. Uğur Derman
Ocak 31, 2020
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Hat san'atı'nın büyük isimleri - 45

Çerkes asıllı olduğu dışında âilesine dâir bilgi yokdur. Büyük bir ihtimalle Kafkasya'dan getirilmiş bir köle iken Ahmed Şemseddin Karahisârî (bkz. Hat San'atının Büyük İsimleri-2) tarafından satın alınmış, efendisi daha sonra onu âzad ederek mânevî evlâdı saymış ve aklâm-ı sitteyi öğretmişdir. Bu sebeble "Karahisârî kulu" lakabıyla da anılır. İmzalarında Karahisârî'nin önceleri kölesi, sonra da oğlu olduğunu belirten ifadeler kullanmış; onun vefâtından îtibaren künyesinde "Allâh'ın kulu" mânasına geldiğinden köleler için baba adı kabul edilen Abdullah'a yer vererek Hasan b. Abdullah şeklinde imzâ atmışdır. Hasan Çelebi, üstadının san'at üslûbuna en yakın hattat oluşu dolayısıyla Hasan Halîfe adıyla da tanınır.

Kaynaklarda Süleymaniye Câmii'nin mihrab veya kubbe yazısının (sonuncusu XIX. yüzyılda Abdülfettah Efendi tarafından yeniden yazılmışdır) Karahisârî'ye, bunun dışında kalanların da Hasan Çelebi'ye âid olduğu nakledilmekdedir. Diğer bir rivâyet de Süleymaniye'deki bütün yazıların Hasan Çelebi tarafından yazıldığı, sadece tabhânedeki bir âyetin (el-İnsân 76/8) Karahisârî'nin olduğu, bu yazının da diğerlerinden daha üstün bulunduğu şeklindedir. Her iki hattatın yazı üslûblarını ayırmak mümkün olmadığından bu konuda fikir yürütmek de abesdir. Hasan Çelebi Edirne Selimiye Câmii'nin de (yapılışı 1568-1574) bütün yazılarını yazmışdır. Bu yazıların çini ve mermer üstünde olanları zamânımıza kadar gelmiş, kubbe ve yarım kubbe yazıları XIX ve XX. yüzyıllarda devrin celî sülüs anlayışından uzak bulunan mahallî hattatlarca başarısız bir şekilde yenilenmişdir.

Evliya Çelebi'nin nakline göre, Hasan Çelebi Selimiye Câmii'nin kubbe yazılarının mahalline geçirilmesine nezâret ederken gözüne düşen kireç tozunu temizlemek için, celî kalemlerini silmek üzere yanında bulundurduğu kireçli suyu telâşla kullanınca, görme hassasını kaybetmişdir. Bunun üzerine Sultan II. Selim tarafından kendisine maaş bağlanmışdır. Ancak Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin Efendi, görmüş olduğu 1002/1594 târihli bir Hasan Çelebi kıt'asından Tuhfe'de övgüyle bahsetmekdedir ki, bu durumda Evliya Çelebi'nin rivâyetini şübheyle karşılamak gerekir.

Hasan Çelebi'nin Sadrâzam Sokullu Mehmed Paşa (1505-1579) için reyhânî hattıyla 977/1570 yılında yazdığı 356 varak tutan enfes bir mushafı Dublin'deki Chester Beatty Kütübhânesi'nde olup (Is. 1527) hattı ve tezhîbi îtibariyle görülmeğe -hattâ basılmağa- değer bir Osmanlı eseridir.

Hasan Çelebi, olgunluk döneminde Karahisârî üslûbundan uzaklaşarak pek çok meslekdaşı gibi Şeyh Hamdullah yoluna dönmüşdür. Bu vadide nesih hattı ile yazdığı bir en'âm-ı şerîf Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi'ndedir (YY 929). Gülzâr-ı Savâb'da onun nesih hattının Karahisârî'den daha da ileride olduğu ifade edilmekdedir. Oğlu İsmâil Efendi de babasının üslûbunda eser veren bir hattattır. Ölüm târihi kesin olarak tesbît edilemeyen Hasan Çelebi, vefatında İstanbul'un Sütlüce semtinde üstadı Karahisârî'nin yanına defnedilmişdir; fakat kabrinin yeri belli değildir.

Burada tanıtılacak olan Duâ-yı Üsbûiyye (Yedi gün duâları) Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi - EH 1077'dedir. Sultan II. Selim Osmanlı tahtına cülûs etdikden sonra kendisine sunulan 974/1566 tarihli bu duâ mecmuası (Resim 1), gerek hattı, gerek Nakkaşhâne'de işlendiği şübhe götürmeyen tezhîbi îtibariyle şâhâne bir nüshadır. Cuma duâsıyla başlayan unvan sahifesi üç satır nesih, bir satır sülüs, tekrar üç satır nesih ve bir satır muhakkak hattıyla bitiyor (Resim 2). Devamı olan karşıki sahifede bir satır muhakkakdan sonra üç satır nesihle cumartesi duâsının sülüs başlığına geçiliyor. Yine üç satır nesih ve bir satır muhakkakla sahife sona eriyor. Bu gibi yazma kitablarda, çeşitli yazılar kullanılsa bile, satırlar biribirini tâkib eder. Murakkaalarda olduğu gibi, her hat ancak kendi nev'inden bir satıra bağlanmaz; yâni nesihler ayrı bir sıra, sülüsler ayrı bir sıra içinde teselsül etmez.

Karahisârî üslûbunun bütün ihtişâmıyla göründüğü bu sahifelerde, nesih satırların iki tarafındaki koltuk tezhibleri ve yazı sâhasını asîl bir parıltıyla çevreleyen zer-efşan (altın serpme), bu latîf manzarayı tamamlıyor. Duâ mecmuasının ferağ kaydı iki sahife olarak Karahisârî tavrı muhakkak hattıyla yazılmışdır (Resim 3).

Resim 1: Duâ-yı Üsbûiyye mecmuasının Sultan II. Selim'e sunulduğuna dâir kaydı.

Resim 2: Aynı mecmuanın unvan sahîfesi.

Resim 3: Aynı mecmuanın ferağ kaydı.

Prof. Uğur Derman

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN