Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Şubat 6, 2023
Grigori Yefimoviç Rasputin  (1870-1917)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yakını ve önde gelen destekçilerinden siyaset bilimci Prof. Dr. Aleksandr Dugin'in kızı Darya Dugina, aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti.

Rusya'yı sonuna kadar 'iyi, doğru ve güzel' gören bir megalomaniye de sahip olan Aleksandr Dugin, Putin'in kara kutusu olarak anılıyor ve onunla Rasputin arasında benzerlik kuruluyor. Kim bu Rasputin? Nasıl biriydi ve Dugin niçin ona benzetiliyor?

***

RASPUTİN KİMDİR?

Rusya'nın son yıllarına damgasını vuran Rasputin samimi bir dindar mı, yoksa seks düşkünü şarlatan mıydı? Rus ihtilaline yol açtığı bile söylenen ve Çar ailesinin yakınları tarafından öldürülen bu vahşi bakışlı, esrarlı Sibiryalının hayatı tıpkı bir roman gibiydi.

Gregori Yefimoviç Rasputin, 1870 yılında Moskova'nın 2000 km doğusunda, Sibirya'nın Pokrovskaya kasabasında doğdu. Çocukluğu hakkında pek fazla şey bilinmemektedir. Bir arabacıydı, sürekli geziyordu. Rasputin'in gençliği, kadınların peşinde koşmakla geçmiş, birkaç defa hırsızlıkla suçlanarak yargılanmıştır. Okula gittiği halde okuma yazma öğrenememiş, şehvet düşkünlüğü yüzünden Rusça "sefih" anlamına gelen "Rasputin" soyadıyla anılır olmuştu. Rasputin'in dine olan düşkünlüğü ise ahlâksız yaşantı tarzıyla taban tabana zıttı.

1890'da Rasputin biraz uslanmış; evlenerek o yılın sonunda bir oğul sahibi olmuştu. Ama evdeki sakinliği uzun sürmedi, bir sonraki yıl, Yunanistan'ın Athos Dağı'ndaki ünlü manastıra dinî amaçlı bir ziyaret yapmaya karar verdi. Üç bin kilometrelik yolu üç ayda yürümüş, dönmeden önce de yine kutsal yerleri ziyaret etmişti. Bu yolculuk sonrası inanılmaz derecede değişmiş, manastırdaki tecrübeler sonucu, "bir rahip olamayacağı, ama Tanrı'nın ondan vaaz vermesini istediği" hükmüne varmıştı. Bu yüzden memleketi Pokrovskaya'da bir tür gönüllü vaiz olarak dolaşmaya başladı.

Rasputin, artık hasta okumayla da uğraşıyordu. 1900 yılına gelindiğinde, Sibirya'nın her yanında, hastaları iyileştirme gücüyle ve kutsal yazıları yorumlamasıyla tanınıyordu. Çok az okuma yazma bilmesine rağmen, yöredeki pek çok öteki "din adamı"ndan belirgin bir şekilde ayrılmasını sağlayan bir çekiciliği vardı. Orta boylu, ama güçlü kuvvetli bir adamdı. Saçı sakalı uzun ve dağınıktı. Ama gözleri, onun özel biri olmasını sağlıyordu. Bugün de fotoğraflarında açıkça görülen koyu mavi derin-bakışlı gözleri insanları sersemleten ve hipnotize eden bir tesire sahipti.

Rasputin, Rusya'nın başkenti St. Petersburg'a ilk ziyaretini 1903'te yaptı. Kilise yetkilileri ününü biliyorlardı. Beş ay kaldığı bu şehirde, önde gelen papazlarla ve ilahiyatçılarla tanıştırıldı. İki yıl sonra geri döndüğünde de Rasputin saray çevrelerinde görülmeye başlamıştı. St. Petersburg sosyetesi, bu tuhaf Sibiryalıyı, hemen pek çoğu Düşeş Militsa tarafından keşfedilmiş olan gizemciler, ruhçular ve kaderciler sınıfına dâhil etti. Militsa'nın kocası Dük Nichola da Rasputin hasta köpeğini iyileştirince, onun hayranları arasına katılmıştı.

1905 yılında gizli polis bile bu esrarlı adamın yaptıklarıyla ilgilenmeye başlamıştı. Sonunda 1 Kasım 1905'te, Dük Nichola'nın Malikânesinde Çar II. Nikola ile tanıştırıldığında Rasputin'in yükselişi pekişmiş oldu.

RASPUTİN SARAYDA

Rasputin'in Çarkoeselo'daki Kraliyet Sarayı'na ziyareti tam bir yıl sonra gerçekleşti. Çar, Rasputin'in mistik veya vaiz yönleriyle ilgilenmiyordu. Daha çok, onun samimiyet dolu konuşmalarını ve köy hayatı hakkındaki bilgisini önemsiyordu. Oysa Nichola'nın karısı Çariçe Alexandra, Rasputin'in ruhanî tavırlarından etkileniyor ve sarayda verdiği vaazları dikkatle dinliyordu.

Çariçe, Almanya'da doğmuş, İngiltere Kraliçesi Victoria'nın yanında büyümüş bir soylu prensesti. Dolayısıyla, Rus Çarlığının yaşantı tarzına ve geleneklerine bir türlü alışamamıştı. Dört kız çocuk doğurmuş, ama bir erkek vâris dünyaya getirememişti. Bu yüzden mutsuzluğu had safhadaydı. Başarısızlık ve ümitsizlik hisleri öylesine artmıştı ki Düşes Militsa'nın himayesindeki kişilerden medet umar hale gelmişti.

Nihayet 1904'te Çariçe bir erkek çocuk doğurdu: Çareviç Alexi. Ama ailenin ve halkın sevinci kısa sürdü. Doğduktan 6 hafta sonra, çocuğun hemofili hastası olduğu anlaşıldı. Bu, kanın pıhtılaşmasını sağlayan maddelerin eksikliğinden kaynaklanan bir rahatsızlıktı. Kısacası, çocuk hayat boyu tehlike altındaydı. Çünkü en ufak bir kesik, bere ve burun kanaması, durdurulamayan kanama anlamına geliyordu.

1907'de Rasputin, Çareviç Alexi'nin sağlığıyla ilgilenen gruba katıldı ve çok geçmeden en önemli üye oldu. Bunu sağlayan 4 yaşına gelmiş olan Çareviç'in bir gün düşüp iç kanama geçirmesiydi. Çocuk çok acı çekiyor, doktorların çabası yetersiz kalıyordu. Bunun üzerine ümitsizliğe düşen ana-baba son çare olarak Rasputin'i saraya çağırdılar. Rasputin, çocuğun yatağı başında dua ederek, muhtemelen hipnoz gücüyle Çar'ın doktorlarının yapamadığını yapmış, krizin atlatılmasını sağlamıştı.

(Rasputin Çariçe ve oğlu ile ilgilenirken)

Artık ok yaydan çıkmıştı. İki yıl boyunca sarayda içkiler Rasputin'in şerefine içildi. Din çevreleri ve soylu kadınlar ona koşarlarken, ötekiler parayla ve hediyelerle onun saraydaki nüfuzunu satın almaya çalışıyordu. Ama o sadece hiçlik duygusunu ve şehvet güdüsünü tahmin etmeyi amaçlıyordu.

MUHALİFLERİ ARTIYOR

Başkaları ise onun ahlâksızlıklarından rahatsız oluyordu. Dinî ortamlarda yürüttüğü çılgın toplantılar, saraydaki nüfuzuna karşılık seks yapma, duayla cinleri kovma seansının ardından rahibelere tecavüz etme gibi dedikoduların ardında Düşes Militsa da vardı. Kilise de onu desteklemeye son vermiş, papazlar sarayda onun aleyhinde konuşmaya başlamışlardı.

Bu kritik anda, Rasputin kutsal yerleri ziyaret ederek güven kazanmayı hedefledi. Ama bu yolculuk da onu pek değiştirmedi. Rasputin'in düşmanları onun saraydaki konumuna hâlâ karşıydılar. Ne var ki Çariçe, Rasputin'den vazgeçemiyordu.

1913 yılında Çareviç Alexi'nin başına bir kaza geldi, yine iç kanama geçirdi. Durumu gittikçe kötüleşen çocuğun doktorları ve ana-baba çaresiz kalmıştı. Alexi, dayanılmaz bir acıyla kıvranıyor, bir türlü iyileştirilemiyordu.

Sonunda hiçbir çare kalmayınca, Alexandra, saraydan uzaklaştırılmış olan Rasputin'i çağırmaya karar verdi. 3000 km. uzakta olan Rasputin'e telgraf çekildi. Cevap çabuk geldi, Rasputin'in telgrafında "Tanrı gözyaşlarını gördü ve dualarını duydu. Üzülme. Küçük çocuk ölmeyecek. Doktorların onunla fazla uğraşmalarına izin verme..." yazılıydı. Bu telgrafın alınmasından kısa bir süre sonra Alexi'nin kanaması durdu ve çocuk iyileşmeye başladı.

Rasputin'in uzak mesafelerden de insanları iyileştirmesi, saraydaki ününü pekiştirmişti. Artık bakanlarla görüşüyor, devlet işlerinde fikirlerine başvuruluyordu.

Ne var ki Rasputin'in sarayda zamanla güçlenen konumuna karşılık, başka yerlerde düşmanları artıyordu. Sol ve sağ siyasetçiler, radikaller, tutucular, kızgın kocalar, taciz edilmiş karılar Rasputin'e karşı ortak bir kin besliyorlardı. Sonunda, nefret şiddete dönüştü ve Rasputin, karnından bıçaklanarak öldürülmek istendi. Kina Gusseva adındaki bir kadın, evlenme vaadi karşılığında Rasputin'le beraber olmuş, ama onun tarafından kandırılmıştı. Bıçak yarası, bağırsaklarını parçalamıştı, fakat cinsel organı zarar görmemişti.

RASPUTİN YÖNETİMDE

1914'te saraydaki etkisini epey kaybetmişti. Ne var ki 1915'te kaza geçiren Çariçe'nin bir yakını için "yaşayacak, ama sakat kalacak" demiş ve doğru çıkınca tekrar güçlenmeye yüz tutmuştu. Çar, Almanya'ya karşı savaşa katılan orduyu yönetmek üzere başkentten ayrılınca Çariçe artık ona sorarak sarayı yönetmeye başladı. Ona göre Rasputin "Allah'ın elçisi" idi ve oğlunu, en yakın arkadaşını kurtarabiliyorsa, Rusya'yı da kurtarabilirdi.

Rasputin, siyasette önemli bir konuma geldi. Ancak, solcular onun bir "çürüme sembolü" olduğunu öne sürüyorlardı. Sağcılar ise Çarlık Rusyasının köklü kurumları için bir tehdit oluşturduğunu düşünüyorlardı. Rasputin'e karşı ortak bir nefret vardı. Ayrıca, Rasputin'in hem Çariçe, hem de dört kızı ile ilişkisi olduğuna dair söylentiler yayılıyordu. Çar'ın da Rasputin'in çılgın seks partilerine ve şeytana tapma seanslarına katıldığı söyleniyordu. Bu söylentiler her tarafta duyuluyor ve herkesçe inanılıyordu. Kadınlar onunla birlikte olmak, onu tanımak, ondan para koparmak için kuyruğa girmişlerdi. Onun sonunu da bu şehvet düşkünlüğü getirdi.

KORKUNÇ CİNAYET İŞLENİYOR

Rasputin'e karşı 1915 yılında suikast planlandı, ancak birtakım eksiklik ve hatalar yüzünden başarılı olunamadı. Emekli olması için büyük paralar teklif edildi, kabul etmedi.

Rasputin, kilise görevlilerinin atanmasından, kabinedeki bakanların seçimine kadar her konuda nüfuzunu kullanıyordu. Bazen askerî işlere de el atıyor, büyük kayıplara yol açıyordu.

Rasputin'i öldürerek devleti daha büyük tehlikelerden korumak için birçok girişimlerde bulunuldu. Sonunda Prens Felix Yusupov (Çar'ın yeğeninin kocası), Vladimir Mitsafanoviç (bir Duma üyesi) ve Grandük Dimitri Pavloviç (Çar'ın kuzeni) gibi aşırı sağcılardan oluşan bir grup, Rasputin'i ortadan kaldırmak amacıyla bir komplo düzenlediler. 29 Aralık 1916 gecesi Rasputin, Yusupov'un evine davet edildi. Yusupov, birkaç kişiyi öldürecek kadar zehir koyduğu pastalardan Rasputin'e ikram etti. Rasputin zevkle yedi ve hiç tesir etmedi. Yusupov'un hayretten ağzı açık kalmıştı.

Yusupov karar vermişti. Pasta iş görmediyse, tabanca ile işi bitirecekti. Sabaha doğru sırtından Rasputin'i vurdu. Artık öldüğünden emindi. Kontrol için yere düşen Rasputin'e baktı. Rasputin ölmemişti ve gözlerini açarak Yusupov'a dikti ve bağırarak Yusupov'a sarıldı. Var gücüyle onu sıkıyordu. Yusupov ise dehşet içindeydi. Kendini zor kurtardı, yukarı kata çıkarak suikast ortaklarını çağırdı. Aşağı geldiklerinde adeta dondular, çünkü Rasputin kanlı izler bırakarak kilitli kapıyı açmış ve sokağa çıkmıştı. Yine tabanca ile ateş ettiler ve bir yandan da kafasını tekmelemeye başladılar. Yığılan cesedi bağlayarak eski bir perdeye sarıp otomobile yüklediler. Sonra buz tutmuş nehirde bir delik açarak içine attılar.

Polis, Rasputin'in cesedini buzlar arasında buldu. Otopsi yapıldığında, Rasputin'in suya atıldığında ölmemiş olduğu ortaya çıktı. Ölmeden önce, ellerini çözmeyi başarmıştı, ancak boğularak ölmüştü.

Rasputinli Rusya o kadar tefessüh etmişti ki, ölümünden iki ay sonra Komünist ihtilâl vuku buldu ve imparatorluk sona erdi.

23 Mart 1917 günü başlarında Duma Meclisi'nde üye olan bir milletvekiliyle bir grup Bolşevik bir törenle Rasputin'in cesedini mezarından çıkardı ve onu Pargolova Ormanı'nda yakarak "sembolik bir intikam" aldılar.

ÇAĞDAŞ RASPUTİNLER

Rasputin'in hayat hikâyesi günümüz için ibretlerle doludur. Gözlerindeki hipnoz gücü ile şehvet düşkünü birçok sahte şifacı aramızda dolaşmaktadır. Bu küçük Rasputin'ler, mistik görüntüleri ile bizleri aldatmamalıdırlar.

Rasputin'ler her devirde olmuştur. Olacaktır da. Tarihten ibret alanlar ve kendisini yetiştirenler bu tip sahtekârların tuzağına düşmezler. Dikkat edilirse Rasputinlerin ortak özellikleri şunlardır:

– Dinî ve dünyevî tahsilleri yetersizdir.

– Etkileyici ve esrarlı kişilikleri vardır.

– Mutlaka mistik görüntüye sahiptirler.

– Şehvet düşkünüdürler ve her fırsatta bunu gösterirler.

– Hastalar tedavi konusunda özel yetenekleri olduğunu iddia ederler.

İslamiyet'in bize verdiği kıstas bellidir: İstikamet üzere olmak. Doğru itikadı olmayan kişilerin suda yürümeleri, havada uçmaları bir önem ifade etmez.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

KAYNAKLAR

(1) Focus Dergisi, Ocak 1996 sayısı.

(2) Anabrittanica Ansiklopedisi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN