Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Nisan 22, 2020
Dünyayı saran yeni psikiyatrik problem: Korona fobi

Ülkemiz gibi bütün dünya korona salgını ile sarsılmış durumda. Dünyada iki milyon 500 bin kişiden fazla sayıda insana enfekte olan, yüz yetmiş binden fazla kişinin hayatına son veren bu korkutucu hastalık herkesi endişe ve korkulu bekleyişe sürükledi, sıkı tedbirler almaya zorladı. Bütün yaşantımız değişti, evlerimize sığındık. 'Evde Hayat Var' ve 'Hayat Eve Sığar' sloganlarına yapıştık, uyguluyoruz ve zaten uygulamak zorundayız da.

Dışarı çıkacak olduğumuzda da sosyal mesafeye dikkat ediyor, maskeyle dolaşıyoruz. Ellerimizi sabunla sık yıkıyor, temizlik ve hijyen kurallarına özen gösteriyoruz.

Almanya şansölyesi Angela Merkel, "Koronavirüs salgını Almanya'nın 2. Dünya Savaşı'ndan beri karşılaştığı en büyük felâket" dedi. ABD büyük afata tutulmuş durumda. Ölenlerin sayısı dünyanın en yüksek rakamına ulaştı ve 41 bini geçti. İspanya, Belçika, İran, Yunanistan ve özellikle İtalya büyük problemlerle karşı karşıyalar.

Bütün dünya gibi ülkemiz de sıkıntılı bir darboğazdan geçiyor. Sokağa çıkmak sınırlı, tecrit var. Bu yüzden üretim zayıfladı, birçok işyeri geçici olarak kapandı veya çalışan sayısını azaltmak durumunda kaldı. Böyle olunca pek çok insanımız geçim zorluğu içine düştü.

Kısacası korona afeti herhalde son birkaç yüzyılın en tehlikeli afeti. Üstelik bir ülkeyi veya bölgeyi değil bütün dünyayı sarmış durumda. Tabi bu salgın ülkemizi de oldukça etkiledi. Son rakamlara göre; vaka sayısı 91 bini, vefat edenlerin sayısı ise 2 bini geçti.

Böyle olunca toplumun her kesimin az veya çok endişe ve kaygı kapladı. Nasıl olmasın ki? Evden çıkmıyoruz, bütün meşgalelerimizi askıya aldık. Televizyonu açıyoruz, neredeyse tek bir konu var: Koronavirüs.

Nasıl bulaşır? Nasıl ölüme sebebiyet verir? Ne yapmak lazım? Uzmanlar konuşuyor, ha bire korkutucu şeyler söylüyorlar. İşte koronavirüsü havada asılı halde dururmuş, balkona bile gelirmiş. Öksürükle 3-5 metre bile sıçrarmış. Günlerce hayatta kalabilirmiş vb. Hastalıktan sonra solunum cihazına bağlanırmışsınız. Nefes darlığı içinde ölüm gelirmiş…

Bu yüzden o kadar çok korona takıntılı insanlar ortaya çıktı ki şaşmamak elde değil. Telefonla, görüntülü iletişimle, mesajla soruyorlar. Kafalar karışık. Sadece bugün karşılaştığım birkaç örnek vermek istiyorum (hastalarımızın isimlerini değiştirdim):

*Salim bey bunlardan biri. 42 yaşında ve çalışkan bir iş adamı. Yıllar önce vesvese ve takıntılı bir rahatsızlığı olmuş. Tedavi ile düzelmiş. 5 senedir iyiyken son korona virüs salgınından sonra tekrarlamış. Bir müşterisi maskesizmiş ve hapşırmış. 'Acaba korona mikrobu mu bulaştırdı' diye endişeye kapılmış. Uykuları kaçmış. Yemek yiyemez olmuş. 'Perişan bir haldeyim. Çalışamaz oldum. Moralim bozuk' diyordu. Kendisine zaten maskeli olduğunu, sonra karşısındaki kişinin korona virüslü olmadığını söyledim ve bu tarzda tavsiyelerde bulundum.

*Bir başka hastamızın temizlik fobisi vardı. Tedaviyle oldukça düzelmişti. İlaçlarını kesmiş, normal hayatını sürdürür olmuştu. Ancak koronadan sonra tekrar fobisi bastırmış, elini defalarca yıkar olmuştu. Banyodan çıkmak bilmiyordu.

*Yaşlı bir hastamız evden çıkmıyor, evde bile maskeyle dolaşıyor ve sürekli ellerini yıkıyordu. Buna rağmen ciddi bir hastalığa yakalanma ve ölüm endişesi bütün benliğini sarmıştı. "Tadım yok. Hayattan zevk almaz oldum. Uykularım kaçıyor, iştahım kesildi. Mutsuzum" diyordu. "Gereken her tedbiri alıyorsun. Bu neden?" diyecek oldum. "Elimde değil." diye cevapladı. Hayatı zehir olmuştu.

*Sibel adlı hastamız ise yıllar önce depresyon geçirmişti ve şimdiye kadar iyiydi. Ancak salgından sonra kötüleşmişti. Telefonda ağlıyor, rahatsızlığının tekrarladığını söylüyordu.

Yeni yeni hastalıklar

Göründüğü gibi korona virüs sadece rahatsızlığa, ölümlere, bulaşmaya, ekonomik krize sebep olmuyor. Bir de psikiyatrik hastalıkları artıyor, yaygınlaştırıyor. Neler denirse:

*Anksiyete dediğimiz endişe ve kaygı hali ortaya çıkıyor veya artıyor.

*Temizlik takıntıları ve Obsesif Kompülsif bozukluk daha bir dayanılmaz hale geliyor.

*Panik atak ortaya çıkabiliyor, varsa ataklar sıklaşıyor.

*Depresif bozukluklar yaygınlaşıyor.

*Özellikle yaşlılarda hastaneye yatma endişesi ve ölüm korkusu beliriyor.

*Hastalık bulaştırma senaryoları paranoyak bir tabloya sürükleyebiliyor.

Ne yapmalı?

*Sürekli haber ve korona açık oturumları dinlemek, korona ile yatıp kalkmak yanlış. Ancak Sağlık Bakanlığı gibi güvenilir kaynaklara kulak verelim.

*Elbet ellerimizi sık yıkamak, dışarıda maske takmak, sosyal mesafeye dikkat etmek gibi kurallara titizlikle uyalım.

*Dost ve akrabalarımızla iletişim araçlarıyla görüntülü veya görüntüsüz görüşelim.

*Sağlıklı beslenmeye dikkat edelim. Yemede aşırıya kaçmayalım. Lifli gıdalara, meyve ve sebzelere, turşu ve kefir gibi fermente besinlere, ev yoğurduna, baklagillere ağırlık verelim. Fazla yemekten, şekerli yiyecek ve içeceklerden, katkılı ve işlenmiş besinlerden uzak duralım. Hele sigara ve alkol yasak sayılmalı.

*Merak ettiğimiz konuları araştıralım. Kitap okuyalım ve yararlı sitelere girelim.

*Evin içinde de olsak egzersize ve hareketli olmaya çalışalım.

*Uykumuz düzenli ve yeterli olsun.

*Aile üyeleri arasında muhabbet ve iyi geçim de şart. Çatışmalardan kaçınalım.

*Stresi yenmek için hayata ve olaylara pozitif bakalım. Olumlu düşünelim. Her işte bir hayır olabildiğini görelim. Şer gibi görünen durumlarda bile…

*Başkalarına yardım edelim, yardımcı olalım.

*İbadete, duaya sığınalım. Rabbimizden yardım bekleyelim.

İnşallah bugünleri de atlatacağız ve yine eskisi gibi aktif, canlı yaşayacağımız günler gelecek. Ancak o zamanın kıymetini, bugünleri yaşadığımız için, daha iyi anlayacağız.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN