Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Temmuz 22, 2017
Günümüzün Zombileri

Geçen hafta içinde zombi filmlerinin 'babası' sayılan ABD'li yönetmen George Romero, 77 yaşında hayatını kaybetti. Romero, kült zombi filmi "Yaşayan Ölülerin Gecesi" ile zombi filmleri serisini başlatmıştı.

Yönetmen Romero, 2008'de yaptığı açıklamada, oluşturduğu bu yaşayan ölülerin aslında daha çok güncel toplumsal korkuların yansıması olduğunu belirterek, "İnsanlar böyle büyük felâketlerle karşılaştıklarında buna nasıl cevap veriyor, hikâyeler daha çok buna odaklanıyor" tarzında bir açıklama yapmıştı.

Üstelik sadece 114 bin dolarlık bütçeye sahip bu film, gişede 30 milyon dolarlık hasılat elde etmişti. Bu ilgi üzerine başka zombili filmler de yaptı.

Aslında zombi terimi, Haitili vudu ilminden gelir ve bu bağlamda, "yaşayan ölülere" göndermede bulunur. Zombi bazı kötülüklerinden dolayı cezalandırılmış ve etrafta gezinmeye mahkûm edilmiş kişidir. Mırıldanır, ölü gözlerle etrafı süzer ve akılsız bir şekilde birtakım vudu rahiplerinin veya şamanlarının emirlerini yerine getirir.

REDHOUSE Sözlüğünde zombi; "Batı Afrika'da büyü ile hareket edebilen ölü, hayalet" olarak tarif edilmiş. Zombiler; normal insanlar gibi yemek yiyebiliyor, başkalarını duyup konuşabiliyormuş. Ancak iradeleri yokmuş ve içinde bulundukları durumları idrak edemiyorlarmış. Kendi bilinçleri yerinde değilmiş. Doğru ile yanlışı, hak ve hakikati ayırt edemiyorlarmış.

Yaygın zombi hikâyelerini duyması üzerine Kanadalı etnobotanist Wade Davis, 80'li yıllarda araştırmak üzere Haiti'ye gitmiş. Amacı, bir insanın nasıl zombiye dönüştürebileceğinin kimyasını incelemek ve olayı anlamaya çalışmakmış.

Davis incelemelerinin sonucunda şu bilgiye varmış:

Büyücü Şaman, insanı zombiye dönüştürmek için kurbanına öncelikle kurbağazehiri ile kirpi balığı zehrinden oluşan bileşimi veriyormuş. Kurbanın vücut ısısı düşüyor, nabzı yavaşlıyor ve hatta zor alınır hale gelerek ölüye benzer bir duruma düşüyormuş. Hava sıcak olduğundan, yörenin adetlerine uyularak, ölü zannedilen kişi hemen mezara gömülüyormuş. Sonra büyücü tarafından kişi gizlice toprak altından çıkarılıyormuş. Daha sonra da çıldırtmak, yani beyinlerine format atmak için Daturo adlı yerel bir bitkiden elde edilen özel toz veriliyormuş. Böylelikle bilinçsiz, kendi iradesi dışında hareket eden bu kişi, çevrede dirilen ölü yani hortlak zannediliyormuş.

Bu seçilen kurbanlara da zombi deniyormuş. Zombilerin kendi bilinçleri veya istekleri, iradeleri olmadığı için diriltenin (yani Şamanın) kontrolü altında oluyormuş.

Zombiler korku filmlerinde işlenmeye başlayınca ünleri yayıldı. Onları gören hemen tanır ve normal insanlardan derhal ayırabilir. Çünkü Haitili zombiler şaka yapamaz, canlı düşünce tartışmalarına giremez, espri yapamazlar. Ancak görünüşleri korkunçtur.

Filmlerdeki zombiler böyle olsa da felsefi terim olarak zombinin anlamı daha değişiktir. Şöyle ki; bir zombi mükemmel bir şekilde doğal, uyanık, geveze veya neşeli tavırlar sergileyen bir insandır ve otomasyona bağlı gibidir. Dışsal olarak baktığımızda bir zombiyi normal bir insandan ayırt etmek mümkün değildir.

Hatta karşılaşıp sohbet ettiğiniz, arkadaşınız veya komşunuz bile olabilen bazı kişiler zombi olabilirler ve siz bu kişileri anlayamayabilirsiniz. Dış görünüşleri, tavır ve hareketleri aynen diğer insanlar gibidir. Ancak ipleri başkasının (rahip veya şaman benzeri) elindedir. Emir veya direktif geldiğinde sanki kişilik değiştirircesine ona uyarlar ve sizin onların gözünde zerre kadar önemi olmadığını anlarsınız. Birden acıma, merhamet, muhakeme, mantık gibi insani melekelerin yok olduğu görülür.

Evet, filmlerdeki Haitili zombilerin gerçek hadise değil bir yanılsama olduğu doğru olabilir. Fakat felsefecilerin sözünü ettiği zombiler hakikattir, içimizde maskeleriyle bulunmaktadırlar.

Örnek mi istiyorsunuz, FETÖ'cüler tipik zombidirler. Onlar önceden aramızda normal bir insan gibi dolaşıyorlardı. Gülüyor, bir işte çalışıyor, bizlerle sohbet ediyor ve toplum içinde sıradan veya önemli bir yer edinmiş durumdaydılar. Bize daha doğrusu ülkemize ve milletimize yüz çevirecekleri, insanlarımızı küçümseyerek adam yerine koymayacakları, hatta Türkiye'ye ihanet edecekleri hiç aklımızdan geçmiyordu. Derken bu zombilerin maskesi düştü, aynı korku filmlerindeki gibi iğrenç suratları ortaya çıktı. Özellikle 15 Temmuz kalkışmasında bunu gördük. Yuları başka ülkelerinin elinde olan hain kardinallerinden (sahte mehdi, şaman veya rahip de diyebilirsiniz) emir gelince otomasyona bağlamış robotlar gibi milletimizin silahlarıyla, tank ve tüfekleriyle, savaş jetleri ve bombalarıyla milletimizi katletmeye başladılar. Bunu acımasızca, merhametsizce, ayırt etmeden ve gözünü kırpmadan yaptılar. Adeta demir yığını robotlar gibiydiler, insanlıktan nasipleri kalmamıştı. Sonuçta 249 insanımızı şehit ettiler, 2 binin üzerinde gazimiz var.

Şu da var: Başarılı olmaları mümkün değildi. Ancak bir savaşa veya ülkemizin işgaline sebep olabilirlerdi.

Tabi Sayın Cumhurbaşkanımızın ve milletimizin kahramanlığı yanında zombilerin kendi başlarına iş tutamayacakları da belliydi. Onlar ancak gözü kapalı bir şekilde emirleri uygularlardı ve inisiyatif alamazlardı. Kendi başlarına karar veremezlerdi. Şuurları ve iradeleri yerinde değildi. Başları olmadıkça acemi, beceriksiz ve şaşkın bir haldeydiler. Bir de yalancı mehdinin direktiflerini yerine getirdikleri inancı vardı, yani ne olursa olsun başaracaklarını zannediyorlardı.

Halen de mahkemelerde zombi tavır ve davranışları devam ediyor. Kendilerine ne denirse onu dikte ediyorlar. Gülünç yalanlarını aynen sürdürüyorlar.

Rabbim güzel ülkemizi zombi ve diğer şer odaklarının kötülüklerinden ve hain emellerinden korusun.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN