Arama

Mustafa Özcan
Nisan 9, 2024
Yine bayram yine matem!

Maalesef günümüzde Müslümanların yüzü gülmüyor. Her yerde aşağılanıyor ve zulme uğruyorlar. Hindistan gibi Çin gibi azınlık olarak yaşadıkları ülke ve bölgelerde ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Bilhassa İsrail gibi garnizon ülkelerde ise ramazanlarda ve bayramlar da katliamlar hiç eksik olmuyor, peşlerini bırakmıyor.

Elimde Hayat dergisinin 4 Ekim 1982 tarihli sayısı var. Aradan 42 yıl geçmesine rağmen sanki bugünleri anlatıyor. Derginin başlığı size de tanıdık gelecek: Lübnan'da katliam. İsrail'i bütün dünya lanetliyor. 42 yıl önceki katliam mahalli Gazze'den biraz farklı. Kuzeyinde kalıyor. Bu katliam ilgili senenin ramazan ayı boyunca ve bayramda da devam ettiğe gibi kurban bayramına da sarkıyor. Aksa Tufanı sonrasında da ateşkese yanaşmayan ve katliam zinciri yaşatan ve çoluk çocuk demeden Gazzelilere katleden İsrail, karakterinin gereğini yapıyor.

Derginin Sohbet Köşesinde Bekir Gazioğlu bugünleri hatırlatan satırlar kaleme almış. Bu yazıda bugüne tercüman olan satırlar var. Sohbetin başlığı da ilginç: Acılarla dolu bir bayram daha!

İlgili satırların bir bölümü şöyle:" İslam dünyası bir bayrama daha büyük acılarla giriyor. Beyrut'ta İsrail ve Hıristiyan Falanjistler'in giriştikleri katliam sadece İslam alemi için değil, bütün dünya için de bir büyük acı, bir büyük felaket oldu. İnsanın insana yaptığı böylesine acımasız, böylesine vahşi olay bütün barış hayallerini bir anda silip, süpürdü.

Ortaçağ Haçlıları bile Beyrut'ta girişilen türde bir katliama girişmemiş, çocuk, yaralı, kadın, hasta, hayvan demeden önüne geleni boğazlamamışlardı... Ölülerin sayısı her gün çoğalıyor... Cesetler, yıkıntılar altından gelen kokulardan bulunuyor. Küçük yavrular boğazlanmış, kadınlara tecavüz edilip, öldürülmüş, yaşlılar, hastalar en vahşi ölümlere layık görülmüşler. Böyle bir olay tarihe yüzyılımızın lekesi olarak düşecektir.

İslam dünyası bu yıl Şeker Bayramı'na da acılarla girmişti, Kurban Bayramı'na da acılı giriyor. Dargın olanların barıştığı bu kutsal günde Beyrutlu analar, Beyrutlu çocuklar ağlarken kimin yüreği neşe ile dolabilir? İsrail'in katliamı öylesine barbarca ki, kendi ülkelerinde bile nefretle karşılandı. Begin katil olarak adlandırıldı.

Aslında Beyrut'taki katliamdan İsrail ve Hıristiyan Falanjistler kadar batı dünyası da sorumludur. PLO (FKÖ) mensuplarını alelacele oraya, buraya dağıtırken, Beyrut'taki Müslümanların korumasız, yapayalnız kalacaklarını biliyorlardı. Bu arada masum, zavallı bir kitleyi İsrail gibi acımasız bir ülke ile karşı karşıya bırakmak için barış güçleri eşi görülmez bir süratle Lübnan'ı boşalttılar. Sonuç belliydi ve oldu. Tertipçisi İsrail olduğu büyük bir ihtimalle bilinen bir suikastle Lübnan'ın yeni devlet başkanı Beşir Cemayel öldürüldü ve gözü dönmüş Hıristiyanlar bir anda önlerine çıkan tüm Müslümanları öldürmeye başladılar. Beyrut kasabı olarak bilinen Şaron, İsrail parlamentosunda yaptığı konuşmada Falanjistleri Müslüman kamplarına kendilerinin soktuklarını ama Hıristiyanların böyle bir katliam yapacaklarını bilmediklerini (ihtimal vermediklerini) açıkladı… Suçunu itiraf etti.

Bu katliam olayı İsrail'in Ortadoğu'nun başına ne tür bir bela olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur. Dur denilmediği takdirde topraklarını genişletmek için masum insanları gökten bombalar yağdırarak katledecek, şehirleri yerle bir edecek ve ele geçirdiği topraklarda suikastler tertipleyecek, binlerce masumu, çoluk çocuk demeden boğazlayacaktır. İsrail budur, amacı Ortadoğu'yu Müslümanlara mezar etmektir…"

Gazze'deki vahşet Lübnan vahşetini aratmıştır. İslam dünyası olaylara seyirci ve sessiz kalırken batı ise işbirlikçi konumunu sürdürmektedir. Nitekim Sabra-Şatila katliamından sonra 1995 yılının Temmuz ayında yaşanan ve en az 8.372 Bosnalı'nın (Boşnak) katledildiği Bosna-Hersek'in Srebrenitsa kentinde general Ratko Mladiç komutasındaki ağır silahlarla donatılmış Çetnikler BM Barış Gücü askerlerinin örtülü gözetiminde bu feci ve şeni fiillerini işlemişlerdi.

Batı'nın Müslümanlara karşı yapılan katliamlarda hem Yahudilerle hem de Ortodokslarla işbirlikçi karakteri ibretamizdir. İnsanda deje vu veya Arapça deyimiyle ma eşbehe'l leylete bi'l bariha duygusunu uyandırıyor ve deyimini hatırlatmaktadır. Ne kadar da bugün düne benzemekte ve onu hatırlatmaktadır. Modern tarih katliamlarla tekerrür etmektedir. Bugün olduğu gibi bayramlar da katliamlara sahne olmaktadır. Nitekim, Begin'den Netanyahu'ya (1982-2024); bayramlar mateme dönmüştür.

Mehmet Akif bu gerçeği çok güzel tarassut etmiş ve satırlara dökmüştür: Onun ifadesiyle kutlanası kandiller mateme dönüşmektedir. Mevlit kandili Kerbela vakasına hatırlatmaktadır!

Hakkın Sesleri / Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi

12 Rebîülevvel 1331
(18 Şubat 1913)

Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed
Aylar bize hep Muharrem oldu!
Akşam ne güneşli bir geceydi...
Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu!
Âlem bugün üç yüz elli milyon
Mazlûma yaman bir âlem oldu:
Çiğnendi harîm-i pâki Şer'in;
Nâmûsa yabancı mahrem oldu!
Beyninde öten çanın sesinden
Binlerce minâre ebkem oldu.
Allah için, ey Nebiyy-i Ma'sûm,
İslâm'ı bırakma böyle bîkes,
İslâm'ı bırakma böyle mazlûm.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN