Arama

Mustafa Özcan
Haziran 22, 2023
Türk düşmanlığında İran-Amerikan ortaklığı

Türkiye'nin Ortadoğu'daki varlığı, hem İran hem de ABD çıkarlarına ters düşüyor. Bu nedenle de 1957 yılında Nuri Said- Adnan Menderes ikilisi karşısında ABD'nin Nasır'a Suriye'de yol ve rol vermesi gibi 2011 yılı ve sonrasında da yine ABD-Türkiye yerine Suriye'de hatta bütün bölgede İran'a yol açmıştır, vermiştir. Mezhep ve Pers tutkusuyla tutuşan İranlı mollalar düşlerinde Amerikan şemsiyesi altında imparatorluk görseler de Washington onların bölgede alacağı mesafeyi iyi kestiriyordu. Yolun sonuna geldiklerinde İsrail ne olur ne olmaz diyerek İran'ı frenlemeye başladı. İran süreçte hulleci makamında sadece hakiki aktörlere gölge edecekti. Ön kesecekti eskilerin deyimiyle kutta-i tarik rolü oynayacaktı yani yol kesicilik yapacaktı. Bölge ile kaynaşamayacakları için ne kadar yol alırlarsa alsınlar sonuçta hüsrana uğrayacaklar ve çıkmaz sokağa saplanacaklardı. ABD, onların hazmetme kapasitelerini biliyordu. İranlılar Humeyni'nin açtığı çığırın kendilerini başarıya ulaştıracağını ve tarihin bu sapağında Sasanilerle buluşmayı sağlayacağını umut ediyorlardı. Denediler ve bölgenin kendilerinin yar olmayacağını anladılar. Aradaki mesafe doldurulamayacak kadar derindi. Kısa yoldan geri dönmek yerine manevra yapmayı yeğlediler. Tarihin bu diliminde hem İran hem de ABD bölgede Türkiye'nin önünü kesmek istemiştir.

Nitekim, Iraklı akademisyen Hatem Felahi, RASAM'ın Ottomon's Life Hotel'de (İstanbul) 17 Haziran 2023 tarihinde düzenlenen panelde irat ettiği konuşmasında değindiği gibi 2012 yılına kadar Türkiye ile ilişkileri sütliman ve fevkalade iyi olan İran'ın Suriye olaylarından sonra ilişkileri bozulma trendine girmiştir. Sarpa sarmıştır. İran'ın Türkiye'nin Suriye'de halkın yanına geçmesinden büyük rahatsızlık duyduğunu ve Suriye halkıyla bütünleşen Türkiye'nin önünü kesmek istediğini ifade etmiştir. Ne tesadüf aynı yıl Suriye üzerinden Obama ile iyi yürüyen ilişkiler de sekteye uğramış ve bozulmaya yüz tutmuştur. Obama, Hillary ile birlikte manevra yaparak Suriyeli muhaliflerle birlikte Türkiye'yi oyalamıştır. Esat rejimine zaman kazandırmıştır. Amerikan çıkarları Suriye halkının yanında değil karşısında olmayı gerektirmiştir. Bu nedenle de kırmızı çizgileri olan kitle imha silahları kullanılmasını bile sineye çekmişlerdir. İsrail zahirde suskunluğu ihtiyar ve tercih ederken Washington'da Esat'ın kalması için telkin üzerine telkinde bulunmuştur. Saddam'ın Kuveyt'ten çıkarılması sırasında ve sonrasında İsrail'in izlediği suskunluk politikası bir kez daha Suriye olayları sırasında yaşanmıştır. İsrail'in suskunluğunu bozması hatları karıştırabilirdi. Bu nedenle Suriye meselesinde de İsrail sessiz kalmış ama kulislerde Esat lehine çabalamıştır. Kısaca Suriye'de 2012 yılı halkın aleyhine dönen bir sarkacı temsil ediyor. Bunda ABD'nin Suriye halkını yüzüstü bırakmasının yani kalleşliğinin payı büyüktür. Bugün gelinen noktada herkesin aslında Suriye halkını yüzüstü bıraktığı anlaşılabiliyor. Nitekim bu hadislerin gaybi akislerine veya haberlerine uygundur. 'La yedurruhum men yahzuluhum' yani onları yüzüstü bırakanlar onlara zarar veremez deniliyor. Demek ki süreçteki kıvırmalar veya manevralar nihai sonucu etkilemeyecek sadece süreci uzatacaktır. Nitekim öyle de olmuştur. Halktan yana görünenler halkın karşısına dikilmiştir.

ABD Suriye'de temel meseleye yani Esat'ın devrilmesine değil tali meseleye yani PYD'nin desteklenmesine ve palazlanmasına odaklanmıştır. Bunun için hulle bir örgüt olan IŞİD türetilmiştir. Bu bir taşla birçok kuş vurmak anlamına geliyor. Zira amacı fitne dairesini genişletmektir.

Bazı yazarlar, sonuçlar ortada iken hala ABD'nin Esat'ı yıkmak istediğinden dem vuruyorlar. Suriye'de yaşananlar ışığında bu kanaate varmak imkansızdır. Aksine bütün karineler tersini söylüyor. Esat ve Muhammed Said Ramazan el Buti, Suriye'ye yönelik küresel bir komplodan bahsetse de aksine o hatta küresel bir muvazaa yaşanmıştır.

Bunu en iyi ortaya koyanlardan birisi Esat rejimi gölgesinde bakanlık yapan müstakil siyasi şahsiyetlerden Dr. Riyad Na'san Ağa'dır. Baas'ın dışından yani dışarıdan atamalardan birisine konu olan Na'san Ağa bakanlık yaptığı dönemde İkinci Abdülhamit Han'a iade-i itibarda bulunulmasını da istemiştir. Amerikalılar iç çekişmenin doruk noktasında Beşşar Esat'a mesaj göndererek: "Yaptığın ve yapacağın bütün suçlardan muafsın. Dilediğini yap, sen bakisin…" demişlerdir. Bu sözleri ünlü Lübnanlı televizyon programcısı Tony Halife'nin programında söylemiştir. Esat'a sahip çıkmakta ve onu koltuğunda tutmakta İran ile ABD ayrı cephelerde aynı mücadeleyi vermişlerdir.

Kısaca farklı taraflarda görünseler de Türkiye ve İslam alemi karşısında ABD ile İran aynı safta çarpışıyorlar. Delili, 2012 ve müteakip olaylarda gizlidir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN