Arama

Mustafa Özcan
Haziran 5, 2023
Davut-Câlût çekişmesinden günümüze yansıyanlar

Stockholm sendromu psikolojik esaret olarak da tanımlanıyor. Ya da celladına aşık olan mağdurun halet-i ruhiyesi! Celladına aşık olan kurban. 20'inci yüzyılın en acımasız siyasetçilerinden birisi Kissinger'dir ve 27 Mayıs 2023 tarihinde 100 yaşına bastı. Doğum gününün darbe gününe denk gelmesi tam da kaderin bir cilvesi ve işareti. Darbe gününe rastlayan doğum günü rastlantı ötesi. Sebebine gelince, uyguladığı politika ve anlayış nedeniyle dünyada 3 milyon kişinin kanına girmiş olması. Ya da öyle biliniyor. ABD darbeler geleneğiyle anılıyor. 1949'da Suriye'de Hüsnü Zaim darbesiyle birlikte ABD darbeler sürecine start veriyor. Hala da Suriye'nin yakasından düşmüş değil. Kissinger de bu geleneğin bir parçası ve uygulayıcısı. Teorisyenlerinden ve mimarlarından birisi. Şili ve Arjantin gibi ülkelerde darbeleri körüklemekle suçlanıyor. En büyük McChartist'lerden birisi lakin yine de komünist bloklarla yorulmadan dans eden ve reveransa kalkan bir politikacı. Çin'i komünizmden ziyade Konfüçyüs gelenek içinde ve öğretilerine yakın görüyor. Hala Putin'in arkasını topluyor ve kolluyor. Bu politikaların toplamına da realizm diyor. Ona göre politikanın en büyük aracı güçtür. O da Freud gibi başka bir alanın teorisyenidir. Ona göre amaca giden her yol mübahtır ve bu yönüyle Machiavelli'nin çağdaş bir çömezi olduğunu ispat etmiştir. Ünlü Alman devlet adam ve birliğinin banisi Bismarck'tan mülhem olarak hatta onu da fersah fersah katlayarak, aşarak realpolitik anlayışı hayata geçirmiş veya uygulamaya dökmüştür.

1970 yılında şunu söyleyecektir:

"Kendi halkının sorumsuzluğu yüzünden bir ülkenin komünist olmasına neden oturup göz yumalım? Meseleler Şilili seçmenlerin kendi kendilerine karar veremeyecekleri kadar önemli." Nevzat Tandoğan'ın küresel yüzü. Bunun güncele çevirilerinden birisi 'İslam Müslümanlara bırakılmayacak kadar önemlidir' yaklaşımıdır. Bu yüzden Seyyid Kutup'un Amerikan İslam'ı tezi veya Yeşil Kuşak projesi ya da CIA güdümlü veya yandan çarklı RAND Corporation raportörlerinden Cheryl Benard'n Civil Democratic Islam: Partners, Resources, and Strategies gibi çalışmaları İslam dünyasını keyiflerine veya çıkarlarına göre şekillendirme azminde olduklarını gösteriyor. Bu onlara göre boyunlarının borcu veya beyaz adamın yüküdür.

Kissinger siyasette mahir bir satranç oyuncusu olarak kabul edilmektedir. Demokrat cenahtan simetrisi olan Brzezinski de satranç tahtasını yazan isimdir.

Peki Kissinger bu katılığını neye borçludur? Kişisel düzeyde Stockholm sendromu yaşadığı varsayılıyor. İsrail devlet olarak Nazilere öykünürken Kissinger de şahsi düzeyde Nazizm uygulamalarından etkilenmiş olmalıdır. Tek hakikati güç sayıyor. 'Güç en kuvvetli afrodizyaktır' onun ifadesidir. Esasında bu söylemiyle Freud'un tezini de geliştirmiş oluyor! Siyasetle Freudizmi birleştirmiştir. Onun libidosu güçtür.

David Rockefeller gibi 100'ü deviren nadir simalardan birisidir. Kissinger ve yoldaşı eski IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn adeta pratik yaşamlarını ve hayat felsefelerini Freud'un tezine ispatlamaya adamışlardır.

Kissinger anlatılan katılığını neye borçlu bulunuyor? Birincisini ifade etmiştik. Nazilerin ters etki ile birlikte onları mağdurdan gaddara çevirmesi. İkinci olarak Yahudilerin güçlülerle ittifak geleneğidir. Iraklı ulemadan Numan Abdurrezzak Samarrai bu hususta bir kitap yazmıştır. El Yahud ve Tehaluf mea'l Akviya. Yahudilerin güçlülerle ittifak geleneğini ve karakterini ortaya koyar. Bu durumda Kissinger ya siyasi genlerinin etkisindedir ya da celladına özenmiştir. Kan akıtıcı 'seffah' kişilikleri sifah (zina) ile tamamlanmıştır.

Davut ile Câlût hesaplaşmasının günümüze yansıyan yüzü ve izlerine gelince. Bilindiği gibi Ürdün Nehrini geçtikten sonra Devlerin başı olan Câlût (Goliath) bir türlü alt edilemez. Bunun üzerine Talut ordusunda çarpışan Davud (Aleyhisselam) sapanını kurarak Câlût'un alnına nişan alır ve alın çatına denk gelen taş Calut'u nefessiz bırakır.

Onların nazarında Filistinliler ve Müslümanlar Câlût'tan farksızdır. Ünlü oryantalist Bernard Lewis Bush'a tavsiyelerinde şunu söyler: Araplar sadece kötekten anlar. Onları alın çatından yani alnından vuracaksın. Kissinger de Araplar karşısında aynı yaklaşımı sergiler. İsrail yönetimine nasihatlerini eksik etmeyen Kissinger iki şey söyler. İntifadayı (1987) zinhar bastıracaksınız. İkinci tavsiyesi de şu olur: Çatışma mahallinde yabancı gazeteci bırakmayacaksınız. Arkanıza göz kulak olacaksınız. Ne pahasına olursa olsun yabancı basın mensuplarını ve Batılları çatışma alanlarına yaklaştırmayacaksınız. Bu tavsiye ışığında El Cezire muhabiri Şirin Ebu Akle'nin niçin kasıtlı bir biçimde ortadan kaldırıldığını daha iyi kavrayabilirsiniz.

O ahlak fukarası ve düşkünü birisidir.

Peki! Bernard Lewis ile Kissinger Türkiye'ye dost değiller miydi? Evet! Ama işlevsel bir dostluk. Türkleri Araplardan uzak tutacak kadar. Aksi takdirde dostluğun kimyası bozulacaktır.

Onlar için Kur'an şöyle der: Ulaike la halaka lehum fi'l ahire. Onların ahirette nasipleri ve payları yoktur.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN