Arama

Mustafa Özcan
Mayıs 22, 2023
Sirte’den Cidde’ye; güncellenen kare

Elimde Cidde'de yapılan Arap Zirvesiyle alakalı olarak dörtlü bir fotoğraf karesi var (*). Bu fotoğrafın varlığını bir dost meclisinde öğrenmiştim. Hemen çağrışım yaptı. Zira 11 Ekim 2010 tarihinde Libya'nın liman kenti Sirte'de Arap-Afrika Zirvesi yapılmış ve hemen ardından Arap Baharı patlak vermiş ve dörtlü karede olanları silip süpürmüştü. Dörtlü karedeki liderler devrilmiş ve Kaddafi ile Ali Abdullah Salih aralıklarla öldürülmüşlerdi. Mübarek ile Bin Ali ise birisi sürgünde diğeri vatanı Mısır'da ecelleriyle öldüler. Yeni karede Ürdün Kralı İkinci Abdullah, Abdulfettah Sisi, Beşşar Esat ile Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said yer alıyor. Sirte Zirvesine nazaran iki değişiklik var. Yeni karede Ali Abdullah Salih'in yerinde Beşşar Esat yer alıyor. Kaddafi'nin yerinde ise Ürdün Kralı İkinci Abdullah duruyor. Elbette Sisi, Mübarek'in, Kays Said ise Bin Ali'nin yerini dolduruyor. Niye böyle bir poz verdiler, kaderleri mi çekti bilinmez? Lakin 12 yıl aradan sonra çekilen bu fotoğraf manidar yani anlamlı.

Bu karenin çekildiği günlerde Lübnanlı Dürzi toplumunun liderlerinden Velit Canbulat Beşşar Esat'ın halkına karşı zafer kazandığını söyledi. Aslında bu ifade doğru olmakla birlikte yeterli bir ifade değil. 'Uluslararası toplumun desteğiyle' demesi daha yerinde olurdu. Uluslararası toplum muhalefete destek veriyor göründü ama gerçekte Esat'a zaman kazandırdı ve destek verdi. Bunun aksini ancak sıkı Esat destekçileri söyleyebilir. 12 yıl sonra başlangıç noktasına geri dönüldü. Hadis diliyle denildiği gibi: Başa döndünüz: Udtum haysü bede'tüm.

Suriye asıllı gazeteci Hüsnü Mahli, Suriye'de olayların Lübnanlı Cemal Cerrah ile Suudi Arabistan İstihbarat Başkanı Bender Bin Sultan'ın marifetiyle başladığını savunmuştu. Bunlar sayesinde Suriye'deki kalkışmanın ete kemiğe büründüğünü söylemiş ya da yazmıştı. Hatırlamak istemeyebilir ama öyle olmuştu. Beşşar Esat da Suriye üzerine küresel bir komplo kurulduğu iddiasında bulunuyordu. Peki! Gerçekte ne olmuş ve ne yaşanmıştı? 12 yıl sonra Cidde'de Araplar Suriye'ye, Esat rejimi de Araplara kavuştu, geri döndü! Şubat depreminden sonra süreç hızlandı. Zirvede yüzler gülüyor. Amerikalılar da İranlılarla daha önceden yaptıklar gibi Umman Sultanlığı üzerinden Şam rejimiyle yeni siftah yapmak için gizli müzakereler yürütüyor.

Velit Canbulat'ın sözüne dönecek olursak: Demek ki küresel güçler halkın yanında değil rejimin yanında yer almışlar, saf tutmuşlardı. Ya da onun kazanmasını yararlarına görmüşler. Rıfat Esat'ın diliyle bir başka kazanımları daha var! İsrail'in yanında yükselen Suriye halkına zoraki nüfus planlaması yaptırmaları! Her zaman söylediğimiz gibi küresel komplo halka karşı yapılmıştır. Rejimin altını kazıdığımızda dünya düzeniyle karşılaştık. Bundan dolayı başta Amerikalılar olmak üzere uluslararası toplum muhalifleri hep oyaladılar ve aldattılar. Tanımak için sürekli yeni şartlar koşarak birliklerini sulandırdılar. Hazreti Ali'nin deyimiyle kargaşa ortamında, zemininde fikir üremez. İhtilaf ürer. Nitekim de öyle olmuştur. Esat barıştığı Arapları 'ensaf er rical/ erkek bozuntuları' diye aşağılamış ve yaftalamıştır. Araplar hiçbir şey olmamış gibi hakaretleri sineye çektiler. Katar dışında çok da umursayan yok. Birçok Suriyeli için dünya hayatı sona erse de onlar için hayat devam ediyor.

Ama birilerinin son demleri olabilir. Nitekim Ekim 2010 tarihinde Sirte'de toplanan Arap zirvesinde ortak ve dörtlü fotoğraf karesi vermişlerdi. Kaddafi, Ali Abdullah Salih ile Hüsnü Mübarek'in omuzları arasında kendini tartıyordu. Bin Ali de karenin en kenarında duruyordu. Aylar sonra tozkoparan ya da toz bulutu ortalığı velveleye verdi. Ortalığı toz bulutu sardı Kaddafi, Hüsnü Mübarek ve Bin Ali'ye kefil olarak kurtarmak istese de muvaffak olamadı. Onların meteliksiz birer avare olduklarını söyledi. Ama kimseyi inandıramadı. Burnundan soluyan halkın öfkesi dinmedi. İlk hasılatta dört başı birden aldı. Kaddafi 'sokak sokak fareleri kovalayacağız' dese de kovalanan kendisi oldu. Kaderi kaçarken veya halkından saklanırken bir su isale hattında son buldu. Su borularının içinde yakalandığında 'bensizin babanızım, atanızım' diye yalvarsa da kimseyi dinletemedi. Kurşun sesleri yalvarmaları bastırdı. Yıkılan hadis diliyle cebri rejimler çağdaş dille totaliter rejimlerdi. Körfez paraları devreye girdi ve birinci hamleden kurtulanlar oldu.

Bununla birlikte yeni kare doğru okunabilirse; sıra kesintiye uğrayan ikinci dalgada. Bu ikinci dalgayı Muhammed Muhtar Şankiti gibiler uzun zamandan beri haber veriyorlar. Sular yeniden ısınmaya başlayabilir. Zenge zenke formülünü Kaddafi dile getirse de Esat uygulamıştır.

Şankiti, Esat hakkında şunları söylemiştir: 7 defa zemzemle yıkansa, 7 kat ihram giyse, 7 defa Kabe'yi tavaf etse, Safa ile Merve arasını 7 defa turlasa arınmaz, sonuçta değersiz bir katil ve savuşturulmuş bir diktatör, Allah ve Resulu ve Müminlerin düşmanı olarak kalmaya mahkumdur. Hak eskimez, deyyan ölmez (din günü sahibi).

Bu dünyadaki hesabı öteki dünyaya ertelenebilir ama zaman aşımına uğramaz.

Sirte'den Cidde'yi şimdi yeni bir tablo, sahne uzanıyor. Bu sefer ki dörtlü yeni dörtlü. Ürdün Kralı Abdullah II, Abdulfettah Sisi, Beşşar Esat ve Kays bin Said. Bunlar aykırılar kümesine benziyorlar. İkinci dalga Arap Baharı kapılarını çalabilir. Hazırlıkları yok. İane ile yaşıyorlar.

Adeta kaynayan bir kazanın veya volkanın üzerindeler.

Esat, 12 yıl sonra kareye girdi. Sonu yakındır. Hastanın son iyileşme hali gibi kendisine son bir siyasi avans tanındı. İkinci dalgada geride kalan ve yenilenen totaliter rejimlerin sonu görünüyor. Fotoğraf onları ve gerisindekileri gösteriyor.

Mustafa Özcan

(*)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN