Arama

Mustafa Özcan
Aralık 17, 2021
Nefret toplumundan sevgi toplumuna

İslam Allah'a teslim olmaktır selam ise insanlar arasında barış ve güven iklimini yaymak ve buna çağırmaktır. İslam ile selam birbirinin tamamlayıcısıdır. İslam ağyar tarafından yanlışlıkla kutsal savaş ile karıştırılmış ve anılmıştır. Halbuki, İslam'da cihat, kutsal savaş veya ikrah değildir. Skala biçiminde manalar demeti ve bütünüdür ve özeti sadece sınırları İslam'a açmaktır. Mücahade gönülleri Allah'a açmaktır cihat ise sınırları İslam'a açmaktır. Tam aksine dinde ikrah yok diyen bizzat Kur'an'dır. Öyle ise cihadı nasıl anlamalı ve tanımlamalıyız? Cihadın iki rüknü ve boyutu var. Tebliğ cihadı ki Seyyid Kutup cihadın gayesinin insanları zorlamak değil İslam mesajının ulaşmasını temin etmek olduğunu söylemiştir. Tebliğ önündeki engelleri ve sınırları kaldırmaktır. Sonrasında tercihi insanlara bırakmaktır. Cihadın birinci boyutu, tebliğin önündeki manileri kaldırmaktır. Toplumların bir engelle karşılaşmadan İslam'ın özüne ulaşabilmelerini temin etmektir. Cihadın ikinci şıkkı ise bilhassa vatana ve dine tasallut edenlere karşı (bi'detü'l İslam) bu değerleri savunmaktır. Dar veya diyar esasında vatan demektir. Daru'l İslam ise İslam vatanıdır. Kastedenlere ve tasallut edenlere karşı vatanı ve milleti yani dini savunmak Kur'an buyruğudur. Kısaca cihat tebliğin önünü açmak ve yurdu saldırganlara karşı savunmaktır.

İslam sanıldığı gibi bir nefret toplumu öngörmez. Bu açıdan Asr-ı Saadet'ten beri Hariciler İslam ruhunu aksettirmiyorlar. Onlar öfkelerine ve nefretlerine iman etmiş insanlardır. Hareketlerinin sonucu ve meyvesi nefret toplumu inşa etmek olmuştur. Oysa ki sevginin menşei ilahidir. İnsanlar birbirlerini Allah vasıtasıyla ve onun üzerinden seveceklerdir. Sevginin bütün hatları bu ana hattan geçecektir. Kul sevgisini Allah'a hasreder ya da sadece Allah için sever. Bu takdirde kul iman tatlılığına ermiş ve huzuru onda bulmuş, tatmış olacaktır. Demek ki dinin, ahlakın ve sevginin kaynağı bizzat Allah'tır. Vedud ismiyle Cenab-ı Hakk sevgi atmosferini oluşturur. Buradan da sevgi toplumuna gidilir. Rahman ve Rahim ismiyle ve hissiyle annelerin evlatlarına sahip çıkmaları gibi Vedud ismiyle de sevgi atmosferi oluşur ve insanlar bu sayede birbirlerini severler. Katlanırlar, alışırlar ve kaynaşırlar. Vedud ismiyle meveddet dairesinde eşler birbirini sevdiği gibi dostlar da birbirlerine kenetlenir. Muhabbetullah bütün sevgilerin anasıdır, merkezidir ve dinamosudur. Bütün sevgiler bu merkezden ve hattan işlerler ve geçerler. Allah için birbirlerini sevenler gölgesi olmayan günde arşın altında gölgelenecek zümreler arasında sayılmışlardır. Hazreti Peygamber'e namaz, kadın ve ıtriyat yani güzel koku sevdirilmiştir. Sahabeleri de gözbebeği gibi sever. Söz gelimi Zeyd Bin Harise 'Hibbu Resulullah' yani Peygamberin muhabbetlisi ve sevgilisi olarak anılmıştır.

Hadislerde İslam toplumu bir sevgi toplumu olarak tasvir edilmektedir. Nitekim, 'Canımı kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!' (Müslim, Îmân 93-94; Tirmizî, Et'ime 45; İbni Mâce, Mukaddime, 9).

Gününüzde İslam'ın bu yönünü aksettiren ve öne çıkaran İslam davetçileri vardır. Bunların başında da Hasan el Benna gelmektedir. Onun bu husustaki meşhur sözlerinden birisi şudur: Nukatilu'n nase bilhubbi İnsanlarla sevgi ile sevgi silahı ile vuruşacağız. Savaşımızın silahı, yakıtı sevgi olacak. Öldürücü değil diriltici savaş! Bu iksir bir gibi bir cümle. Bununla birlikte süreçte yanlış giden bir şeyler olmuş ve nefret toplumu sevgi toplumunun önüne geçmiştir. Zira İbni Arabi'nin dediği gibi insanların tanrı ve onun ötesinde İslam algısı ve telakkisi aynı değildir. Objektif bir tanım olduğu halde insandan insana değişen subjektif tanımlar da vardır. Bu sözleri sarf eden Hasan el Benna asabiyet ayrışması nedeniyle karşıtlarının nefret figürü haline gelmiştir.

Bediüzzaman da benzer cümleler kurmuştur: "Biz muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur."

Tebliğ Cemaatinin kurucusu Muhammed İlyas Kahdehlevi de bu hususta benzer bir cümle kurmuştur: "Allah'a yakardım ve bir çağrıda bulundum: kime kızarsam ona rahmet etsin ve öfkemi rahmete dönüştürsün, vesile kılsın… (1)"

Gününüzde kimi filozoflar da benzeri değerlendirmelerde bulunmaktadır. Bir zamanlar Ecevit'in meftun olduğu Bengal şairi Tagor şunları söylemektedir: Bırakın kalplerinizin karanlıklarında iyilik lambaları yansın, gezinsin! Arnavut asıllı Katolik RahibeTresa da şöyle söyleyecektir: Sevgiden kalpleri avlayan bir olta yapın. Sevgi oltasıyla insanların kalplerini kazanın. Martin Luther King ise 'sevgi, düşmanlığı dostluğa çevirebilecek tek iksirdir' demiştir. Fussilet Suresi ayet 34 bu güzelliği taçlandırıyor: "İyilikle kötülük bir değildir. Kötülüğü iyilikle sav. Bir de bakmışsın ki seninle arasında düşmanlık olan kişi, candan dostun oluvermiş." Düşmanlığın kimyasını dostluğa çevirmek iyilikten geçiyor. İnsan ihsanın yani iyiliğin kuludur, Bakara Suresi 83'üncü ayette ise 'kulu linnasi hüsna' ibaresi geçmektedir. İnsanlara güzel söz (speak nicely to people) söyleyin, ağzınızdan güzellikler dökülsün demektir. Beceremesek de asıl olan güzelliktir. Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş.

Bizi öldürecek nefret diriltecek ise sevgidir.

Sevginin anahtarını ise Yunus tarif eder: Gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım, Sevelim sevilelim, Dünya kimseye kalmaz.

Tanışmak ile danışmak birbirlerini tamamlayan kelimelerdir. Tanışmak bilişmektir, danışmak ise akıl fikir ve bilgi almaktır. Bilgi alışverişinde bulunmaktır. Danişmend bilgili ve alim demektir. Eskiden medreselerde oda tahsis edilen talebelere danişmend denilmektedir.

Tanışma olmadan danışma olmaz. Bir tekerlemede 'esselamu kable'l kelam' denildiği gibi. Selamınız bol ve yurdunuz esenlik olsun.

1-Ed Dailyetü'lKebir EşŞeyh Muhammed İlyas Kahdehlevi ve Davetuhu İlallah, EbulHasan en Nedevi, s: 218, Daru İbni Kesir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN