Arama

Mustafa Özcan
Kasım 4, 2019
Kerbela’da sekterizmin ölümü

Kerbela'da doğan sekterizm yine Kerbela'da can çekişiyor, son nefesini veriyor ve defnediliyor. İran Devrimiyle birlikte yeniden canlanan, nükseden sekterizm ateşi, yangını halkın müdahalesiyle sönüyor. Bir rüyada anlatıldığı gibi, Arap alemi yangın ile, dünyanın kalanı ise tufan ile kavruluyor. Arap dünyasında sekterizm rejimine ilk model olan ülke Lübnan'dır, onu Irak takip etmiştir. Lübnan ile birlikte ondan kopya model olan Irak aynı anda halk hareketiyle birlikte çalkalandı. Kimileri buna hareket dedi kimileri ise devrim boyutuna geldiğini söyledi. 2019 yılında Arap dünyası ikinci dalga Arap Baharını yaşıyor. Ya da Arap Baharının artçıları yaşanıyor. İster artçı dalga isterse yeni bir bahar dalgası olsun bu devrim, yoksunluğa, yoksulluğa ve sekterizm adına adaletsizliğe başkaldırıyor. İslam dünyasında adaletsizlik istibdat ve sekterizmden besleniyor. Halk hareketinin hedefi haline gelen Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi ülkede bir rejim krizinin yaşandığını ve bunun nedeninin de hizipçilik ile mezhepçilik yani sekterizm olduğunu ikrar ve itiraf etmiştir. Tanı ve teşhis doğru olmakla birlikte Adil Abdulmehdi de bu şikayet ettiği yapıyı temsil etmektedir. Onun getirdiği koltukta oturmaktadır. Bu yine de yerinde ve doğru bir teşhistir.

Bununla birlikte Kerbela'da gençler artık hizipçi ve sekterci güçleri düşman belliyor ve sömürgeciliğin ve işgalin bir devamı saymaktadır. Atılan sloganlarda ve taşınan dövizlerde 'acılarımızın nedeni ve altyapının tahribinin sorumlusu İran'dır' deniliyor. 1979 yılında tohumları atılan sekterizm şimdi Kerbela, Zikar, Basra gibi Şii şehirlerinde can çekişiyor. Gençler yeni devrimi şölen havasında kutluyorlar. Bu bana vaktiyle İran'dan devrim notları aktaran ve bunu kitaplaştıran Yaşar Kaplan'ın, 'Bir Şenliktir İnkilap' kitabını hatırlattı. Gençler Kerbela' da sekterizmi bir şölen, kutlama ve şenlik havasında defnediyorlar. Zira İran sayesinde Irak, devrim zindanına dönüşmüş ve Allah'ın unuttuğu yer haline gelmişti. Onca yeraltı zenginliği halkın refah seviyesini geliştirmeye değil mollalara ve milislere gitmişti. Nuri Maliki gibilerinin dudak uçuklatan servetinden bahsediyorlar. Mübalağa olabilir lakin 55 milyarlık bir servetten bahsediyorlar. Amerikan basını Hamaney'in 90 milyarlık servetinden söz etmiştir. Sekterizme dayalı yolsuzluk Irak'ı iflasa ve başarısız devletler kümesine sürüklemiştir. Halkın ve gençlerin kaybedecekleri bir şeyleri kalmamıştır.

Ayetullah Hamaney ile Hasan Nasrallah Irak ve Lübnan'da sokağın kıyamını yabancı parmaklara bağlıyorlar. Ona bakarsanız IŞİD de bütün düşman okların ve parmakların kendilerine yöneldiğini söyleyerek masum çıkmanın yollarını arıyor. Halk kendi aleyhlerine dönerse arkasında yabancı parmak arıyor aksi halde kendi lehlerine olursa; bunu mazlumların desteği olarak nitelendiriyorlar. İmam-ı Şafii, 'kargaşa ortamlarında, günlerinde düşmanın oklarını izlerim kimi hedef alıyorsa ehli hak olarak bilirim' demektedir. Gerçekten de bütün dünya zahirde IŞİD'i hedef almakta öyle ise IŞİD ehli hak ve hakikati mi temsil etmektedir? İmam-ı Şafii'nin sözleri doğru olmakla birlikte zamana ve zemine göre kaymalar gösterebilir. Aksi takdirde, bu sözler üzerinden IŞİD gibilerini aklamamız gerekiyor. Demek ki, hakikat daha derinlerde. Nasrallah ile Bağdadi Ziya Paşa'nın dediği gibidirler: Ayinesi İştir Kişinin Lafa Bakılmaz, Şahsın Görünür Rütbe-i Aklı Eserinde!

Neden Lübnan ile Irak'ta toplumsal olaylar aynı anda patlak verdi? Arada bir bağlantı var mı? Esasında Irak ve Lübnan'da bir iki yıl aralıklarla zaman zaman değişik vesilelerle benzeri toplumsal ve siyasi olaylar patlak veriyor. Bu defa Lübnan'da 17 Ekim (2019) tarihinde patlak verdi. Irakta ise kesintili bir şekilde olaylar iki taksitte patlak verdi ve son olaylar Lübnan ile eşzamanlı hale geldi. Sudan ile Cezayir olaylarının domino etkisiyle birbirlerinden etkilenmeleri gibi Lübnan ile Irak olayları da birbirinden etkilenmiştir. Aralarında benzeri semptomlar, arazlar vardır. Her ikisi de yeni 'İran imparatorluğu'nun peykleri arasında yer alıyor. Bu sefer pabuç pahalı olduğundan Nasrallah Hizbullah bayrağını es geçerek Lübnan bayrağı ile poz vermiştir.

İkisi de sekter yapılı bir model ülkedir. Lübnan'da sekterist karakterli rejimi kuran ve dayatan Fransızlar olmuştur. 1943 anayasası ile birlikte sekter bir rejim kurulmuştur. Dini, mezhebi oranlara göre dağılımı esas alan kotalı bir siyasi sistem, yapı kurulmuştur. Lübnan'da 1943 yılında kurulan bu yapı iç savaştan sonra tadil edilerek 1989'da Taif anlaşmasıyla birlikte yenilenmiştir. Irak'ta ise sekter yapı Amerikan işgaliyle birlikte Şiilerin daha doğrusu İran lehine dizayn edilmiştir. Şimdi bu yapı Iraklılara dar gelmeye başlamış ve bu anayasal yapıyı istismar eden İran ülkenin patronu olmuştur. 2004 yılında Yahudi asıllı Noah Feldman Lübnan sekter modelini esas alarak Irak'a kopyalamıştır.

Şimdi Lübnan halkıyla birlikte Irak halkı bu sekter yapıyı aşmaya ve üzerlerindeki prangayı kırmaya, atmaya, kayıttan kurtulmaya, yeniden ayağa kalkmaya çalışıyorlar.

Lübnan'da kendi içine kapalı Sünni ağırlıklı Trablus halkı Yaşar Kaplan'ın ifadesiyle devrimi şenliğe çevirerek sekterizm çukurundan çıkmaya çalışıyor. Irak'ta da Şii kitleler ve bilhassa gençler aynı şekilde sekterizmi şenlik eşliğinde Kerbela'da mezara gömmeğe çalışıyorlar.

Adil Abdulmehdi'nin ifadesiyle ortada bir rejim krizi var. Bu da sekterizmden kaynaklanıyor. Lübnan ile Irak halkı ikisi birden birbirinden mülhem kötü modelden kurtularak üçüncü cumhuriyetlerini inşa etmeye can atıyorlar. Lübnan'da 1943 yılında kurulan sekter yapı 1989 yılında revize edilmiştir ve 2019 yılında deforme olmuştur. Irak'ta 1958 yılında kurulan cumhuriyet rejimi 2003 yılında sekter yapılı ikinci cumhuriyete geçmiştir şimdi 16 yıllık sakil geçmişten kurtularak safralarından kurtulmaya çalışıyor. Şerden hayır doğarmış. Şer ile hayır nöbettedir. Şer devresini tamamladı. Sıra hayra geldi. Yazıyı yazarken aklımda Kazancı Bedih'in mısraları vardı:

Nemrud'un kızı yandırdı bizi

Çarptı sillesini felek misali

Sil yazımızı kurtar bizi

Çarptı sillesini felek misali

Mevlam gör bizi

Ocağım söndü nasıl beladır

Bırakıp getti bu ne devrandır

Dünya gözümde Kerbeladır

Allah'tan bulasın

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN