Arama

Mustafa Özcan
Kasım 3, 2017
Balfour’dan Lavrov’a…

Balfour Beyannamesinden bir yıl evvel dünya egemenleri arasında gizli bir taksim ve paylaşım anlaşması teati edilmişti. Buna kısaca Sykes-Picot mutabakatı deniliyor. Esasında bu mutabakatta üçüncü bir taraf, ayak daha vardı. Bu ayak, Çarlık Rusyası idi. 17 Ekim devrimiyle bu ayak üçlü mutabakatta çekilmiş ve geriye iki ayak kalmıştır. Sergey Sazanov üçüncü ayağı temsil ediyordu. Lakin siyasette bir yıl veya bir gün bile mühimdir; olayların akışını altüst edebilir. Sazanov o dönemde, günümüzde Kürt meselesini andıran Ermeni meselesinin sözcüsü idi. Türkiye'yi Ermeniler üzerinden terbiye etmeyi ve zayıflatmayı amaç edinmiştir. Ruslar Balkanlar'da Çetniklerin atası olan ayrılıkçı Slavları, Ortodoksları destekliyor ve onlara silah ve mühimmat ikmal ve temin ediyordu. Anadolu içlerinde ise Ermenilere kanca atmışlardı kirli emellerine bunlar vasıtasıyla ulaşmayı amaçlıyorlardı. Amaç, Osmanlıyı yıkarak; İstanbul'a uzanmak ve ulaşmaktı. Çarlık Rusya'sı, Birinci Dünya Savaşına girerek aslında hasta adamın terekesine ortak olmak, aslan payı olarak İstanbul'a konmak niyetindeydi. Bununla birlikte hesapta olmayan bir şey oldu; Bolşevikler Rusya'yı Romanovlar hanedanlığının başına geçirdi ve yıktı. Ruslar böylece savaştan çekilmiş, belki de bu sayede İstanbul da kurtulmuş oldu.

Stalin İkinci Dünya Savaşı'nın başlarında (1939 yılında) Hitler ile İstanbul pazarlığı yapmıştı. Hitler İstanbul'un Ruslara bırakılmasına razı olmamıştı ve savaşın ardından Soğuk Savaş boyunca Rus istekleri karşısında Türkiye kendisini Batı ittifakının kucağına atmıştır. Gerçi Batı ittifakı da Ruslardan pek hırlı çıkmamıştır. Bizi ne öldürmüş ne de oldurmuştur. Hâlbuki bunun karşısında Necip Fazıl'ın deyimiyle Türklerin benimsedikleri destur şudur: Ya ol ya öl!

Bununla birlikte Suriye'de eski oyuna geri dönüldü.

Zuheyir Salim Bey'in yazdığı gibi, bugün itibarıyla Suriye'de 'yerli işgalci' Esat rejimini saymazsak iki işgalci güç var. Amerikan, Rus işgali. Amerikan işgali üçüncü yılını devirdi. Bu arada Amerikan kuvvetlerinin bu ülkedeki sayısının 4 bini bulduğu ifade ediliyor. Nitekim Doğal Kararlılık Operasyonu Özel Kuvvetler Ortak Görev Gücü Komutanı Tümgeneral Jerard, "DEAŞ karşıtı çabaları ve Suriye Demokratik Güçleri'ni desteklemek üzere orada 4 binin üzerinde ABD askeri var" deyiverdi. Ardından da bu rakamı yanlışlıkla telaffuz ettiğini söyledi! Acaba rakam daha mı kabarık! Kim bilir?

İkinci işgal gücü ise Ruslar. Rus işgali de ikinci yılını doldurmuş ve üçüncü yılından gün almış bulunuyor. Her iki işgalci gücün amacı da çoğunluk olan Sünni kitleyi amaçlarından saptırmak, umutlarından ve özgürlüğünden mahrum bırakmak; onun yerine azınlıkları öne çıkarmak. Dolayısıyla Balfour'un izinden gidiyorlar ve onun çığırını izliyorlar. Zira 2 Kasım 1917 günü Balfour tarafından yayınlanan Deklarasyonda Yahudilere milli bir vatan sözü verilirken Filistin'deki Yahudilerin oranı yüzde onu bile bulmamaktadır. Bugün Suriye'de kanla barutla ve bin bir türlü yabancı destekle ayakta kalabilen Nuseyri rejimi gibi. Bugün hem Ruslar hem de Amerikalılar Suriye'de çoğunluğu göz ardı ederek azınlıklarla çalışıyorlar. Aynen Balfour gibi. Ruslar iki azınlıkla birlikte çalışıyorlar. Bunlardan birisi dini azınlık olarak iktidar gaspçısı Esat hanedanlığı. Kısaca işgalci Ruslar iktidar gaspçısı ve Nuseyri azınlığın temsilcisi Esat hanedanlığı ile ortaklar. Bununla birlikte Ruslar Kürtlere de kur yapmaktan kaçınmıyorlar. Kürt kartını da tam olarak kontrol demeseler de vazgeçmiyorlar da. Amerikalılar gibi Türk planlarının önüne Kürt tamponu dikmek istiyorlar.

İki işgal gücünden birisi olan Amerikalıların ortakları ise Marksist müttefikleri olan PYD/YPG'ci Kürtler. Kısaca, Suriye'deki iki işgalci güç Sykes-Picot'yu temsil eden Fransızların ve İngilizlerin yerini almış görünüyorlar. Onlar da azınlıklara aynen Balfour gibi iktidar ve hatta devletçik vaat ediyorlar. Suriyeli yazar Ahmet Muvaffak Zeydan, Sykes-Picot mutabakatı ve ardından Balfour Deklerasyonu ile birlikte kurulma aşamasına giren ve 30 yıl sonra ete kemiğe bürünen İsrail'in planlandığı gibi tampon bir devlet haline geldiğini ifade etmektedir. Arap dünyasının iki yakasının arasını açmış ve hançer gibi araya saplanmıştır. Suriye ile Mısır'ın arasına hançer gibi girmiştir. Bir başka açıdan da Arap dünyasının Mağrip bölgesi ile Maşrık bölgesinin yani doğusu ile batısını birbirinden ayırmıştır. Şimdi bu plan kuzeyde denenmek isteniyor.

Elan hem Amerikalılar hem de Ruslar kuzeyde işlevsel bir Kürt devletçiliği ile birlikte bu sefer de Türkiye ile Arap dünyasının arasına bir tampon yapı veya yabancı bir unsur yerleştirmeyi tasarlıyorlar. PKK ile birlikte ikinci İsrail'i, Suriye'nin kuzeyinde kurmak istiyorlar. Ruslar Suriye cephesinde Amerikalılar da Irak cephesinde Şiilerle anlaşırken hem Rusların hem de Amerikalıların Türkiye'ye bir dost değil gizli bir düşman gibi davrandıkları, yaklaştıkları sır değil. Bunun kanıtlarından birisi Steve Bannon adlı Amerikalı stratejik aklın Katar'ı, Kuzey Kore Türkiye'yi ise İran'dan daha tehlikeli saymasıdır. Bu tekil bir yaklaşım değil Amerikalı yöneticilerin tarihçisi olan Bernard Lewis bu kehaneti 8 yıl önce ortaya atanlardan birisidir.

Ruslar esasında Türkiye ile ittifak yaparak Türkiye'yi Suriye'de kademeli bir biçimde parantezlerine almak ve bu suretle de Suriyeli muhalifleri etkisizleştirmek istiyorlar. Aynı anda Türkiye'yi de kâh rejim üzerinden kâh Kürtler üzerinden bloke etmenin, domine etmenin çabasındalar. Ruslar bir yandan PYD kartını Amerikalılara bırakmamaya çalışırken diğer taraftan aynı kartla Türkiye'yi durdurmanın veya yavaşlatmanın hesabı içindeler. Görüleceği gibi Ruslar çok yönlü bir oyun içindeler. Soçi'de yapılacak Suriye Halkları Toplantısına PYD çevrelerini de buyur ediyorlar. İkincisi Menbiç'te yaptıklarını, Türkiye'nin Mining Askeri üssüne ulaşmasına engelleyerek ikinci kez tekrarlıyorlar (http://blogs. aljazeera.net//blogs/2017/11/1 ).

Bu açıdan Lavrov Suriye'de Sünnilerden arınmış bir gelecek tasarlarken ve kurgularken esasında Balfour'a özeniyor. Öbür taraftan da Sykes-Picot'daki gibi Amerikalılarla nüfuz paylaşımını koordine ederek aslında oyun dışı kalan Sazanov'u andırıyor. Bakalım Lavrov gibilerinin üzerinden tarih tekerrür edecek ve karşımıza yeni Sazanov veya Balfour tipleri çıkacak mı?

Amerikalılara güvenilmez ama ya Ruslara? İki defa düşünmek lazım…

Dertleri, Mısır ile Suriye arasına İsrail'i yerleştirdikten sonra Suriye ile Türkiye arasına da ikinci İsrail'i; PKK devletini yerleştirmek. Güçleri yetecek mi? Bu ayrı bir mesele.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN