Arama

Mustafa Özcan
Ekim 25, 2017
‘Ilımlı İslam’a dönmek’

Suudi Arabistan Veliahtı Muhammed Bin Selman kritik kararlara imza atıyor. Muhammed Bin Nayıf'ın yerine birinci veliahtlığa getirilmesiyle birlikte önemli projelere imza atmaya başladı. Hoş, ikinci veliaht iken de ipler büyük ölçüde onun elindeydi. Ama teamüller gereği rahat hareket edemiyordu. Daha önce Yemen'e girme taraftarı olduğundan dolayı kendisine 'Arabistanlı İskender' lakabı verilmiştir. Bununla birlikte çok hızlı bir şekilde manevra yapabilmekte ve esneme becerisi gösterebilmektedir. Rivayet odur ki, Kral Selman Putin'le Moskova'da görüşmeye gitmesinden evvel oğlu Veliaht Prens Muhammed Moskova'da Putin'le görüşmüş ve bir dizi mutabakata varmıştı. Oradan sızan bilgilere ya da en kötü ihtimalle yorumlara göre muhatabı Putin'e şöyle bir mesaj vermişti: Suriye'ye sizinle aynı pencereden bakıyoruz! Sonrasında teyit edilmeyen iddialar gündeme gelmiş ve gizlice İsrail'e gittiği de ileri sürülmüştür. Suudi Arabistan'ın Cezayir Büyükelçisi Sami Bin Abdullah es Salih Hamas'ı 'terör örgütü' olarak nitelendirmişti. Ardından Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cübeyr de aynı mealde benzeri konuşmalar yapmıştır. Bu da gösteriyor ki, Riyad Hamas veya Filistin'e İsrail ile aynı pencereden bakıyor. Son sıralarda Muhammed Bin Selman'ın Yemen konusunda da çark etmek istediği ve buradan çıkma taraftarı olduğu ileri sürülüyor.

Veliaht prens olduktan sonra basının önünde görücüye çıkan Muhammed Bin Selman rejime yakın isimlerden Davud Şeryan ile MBC Kanalında 1 Mayıs 2017 tarihinde 'Sekiz' programına çıkmış ve burada İran'a veryansın etmişti. Kullandığı kelimeler keskin ve dobra olduğu için zihinlerde yer etmiştir. Muhammed Bin Selman İran ile asla konuşmayacağını söylemiştir. Tahran'ın Müslüman dünyasına egemen olma sevdasının önüne geçeceklerini ifade eden Prens Salman, Şii teokrasinin öncüsü İran ile mücadeleyi İran'ın içlerine çekeceklerini taahhüt etmiştir. Aynı zamanda Savunma Bakanı da olan Prens Muhammed bin Salman, "Müslümanların topraklarını kontrol etmek ve Caferi mezhebini Müslüman dünyasına yaymak amacında olan aşırı bir ideolojiye dayalı bir rejimle nasıl diyalog kurulabilir ki?" diye sözlerini noktalamıştır . İran rejiminin amacının Mekke'yi istila olduğunu bildiklerini belirten Prens Muhammed bin Salman, kendi amaçlarının ise mücadeleyi İran'ın içlerine doğru yaymak olduğunu dile getirmiştir. Lakin nispet politikaları bütün bölge ülkelerini İran'ı dostluğunu arar ve ister hale getirmiştir. İlkesiz politikalar İran'ı zayıflatacağı yerde daha da güçlendirmektedir.

Bu konuşmanın ardından Dışişleri Bakanı Adil Cübeyr İstanbul'da İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif ile görüşmüş ve ardından Amerikan telkinleri sonucu Irak'a da açılmışlar ve onca yıl aradan sonra uçak seferlerini başlatmışlardı. Bu durumda Muhammed Bin Selman'ın İran'la konuşmayacakları yönündeki sözleri ülkesini mi yoksa sadece kendisini mi bağlıyor?

Davud Şeryan'la akıllarda kalan konuşmasının ardından 'Yatırımın Geleceği Girişimi Formunda' da konuşmuş ve burada da yakası açılmadık sözler sarf etmiştir. Ülkelerinden aşırılığın kalıntılarını temizleyeceklerini ve bütün dinlere ve dünyaya açık bir dini pozisyonu benimseyeceklerini ve ılımlı ve orta bir İslami anlayışa döneceklerini ifade etmiştir. Ayrıntılarını vermese de onun namına ayrıntılardan bazılarını Dışişleri Bakanı Adil Cübeyr daha önceki bir konuşmasında Rus Kanalı 24'ile paylaşmıştır. Orada aşırı fikirleri benimseyen binlerce imam ve hatibin görevine son verdiklerini duyurmuştur. Üniversitelerde de temizlik baş döndürücü bir hızla devam ediyor. İhvan yanlısı veya eğilimlisi hocaların işlerine son veriliyor. Tonlarca miktarda Suud tarzı Selefilik akımı veya Vehhabiliği anlatan propaganda amaçlı kitap da imha edilmiştir.

Peki! Muhammed Bin Selman sözlerini tafsil etse, ağzındaki baklayı çıkarsa neler söylerdi? Ilımlı İslam'dan kastı nedir? Dini anlayışı mı yoksa mezhebi anlayışı mı revize edecekler, yumuşatacaklar? Dini veya mezhebi anlayışı yumuşatacaklar ise yerine neyi koyacaklar? Anladığımız kadarıyla projelerinde dini ve mezhebi anlayışı birlikte revize etmek var. Zaten ikisi birbirine bağlı. Bağlı olmayan noktalar da var.

Burada öncelikli olarak bir Amerikan dayatmasından söz etme durumundayız. Ilımlı İslam modeli veya projesi onlara ait bir projedir. Cheryl Benard bunun teorisini yapmış ve RAND tarafından 'Sivil İslam' adıyla anılan çalışması yayınlanmıştır. Burada mukabele ve karşılaştırma suretiyle ABD ile BAE'nin aynı tarz bir İslami modeli benimsedikleri ve terviç ettikleri anlaşılıyor. Elbette bu hedefin merkezinde BAE yok Suudi Arabistan var. Lakin bu modeli Riyad, BAE yedeğinde işleme koyacak. Dini anlayışın revize edilmesini biz laikliğe ve dini anlamda batılı değerlere açılma olarak görüyoruz. Mezhebi revizyon ise diğer Müslüman kitlelere ve akımlara açılma, ulaşma anlamına geliyor ve bunu değerli buluyoruz. Ama ABD'nin hedefi Suudi Arabistan'ın her kesimden Müslümanlara açılması olamaz. Öyleyse nedir? Aksine sadece Batıya açılması ve uygulamalarını Batı normlarıyla çerçevelemesi, formatlamasıdır.

Bu süreç 11 Eylül olaylarıyla ve Bush dönemiyle birlikte başlamıştır. Yarım adımlarla devam etmiş bir türlü tamamlanamamıştır. Şimdi dördüncü Suud Devleti'nin eşiğinde Prens Muhammed Bin Selman bunu temine çalışacak. Elbette bu projeyi uygulayarak Batı nezdinde ki yerini sağlamlaştıracak.

Süreç adım adım ilerliyor. Lakin son aşamasına gelindiği de anlaşılıyor. Sonunda Suudi Arabistan bu reformlar sayesinde Ürdün gibi adı olan kendisi olmayan bir İslami modele dönüşecek. Dalga dalga gelen reformasyon sürecinde İbni Teymiye'nin Mardin fetvası Mardin'de bir toplantı eşliğinde revize edilmek istenmiştir. Reform yolunda atılan adamlardan birisiydi. En son olarak hanımların araç kullanmalarının önündeki kısıtlama da kaldırıldı. Bunun yapılması doğru ama genel süreç yanlış bir zeminde seyrediyor.

Veliaht Prens Muhammned Bin Selman "Vizyon 2030" kapsamında Kızıldeniz'de 50 ada ve koyda lüks turizm merkezleri kurmayı tasarlıyor. Lüks turizm bölgelerinde, ülkede kadınlara yönelik örtünme zorunluluğunun da kaldırılabileceği ifade ediliyor. Böylece Bahreyn'den sonra bu bölge Suudi Arabistanlı gençlerin ikinci 'terfih alanı' yani nefislerinin 'rahatlama' merkezi haline gelecek. Sanki Muhammed Bin Selman burada İran modelinden kopya çekiyor. Kish Adası da kara İran'ındaki yasakların kalktığı mekân anlamına geliyor. Paran varsa dert etme, Kish adasında dinlenmene, keyfine bak.

Suudi Arabistan değişmesine değişiyor ama kodları ne? Dinden mi taviz veriyor mezhepten veya meşrepten mi? Meşrepten taviz veriyorsa mesele kolay… Bu öteki İslami anlayışlara doğru açılmak demektir. Dinden taviz veriyorsa bu Batıya açılmak hatta kapaklanmak anlamına gelir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN