Arama

Mustafa Özcan
Ağustos 16, 2017
Utanç raporu

Yazacak çok şey olmasına rağmen seçtiğim bu konuda insanı tahrik eden bir yan bulunduğundan, dayanamadım bu konuya eğilmeye karar verdim. ABD Dışişleri Bakanlığı her yıl dini hürriyetler raporu yayınlıyor ve ona buna karne dağıtıyor, ayar veriyor. Genellikle de İslam ülkelerini hedef alıyor. Yine öyle olmuş. 15/08/2017 tarihinde raporu üstünkörü bir biçimde gözden geçirdim. Ertesinde, sabahleyin ( 16/08/2017) 'France 24' Kanalından aradılar ve konu etrafında bir değerlendirme yaptık. Programa katılmadan önce hazırlık devresinde, raporu biraz daha yakından tetkik ettim. Açıkça tam bir yüzsüzlük ve utanç abidesi. ABD rapor boyunca, yaptığı bütün insan hakları ihlallerini ve dini konulardaki kısıtlamaları başkalarının üzerine boca ediyor. Tam bir ideolojik ve siyasi istismar. Dini de kullanarak başka ülkeler üzerine baskı kuruluyor. ABD bu tür sahte raporlarla zeytin yağı gibi üste çıkıyor.

BBC insan haklarını veya dini hürriyetleri ihlal eden ülkeler listesinde Suudi Arabistan, Bahreyn ve Türkiye'yi öne çıkarmış. Türkiye ile ilgili bölüme baktığınızda aslında muayyen bir dini taifeye veya gruba yönelik bir kısıtlama, baskıdan söz edilmiyor. Dini gruplara bağlı bazı kimselerin hürriyetlerinin kısıtlandığından dem vuruluyor. Bu hususta örnek olarak, Papaz Andrew Craig Brunson'ı öne çıkartıyorlar. Papaz olması ilgilerini çekmiş ve Türkiye'ye yönelik suçlamak için kolay malzeme olacağını düşünmüşler. İşi gücü bırakan Amerikalı senatörler, İzmir'de terörden tutuklanan papaz Brunson için harekete geçmişlerdi. 78 senatör Cumhurbaşkanı Erdoğan'a mektup yazıp serbest bırakılmasını talep ettiler. İstekleri yerine gelmeyince meseleyi rapora aksettirmişler ve papazın dini faaliyetlerinin kısıtlandığına hükmetmişler! Bir örgütle bağlantının dini hürriyetlerin kısıtlanmasıyla ilgisi ne olabilir? Besbelli ki, 'Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı' tarzı bir olay.

*

Halbuki, bu konularda ABD sabıkalıdır. Din hürriyetini kim kime öğretiyor? Söz gelimi geçtiğimiz günlerde 'fakirlerin babası' lakabıyla anılan Yemenli alimlerden Muhammed Bin Ali Müeyyed Mekke'de Nur hastanesinde Hakkın rahmetine kavuştu. Ama 11 Eylül sonrasında ABD korsanlığına maruz kalmış bir kişilikti ve CIA tarafından kaçırılmıştı. Onun bu hususla ilgili ilginç bir geçmişi ve hikayesi var. Amerikan ajanı bir Yemenli (Muhammed Ansi) kendisine yardım faaliyetlerindeki projelerine katkı sunmak üzere ABD veya Almanya'da buluşmaya davet eder. Muhammed Bin Ali Müeyyed ise bu çağrıdan sonra yardımsever kişi ile buluşmak üzere Almanya'ya gider ve gerçekten de muhatabı kendisine hayır faaliyetlerinde kullanılmak üzere bir çek koçanı teslim eder. Sonrası CIA'nın korsanlık hikayelerinden birisidir. CIA ajanı ile buluşmadan iki gün sonra Alman makamları kendisini tutuklayarak Amerikan otoritelerine teslim ederler. Yıl, 2003. Buna benzer onlarca yüzlerce hikaye vardır hepsi de Müslüman alimlerine yönelik kaçırma eylemlerini konu eder. Başka bir örnek de İtalya'dan. Milano'da, CIA ajanları (birisi Sabrina De Sousa ) ve İtalyan gizli servisinin iş birliğiyle 17 Şubat 2003 tarihinde Ebu-Ömer lakaplı Mısırlı imam, terör şüphelisi olduğu iddiasıyla önce ABD'nin Avrupa'daki üslerine, oradan da Mısır'a kaçırılmıştı. 'Kör İmam' lakabıyla anılan ve Amerikan hapishanelerinde çürütülen ve ölüme terk edilen Ömer Abdurrahman da bu meçhul kurbanlardan birisidir. Kendisine İmad Salim adındaki Mısır-Amerikan çifte ajanı musallat edilmiştir. ABD rapor hazırlayacaksa önce kendi davranışını, bozuk sicilini düzeltmeli. Mesih'in deyimiyle suçluya yönelik olarak ilk taşı masum birisi atmalı.

*

Amerikan raporu baştan sona falsolarla dolu. İçlerinde doğrular varsa bile yanlışlar doğruları götürmektedir. Tanzim eden yön ve taraf, bozuk sicille haiz olunca suçluları damgalamaya değil aksine aklamaya hizmet eder. En doğrusu ABD'nin bu işlerden el çekmesi, vazgeçmesi olur.

ABD'nin sözde dini hürriyetler raporunda din için değil din dışılık için hürriyet isteniyor. Ateistlere özgürlük tanınması ve kısıtlama getirilmemesi talebi dile getiriliyor. Dinden dönme ve ateizm gibi hususlar gündeme taşınıyor. Suudi Arabistan'la ilgili bölümde, Şiilere yönelik ayrımcılık nazara veriliyor. Lakin raporun İran'la ilgili kısmında Sünnilere yönelik kısıtlamadan hiç bahsedilmiyor. Tek bir kelime edilmiyor! Kısaca ABD siyasi gündemine ve çıkarlarına ve bakışına uygun hususları cımbızlayarak rapor haline getirmiş. Gölge etmesin kimse başka ihsan istemiyor. Raporda Suudi Arabistan'ın terör bahanesiyle ateistleri ve Şiileri hedef aldığı ileri sürülüyor. Keza Suudi Arabistan'ın baş müttefiki Bahreyn hakkında da benzeri ihlaller gündeme getiriyor.

Özellikle de Şiilere karşı sistematik ayrım yürütüldüğü ve gözetildiği konu ediliyor. İran'la ilgili kısma gelince; Tillerson bu ülkede Bahailer ve Hristiyanlara yönelik baskı icra edildiğini ileri sürüyor ama tek kelime ile en kalabalık dini grup olan Sünnilerden ve maruz kaldıkları baskılardan bahsedilmiyor. Demek ki, ABD'nin stratejik hedefleri arasında Sünnilerin hukuku bulunmuyor. oysaki, Hristiyan misyonerlerin Hindistan, Çin gibi İran'da da rahat bir biçimde hareket ettikleri ve cirit attıkları müsellem bir gerçektir. Bahailik meselesi ise dini bir konudan ziyade İran'da milli bir konudur. Hassasiyetleri buradan ileri geliyor. Pakistan'la ilgili de benzeri bir şikayet mevzuubahis. Bu ülkede Ahmediler/Kadiyanilerin marjinalleştirildikleri ifade ediliyor. Esasında Bahailik İran, Ahmediyye/Kadiyanilik ise Pakistan açısından din kisvesinde ve suretinde milli benliği ve birliği tehdit eden Batı himayeli dini hareketler olarak algılanıyor. Bu hareketler İngiltere tarafından üretildikleri gibi Batı ülkelerinden de himaye buluyor ve destek görüyorlar.

Raporda IŞİD'in uygulamaları da ihmal edilmeden, kayda geçirilmiş. Bu örgütün Yezidiler ve Şiiler gibi dini gruplara karşı amansız davrandığı ve soykırım uyguladığı ileri sürülüyor. Bununla birlikte Esat'ın Sünnilere yönelik soykırımından hiç bahis yok. Yanlı bir rapor ancak bu şekilde kaleme alınabilir.

İnsanlıktan yoksun ABD, önüne gelene insanlık dersi veriyor. Arapların deyimiyle aslında ' fakidü'ş şey'i la yutihi' sermayesi olmayan başkasına bir şey veremez. ABD insan haklarında sermayesini tüketmiş ama her önüne gelene karne dağıtıyor.

Raporu geldiği gibi, iadeli taahhütlü kendisine iade ediyoruz. Rapor göndereceğine aynaya baksın!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN