Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ağustos 11, 2019
Kurban: Âl-i İbrahim’in büyük sınavından arda kalan hatıra…
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Bugün Kurban Bayramı… Mübarek kılınan bayramımız her birimiz için af ve mağfiret; fazilet ve bereket vesilesi olsun. İslam âlemine ve her birimize bu bayram mübarek olsun…

Bir süredir, aile üzerine yazılar kaleme almaya çalışıyor, yazdıklarımızı siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz. Bugünün problemlerini çözmek için, geçmişin izlerini sürerek, Kur'an'da isimleri geçen peygamberlerden ve ailelerinden alabileceğimiz dersleri günümüze taşımaya çalışıyoruz.

Bu maksatla çıktığımız yolculuğumuzda önce Hz. Adem, ardından Hz. Nuh'tan (asm) bahsettik… Peygamberler tarihindeki sıra Hz. İbrahim'e gelmişken güzel bir tevafuk, bayram günleri de gelip çattı.

Bugünkü yazımızda, Kur'an-ı Kerim'de kendisinden en çok bahsedilen "Ulül-Azm" peygamberlerden biri olan Hz. İbrahim'den söz edeceğiz. Ancak bugünkü yazımızda sadece bu aziz peygamberin ailesinin "Kurban" ibadetiyle alakasından bizim için taşıdığı mesajlardan bahsetmeye çalışacağız. Ayetlerde, hadislerde ve okuduğumuz dualarda "Âl-i İbrahim" olarak geçen Hz. İbrahim ailesi üzerine inceleme ve araştırmalarımızdan elde ettiğimiz diğer bilgileriyse sonraki yazılarımızda sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

KURBAN: ÂL-İ İBRAHİM'İN BÜYÜK SINAVINDAN ARDA KALAN HATIRA…

Gerek yazımızın başlığı gerekse ara başlık olarak düşünülen bu cümlenin her bir kelimesine Kur'an-ı Kerim'in kaynaklık ettiğini söylersek mübalağa etmiş olmayız…

Kurban: Allah'a yaklaşmak, O'nun hoşnudluğunu kazanmak için yapılan amel, gösterilen çaba, yürütülen faaliyet, sunulan takdime… (Mâide, 27)

Âl-i İbrahim: Kur'an'da isimleri bizzat veya dolaylı olarak zikredilen Hz. İbrahim'in ailesi. Eşleri Sâre ve Hâcer ile birlikte oğulları İsmail ve İshak… (Al-i İmran, 33; Hûd, 73; İbrahim, 37,39)

Büyük Sınav: Yine Kur'an'daki ifadesiyle Hz. İbrahim'in ve ailesinin, İsmail'i kurban etmekle sınandıkları büyük sınav… (Sâffât, 106)

Arda Kalan Hatıra: Hz. İbrahim ve ailesinin teslimiyetlerinin sınandığı, büyük kurtuluş ve müjdeyle sonuçlanan hadisenin sonraki ümmetlere kadar ulaşan anlamlı hatırası… (Sâffât, 108)

Şimdi, bu büyük sınavdan arda kalan hatırayı ve bu hatıradan çıkaracağımız dersleri ele almaya çalışalım.

TESLİMİYET'İN DESTANI'NI YAZANLAR...

Bir vasfı da "Halilurrahman" olan Hz. İbrahim (as) genç yaşında içinde yaşadığı putperest toplum tarafından ateşe atılmış ve tüm iyi niyet ve çabasına rağmen aralarında kalmaya muvaffak olamadığı toplumunu terk ederek "Allah için" hicret etmiş, (Ankebut, 26) önce Filistin'e oradan Mısır'a gitmişti. İlk eşi Sâre'den çocuk sahibi olamamış ikinci eşi Hâcer'den ise İsmail adını verdiği bir oğlu dünyaya gelmişti.

İsmail, babasının yanında iş görecek yaşa geldiğinde bir gece rüyasında sevgili oğlunu kurban etmesi istenmişti Hz. İbrahim'den… Bir zamanlar mancınıkla büyük bir ateşin içine atıldığında canıyla sınanıp da başarıyla bu sınavı geçen Hz. İbrahim, şimdi canından aziz bildiği biricik evladı, ciğer paresi İsmail ile sınanmaktaydı… Canından vaz geçerken sergilediği teslimiyeti, bu kez yine hiç tereddüt etmeden cânânı için de gösterdi. Baba olarak Hz. İbrahim (as) ailenin reisi olarak Rabbinin emrine boyun eğerek gerekeni yapmak için hazırdı… Peki eşi Hâcer buna ne diyecekti?..

Ailenin ikinci ferdi olan, teslimiyeti daha Mekke'ye getirilip bırakıldığı zaman sınanan kıymetli eş ve aziz anne Hâcer, o gün, "Eğer buraya bırakılmamızı sana Allah emrettiyse o bizi zayi etmez!" diyerek Rabbine güvenin ve O'na teslimiyetin zirvesinde olduğunu nasıl gösterdiyse, şimdi de şeytanın ona annelik şefkatini kullanarak vereceği vesveselere de gönlünü kapatarak, "Bu emre ben de râzıyım" dedi.

Şimdi Hz. İbrahim için işin en zor kısmı duruyordu karşısında. Bunu oğlu İsmail'e nasıl anlatacaktı?.. Bir teslimiyet zirvesi olan Hâcer'in kucağında büyüyen, onun terbiyesinden geçen, babasının duasının tecellisi olan uyumlu ve uysal anlamındaki "Halîm" İsmail ne diyecekti bu teklife…

Baba-oğul arasında geçen diyaloğu Sâffât suresi 100-102 ayetler şöyle aktarır bizlere:

Babası oğluna dedi ki: "Yavrucuğum! Seni rüyamda kurban ediyorken görüyorum. Ne dersin bu işe?.."

Oğlu cevaben dedi ki: "Babacığım. Ne ile emr olunduysan onu yerine getir. İnşallah beni bu konuda sabredenlerden biri olarak bulacaksın."

Yaşından büyük bir olgunlukla babasının ne demek istediğini anlayan oğul İsmail de aynı teslimiyetin bir başka örneğini sunuyordu şimdi…

Ancak İsmail bu esnada başka bir şey de talep etmişti babasından… Gözlerini bağlamalıydı ki, babasıyla göz-göze gelerek onun şefkat ve merhamet duyguları, vazifesini yapmaya engel olmasın!.. El ve ayaklarını bağlamalıydı ki, can havliyle hareket edip de babasının işini zorlaştırmasın!..

Babası oğlunun bu isteklerini yerine getireceğine söz verdi. Tenha bir yerde bu işi gerçekleştirmek için birlikte yola koyuldular. Bundan sonrasını yine Sâffât suresinden takip edelim:

"Baba oğul birlikte Allah'ın emrine teslim oldular. Babası oğlunu yanı üstüne yatırdı. İşte tam o sırada ona seslendik: Ey İbrahim! Sen rüyanda gördüklerinin gereğini gerçekleştirdin. Biz iyileri işte böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok ağır bir imtihandır. Sonra Biz, oğluna bedel olarak ona büyük bir kurbanlık verdik. Sonradan gelecekler arasında ona iyi bir nam bıraktık. İbrahim'e selam olsun! dedik. İşte Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı. Ve sâlihlerden bir peygamber olarak İshak'ı da ona müjdeledik." (Sâffât, 103-112)

Ayetlerde net bir şekilde hikaye edilen bu hadiseyi Sevgili Peygamberimize (sav) yakınlığıyla bilinen Abdullah b. Abbas (ra) yine Peygamberimizden aldığı bilgiyle şöyle detaylandırır:

"İbrahim İsmail'in kurban etmek üzereyken Allah, Cebrail'i yanında kocaman bir koç ile yeryüzüne indirdi. Cebrail inerken sesi semâvatı kaplayacak bir şekilde "Allahu Ekber, Allahu Ekber" diyordu… Hz. İbrahim başını kaldırıp gökyüzüne baktığında Cebrail'i ve koçu görünce sevinçle "Lâ ilâhe illallah. Allahu Ekber" diye mukabelede bulundu. Gözleri, el ve ayakları bağlı İsmail bu sesleri duyarak o da bu tesbihe iştirak etti ve "Allahu Ekber ve lillahil hamd" diyerek tekbiri tamamladı."

Allah için cân ve cânândan geçen baba-oğul ve annenin yazdıkları bu destanı Allah Teâlâ, sonradan gelenlere bir hatıra olarak bıraktığını bildiriyor, ilgili ayetlerde… İsmail'e bedel bir koca koç gönderilirken, bir başka mükafat daha Hz. İbrahim'i bekliyordu: Ona salih peygamberlerden bir olacak bir başka evladın müjdesi… Diğer oğlu İshak'ın müjdesiydi, bu mükafat…

Peygamberini böyle mükafatlandıran Allah Teâlâ, eşini ve oğlunu da mükafatlandıracaktı elbette… Asırlardır, içilen zemzem Hz. Hâcer'in hürmetinedir. Asırlardır Safa ve Merve arasında yapılan Sa'y, Hz. Hâcerin hatırasını bir güzel yâd ile anıştır…

Hz. İsmail'e gelince, Allah Teâlâ, son Peygamberini onun neslinden göndererek ona da şereflerin en yücesini bahşetmişti…

Son sözümüz şudur ki, bir mümin, Hz. İbrahim ailesinin taşıdığı teslimiyet şuuru ve Allah'ın rızasını kazanma arzusuyla kurban ibadetini yerine getirdiği zaman, ona da elbette bir mükafat gelecektir Rabbinden… Günahlarından bağışlanma, evine huzur ve kazancına bereket…

Farz namazlardan sonra okunan tekbirleri, hatırasını yâd ederek okuyabilme temennisiyle bayramınız mübarek olsun efendim!..

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN