Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Haziran 19, 2017
Çocuklarımıza Kur’ân’ı Nasıl Öğretelim?

Değerli okuyucum.

Geçen haftaki yazımızda, çocuklarımıza Kur'an-ı Kerim'i öğretme işinden önce onları bu hususta hazırlamak, teşvik unsuru sağlamak amacıyla öne onlara Kur'an'ı sevdirememiz gerektiğinden bahseden bir yazı kaleme almış ve sizlerle paylaşmıştık.

Bugünkü yazımızda, bu öğretim işinin nasıl olması gerektiği hususunda bazı bilgiler paylaşacağız. Özellikle bu işinin şerefli yükünü yüklenen ve rahmete dönüşen zahmetini çeken değerli Kur'an öğreticilerimiz/hocalarımıza ve anne babalara faydalı olması dileğiyle…

Eğitim-öğretimde metod, her alanda olduğu gibi Kur'ân öğretiminde de önemlidir. Eskilerin bir sözü vardır: "Usûl olmadan vusûl olmaz." Şüphesiz ki ciddi bir çaba ve gayret, bununla birlikte dikkat gerektiren Kur'ân öğretimi de mutlaka bir usûle ve metoda muhtaçtır. Bugüne dek İslam dünyasında müminler, çocuklarının eğitim-öğretim faaliyetlerine önce Kur'ân-ı Kerim'i öğreterek başladılar. "Rabbi yessir velâ tuassir. Rabbi temmim bil-hayr" diye başlanılan bu faaliyet, her zaman bu sözleri söyleyeni maksadına erdirmiştir diyebiliriz. Bunda tabii ki Allah Teâlâ'nın, "Andolsun ki, Biz Kur'ân'ı çok kolaylaştırdık…"[1]ayetinde ifade buyurduğu kolaylaştırmanın da rolü vardır. Ancak bugün için biz, etrafı pek çok zararlı unsur ve engellerle çevrilmiş, internet, tablet ve cep telefonu ile kuşatılmış çocuklarımıza ve gençlerimize Kur'ân'ı daha kısa sürede öğretmek ve kalıcı bir birliktelikle onu okutuyor olmak gibi bir sorumlulukla kaşı karşıyayız. Bunu gerçekleştirirken, aşağıda sıralayacağımız maddelere geçmeden iki hususu vurgulamak isteriz.

Birincisi, çocuklara Kur'ân'ı sevdirmek nasıl ki öncelikle anne babanın vazifesi ise, okumasını öğretmek işi ise bu konuda ebeveyn dışında uzman birinin görevi olmalıdır. Kur'ân öğretiminde bu husus, "Fem-i Muhsin" kavramıyla ifade edilir. Öğretim işinde yeterli, yetenekli, okuyuşu ve öğretmesi güzel anlamına gelen bu kavram, "nasıl bir öğretmen?" sorusuna da cevap niteliğindedir.

İkinci husus ise, eğitim-öğretimde son yıllarda ciddi bir ilgi gören "Çoklu Zekâ Teorisi"ni Kur'ân öğretiminde de göz önünde bulundurmak gereğidir. 1983 yılında yazdığı "Aklın Çerçeveleri" adlı eseriyle Howard Gardner, sekiz farklı zekâ türü olduğunu ve insanlarda bir ya da birçok zekâ türünün aynı anda bulunabileceğini savundu. Gardner, birçok ünlü sporcu ve müzisyenin, girdikleri Zekâ Belirleme Testinde (IQ) oldukça düşük puanlar aldıklarını, oysa bunların birçok başarıya imza atan kişiler olduğunu ortaya koydu.[2] Kısa bir süre sonra teorisi tüm dünyada kabul gören bu bilim adamı, aslında "İnsanlar madenler gibidirler."[3] Hadis-i Şerifiyle işaret edilen hususa; yani insanların her birinin farklı özelliklere sahip olduklarına dikkat çekmekteydi. Doğrusu bugün, eğitim-öğretimde Çoklu Zekâ Teorisini dikkate almanın ciddi bir başarı artışına vesile olduğu kabul edilmektedir. Biz de, Kur'ân öğretiminde bu teorinin gereklerini yerine getirmenin, başarıda gözle görülür bir artış sağlayacağı kanaatindeyiz. Aşağıdaki maddelerden birinde bu hususa genişçe değineceğiz.

Şimdi, çocuklarımıza Kur'ân öğretirken dikkate almamamız gereken metodları ele almaya çalışalım.

  1. Sevgi Temelli Yaklaşım

Bilindiği üzere, Kur'ân okumaya başlanırken eûzü-besmele çekilir. Bir sûresi hariç Kur'ân'ın bütün sûreleri besmele ile başlamaktadır. Gerek Besmele'de Allah Teâlâ'nın "Rahmân" ve "Rahîm" sıfatlarının geçmesi, gerekse Rahmân sûresinin ilk iki ayetinde "Rahmân olan Allah, Kur'ân'ı öğretti."[4] buyurulması, Kur'ân eğitimi ve öğretiminde merhamet, şefkat ve sevgi temelli bir eğitim anlayışı ile öğrencilere yaklaşılması hususunda önemli bir işarettir. Bu sebeple Kur'ân öğretiminde öncelik, dersin ve dersi öğretecek hocanın sevdirilmesine verilmelidir. Bunun için de kolaylaştırmak, merhametli olmak ve yumuşak davranmak esastır. Öğretmen baskıcı, kaba ve sert olmamalıdır. Öğrencileri korkutmadan, nefret ettirmeden, onların derse ilgisini çekecek ve öğretmene ülfet etmelerini sağlayacak bir yaklaşım sergilemelidir.[5]

Sevgi temelli yaklaşımın Kur'ân öğretiminde ilk sırada yer alması, din eğitimi ve öğretimi sürecinde çocuğun ya Kur'ân ile ileriki yaşlarda bağını devam ettirmesi veya Kur'ân'dan büsbütün ilgiyi kesmesi gibi dramatik bir öneme sahip olduğu içindir. Geçmişte ve günümüzde pek çok yetişkinin, mukaddes kitabımız Kur'ân veya dinî değerler ile arasına mesafe koymasının sebebi, çocukluk yıllarındaki Kur'ân öğretimi faaliyetinde kendisine uygulanan baskı ve cezalardır.[6] Dolayısıyla, her hâl ü kârda çocuklarımıza Kur'ân'ı sevdirerek, şefkatle ve merhametle öğretmemiz gereğine inanan öğretmenler yetiştirmek, böylesi öğretmenleri arayıp bulmak ve bu hususta son derece ihtimam göstermek şarttır. Çocuğun Kur'ân'a karşı duyduğu sevgisini, öğretmenin yanlış tutumuyla yok etmeye hakkımız olamaz. Bilinmelidir ki, "Kur'ân okurken zorlanan kişiye hem okuduğu hem de zorlandığı için iki kat sevap verileceğini" müjdeleyen hadisin[7], onu öğrenirken/öğretirken zorlanan kişi için de geçerli olduğu açıktır. Bu itibarla, her bir çocuk için, çocukluk yıllarında Kur'ân okumayı öğrenirken yaşadıkları da hafızasında kalan da, sadece hocasından gördüğü anlayış, sevgi, şefkat ve merhamet olmalıdır. Zıddı, asla bir din eğitimcisine ve Kur'ân öğretmenine yakışan bir durum değildir!..

  1. Farklı zekâ türlerine hitap eden bir öğretim metodu uygulanmalıdır.

Yukarıdaki satırlarda, Çoklu Zekâ Teorisinden söz etmiş ve bu teoriden Kur'ân öğretiminde de yararlanmak gerektiğini ifade etmiştik. Şimdi bu konu üzerinde detaylı bir şekilde duralım.

Söz konusu teorinin, insanların sekiz farklı zekâ türünden birine veya birkaçına sahip olabileceğini, dolayısıyla eğitim-öğretimde bu hususun göz önüne alınmasının başarıyı arttıracağını öne sürdüğünü tekrar hatırlatmış olalım. Buna göre şayet eğitim-öğretimde biz farklı zekâ türlerine hitap etmeyi gerçekleştirebilirsek başarısız olma ihtimalimiz son derece düşük olacaktır diyebiliriz.

Kur'ân öğretimi konusunda şu anda piyasada mevcut olan birçok materyal üzerinde yaptığımız inceleme sonucunda diyebiliriz ki, hemen hepsiyle mukaddes kitabımızın okunuşunu öğretmek mümkündür. Mevcut öğretim teknolojilerinin ve materyallerinin bulunmadığı geçmiş dönemlerde bu öğretim faaliyetinin asırlardır gerçekleştirildiğini de unutmayalım. Ancak günümüzdeki teknolojik imkânlardan faydalanmak suretiyle çocuklardaki potansiyel yetenekleri devreye sokarak bu öğretimi gerçekleştirmekten daha güzel ne olabilir? Bu sebeple, Çoklu Zekâ Teorisi içinde yer alan, Sözel, Görsel, Sosyal ve Müziksel Zekâ türlerinin özellikleri dikkate alınarak, Kur'an öğretiminde muhtelif metodlarla bu işin gerçekleştirilmesine çalışılmalıdır. Bazen farklı telaffuza sahip peltek harflerin farklı renklerle gösterilişi, bazen hocanın okuyuşunun koro halinde tekrarı, bazen ikili gruplarla ders çalıştırma; harflerin okunuşunu hikâye ile anlatma… Hâsılı her biri, çocukların zekâ türlerine hitap eden uygulamalardır. Bu teoriden haberdar olan ve uygulayan öğreticilerin başarı oranının yükseldiğine dair bilgi sahibi olduğumuzu da sözlerimize ekleyerek son noktayı koyalım. Ne mutlu, "sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretenlerinizdir" müjdesine nail olan "en hayırlı" kimselere…


[1]Kamer, 54/17

[2] Konuyla ilgili olarak bkz. Pelin Pektaş, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Öğretiminde Çoklu Zekâ Uygulamaları, Ank. 2008, XVII-XXII

[3] Bkz. Müslim, el-Birr ve's-Sıla, 160.

[4] Rahman, 55/1-2

[5] Konuyla ilgili olarak bkz. Nazif Yılmaz, Kur'an Öğretiminde İlkeler, Yöntemler-Teknikler https://dogm.meb. gov.tr/mebiys.../2014/12055905_kuran_okuma_teknikleri.pdf

[6] Örnekler için bkz. Mehmet Emin Ay, Din Eğitiminde Mükâfat ve Ceza, U.Ü. Basımevi, Bursa 1993.

[7] Müslim, Müsâfirûn, 244.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN