Arama

Zekeriya Erdim
Eylül 18, 2019
Yükseköğretimde “ikinci bahar” projesi
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Eskiden beri, insan hayatının doğum ile ölüm arasındaki safha ve süreçleri mevsimlere benzetilir. Çocukluk dönemi "ilkbahar", gençlik dönemi "yaz", yetişkinlik dönemi "sonbahar", yaşlılık dönemi "kış" olarak nitelendirilir.

Ancak, ba denkleme uymayan durumlar da vardır. Erken büyüyen çocuklara da uzun yol yürüyen yaşlılara da rastlanır.

Bizim yakından tanıdığımız, bildiğimiz bazı hanımefendiler ve beyefendiler var. Yıllardır bıkmadan, usanmadan bilgi ve becerilerini artırmaya çalışıyor; birilerinden yahut bir yerlerden muhtelif eğitimler alıyorlar.

Katettikleri her mesafe, katma değere dönüşüyor. Kendileriyle birlikte, başta aileleri olmak üzere, içinde bulundukları çevre ve ortam da gelişiyor.

Onlardan biri, takvim yaşı olarak altmışı çoktan devirdi. Fakat okuma, öğrenme azmi ve gayreti halen devam ediyor olmalı ki; bu öğretim yılı, teşvik ettiği dostları ve arkadaşları ile birlikte, yeni bir "yüksek lisans" programına girdi.

Kayıtları birlikte yaptırdıkları, derslere birlikte gidip geldikleri genç ve yetişkin hanımefendilere; "Onlar benim okul ve sınıf arkadaşlarım" diyor. Ayrıca, Allah ömür verip gün gösterirse; eğitim sürecini "profesör" oluncaya kadar devam ettireceğini söylüyor.

Bu durum bize, yıllar önce haberdar olduğumuz bir olayı hatırlattı. İki binli yılların başlarında, Mısır'daki Arapça ve İslami İlimler eğitimlerini tamamlayarak Türkiye'ye dönen dostlarımız; 55 yaşında ve ilkokul mezunu bir köylü iken karar verip, 90 yaşında Ezher Üniversitesi'nin Reisü'l Ulema'sı (Rektörü) olmayı başaran ve 120 yaşına kadar ömür sürüp arkasında önemli ilmi eserler bırakan adamın ibret dolu hikayesini anlattı.

Onu kendimize "rol model" kabul edip, niyetimizi ve gayretimizi tazelemiştik. Rabbimize nazda ve niyazda bulunup, öylesine aktif ve verimli bir ömür dilemiştik.

İNANCIN VE İDEALİN GÜCÜ

Genel kabule göre; insanı hayata bağlayan en önemli unsur, inançları ve idealleridir. "Atın, süvarinin baktığı yöne doğru koşması" gibi; biz hangi hedefe yahut hedeflere yönelirsek hücrelerimiz, dokularımız, organlarımız, organizmamız ona göre vaziyet alıp şekillenir.

Bu bağlamda, alemlerin ve içindekilerin Rabbi olan Allah'tan bir şeyler istemek anlamına gelen "dua" konusunda; iki ayrı tasnif var. Uzmanlar; bir usul, bir de muhteva açısından tarifler ve tanımlar yapıyorlar.

İhtiyaç duyduğumuz yahut olmasını istediğimiz şeyleri talep etmek "kavli", elde etmek için gayret göstermek "fiili" dua sayılıyor. Öte yandan, mümkün ve muhtemel karşılığın bir kısmı "peşin", bir kısmı "vadeli" alınıyor.

Bizim elde etmek istediğimiz şeye yönelmemiz, peşin olanı. Rabbimizin kabulü yahut karşılığı ise, vadeli sayılanı.

Ayrıca, inanmanın ve ideal sahibi olmanın potansiyel enerjimizi harekete geçirerek kinetik enerjiye dönüştürdüğü bilinen bir gerçek. Biliyor ve inanıyoruz ki; Allah, dünyada da ahirette de niyetlerimizin ve gayretlerimizin karşılığını verecek.

TAZELENME ÜNİVERSİTESİ

Akdeniz Üniversitesi, 2016 yılında, yeni ve farklı bir çalışma başlattı. Gerontoloji Bölümü Kurucu Başkanı ve Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Tufan, sıra dışı bir projeye imza attı.

Antalya'da, 60 yaş üzeri hanımefendiler ve beyefendiler için, "Tazelenme Üniversitesi" açıldı. Yaş ve dönem özellikleri göz önünde bulundurularak, özel bir ders programı yapıldı.

İçlerinde teorik dersler de uygulamalı dersler de var. Gün görmüş, dem sürmüş öğrenciler; bir yandan eski bilgi ve becerilerini tazeliyor, öte yandan yeni bilgiler ve beceriler elde ediyorlar.

Sınav yapılmıyor, not verilmiyor, rekabet stresi ve sıkıntısı içine girilmiyor. Gençler gibi diploma alıp meslek ya da kariyer sahibi olmak için değil; sadece ve sadece öğrenmek için geliniyor.

Yaşı tutan herkes, bu üniversitenin öğrencisi olabiliyor. Üç yıllık ücretsiz eğitimden sonra, mezuniyet belgesi alabiliyor.

Şimdilerde, İstanbul'da da şubesi açılmış. Bir vakıf üniversitesi, projenin İstanbul ayağını oluşturacakmış.

Biz deriz ki; Türkiye genelinde, her okulun içinde "yetişkin sınıfı", her üniversitenin bünyesinde "yaşlı bölümü" bulunmalı. Hangi yaş ve seviyede olursa olsun, eğitim sürecini devam ettirmek isteyen insanlar buralara alınmalı.

Bir yandan, sosyal bir ortamın ve anlamlı bir faaliyetin içinde bulunarak hayata daha sıkı tutunur; öte yandan, bilgi ve becerilerini artırarak kendilerini geliştirirler. Kimileri başkalarına yük olmaktan kurtularak kendi ayakları üzerinde duracak, kimileri ailelerine ve çevrelerine katkıda bulunarak yük alacak hale gelirler.

Sosyal ve psikolojik, kültürel ve ekonomik yönlerden katma değer üretimimiz artar. Ayrıca, anlamlı ve değerli bir bütünün parçası olmanın onurunu yaşar; daha sağlıklı, huzurlu, başarılı ve hatta uzun ömürlü olurlar.

Sonuç olarak; "yaşlı bakım evleri" açmak yerine, "yetişkin eğitim kurumları" açalım. Yediden yetmiş yediye, "aktif ve verimli yaşayan" bir ülke ve toplum düzeyine ulaşalım.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN