Arama

Zekeriya Erdim
Eylül 15, 2019
Devlet aklı “baba”, millet vicdanı “ana” gibidir
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Bizim kültür ve medeniyet geleneğimize göre; ailede baba disiplin ve otoriteyi, ana şefkati ve merhameti temsil eder. Yer göğün rahmetine muhtaç hale geldiğinde; gürleyip yağmak babaya, toprağa düşen tohumu berekete dönüştürmek anaya düşer.

Yıllar önce, bir ana kuzusu; cahillik edip "hayırsız evlat" dedirtecek şeyler yapmıştı. Nahoş bir şekilde terk-i diyar eyleyip, aile efradı ile bağlarını koparmıştı.

Nice sonra, aklı başına gelip yeniden irtibat kurma niyeti ve gayreti içine girdiğinde; babası biraz ağırdan aldı. Anası ise; kollarını ardına kadar açıp, hasretle bağrına bastı ve sımsıkı sarıldı.

Hatta, diğerlerine de bir an önce barışıp ilişkilerini normale dönüştürmeleri için baskı yaptı. Zaman zaman tembihini tazeledi ve kendisine iyi davranmalarını hatırlattı.

Devlet ile millet arasında da buna benzer bir durum var. İnsan ve toplum hayatı açısından; devlet aklı "baba", millet vicdanı "ana" rolünü oynuyorlar.

Uzun yıllar boyunca, "terör sorunu"nun oluşturduğu sosyal, kültürel, siyasal, ideolojik süreçte; bu tanıma uygun olaylar, durumlar yaşadık. Devlet aklı ile çözüm üretmeye yönelik her yolu denedik; millet vicdanı ile acı kayıplarımıza rağmen bağrımıza taş basıp, gidişatı sabırla ve anlayışla karşıladık.

ÇÖZÜM SÜRECİ

Yakın geçmişte, bu ülkede bir "çözüm süreci" yaşandı. "Hayırsız evlat" olmanın çok çok ötesine geçerek, "bebek katilleri" haline gelen vahşi teröristlere; silahı bırakıp dağdan inme ve normal hayata dönme fırsatı tanındı.

Ayrıca sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, hukuki, psikolojik tedbirlerle özgürlük alanları genişletildi; refah seviyeleri yükseltildi. Kavlen ve fiilen; "Dağdan inin, evinize dönün, birilerinin maşası ve tetikçisi olmayı bırakın, ölmeye ve öldürmeye son verin" denildi.

Fakat onlar, iyi niyeti sonuna kadar istismar ettiler. Uzatılan eli kırma, açılan kapıdan ateş ve kanla birlikte girme yoluna gittiler.

Sivil ve siyasal görünümlü maskeli yapılar üzerinden; dağa kaldırmalar ve kaçırmalar devam etti. Çalınan devemizle ve yükümüzle birlikte, şefkat ve merhamet hislerimiz de gitti.

Ancak bu arada, çok önemli bir farkındalık oluştu. Yaşanan tecrübelerden sonra, devlet aklı ile millet vicdanı aynı noktada buluştu.

Şimdi babalar ve analar, yan yana duruyorlar. Söylemleriyle ve eylemleriyle, dünyaya aynı mesajı ve muhtevayı veriyorlar.

Bizi içeriden vurup, ocağımıza ateş düşürenlerin kim ve ne olduğunu biliyoruz. El ele, gönül gönüle verdik; inlerini bulmaya, evlatlarımızı almaya geliyoruz.

DİYARBAKIR DİRENCİ

Devlet baba, yurdunu ve yuvasını korumak için tüm gücünü ve imkanını kullanırken; millet ana da sürece katkıda bulunmak için harekete geçti. Yıllardır için için ağlayan kanadı kırık, yüreği yanık kadınlar; Diyarbakır'da, evlat katillerinin kapısı önünde, oturma eylemi yapma yolunu seçti.

Kimse organize etmemişti ama bir ananın artık dayanılmaz hale gelen acısını dışa vurması ile feryatlar evleri aştı, sokaklara taştı. Çok kısa bir zaman içinde kemiyet açısından onlara, keyfiyet açısından milyonlara ulaştı.

Dağları, taşları, ağaçları, kuşları koruma bahanesiyle bir kaşık suda fırtına koparmaya kalkışan iki yüzlüler görmezden, duymazdan gelseler de gönüllerden çıkanlar göklere yükseliyor. Bu yürek eylemi, giderek evlat acısı çeken tüm anaların, kanadı kırılmış tüm dul kadınların ve boynu bükük kalmış tüm yetim yavruların ortak sesi, ortak nefesi haline geliyor.

Görünen o ki, bileğin bükemediğini yürek bükecek. Şefkatin ve merhametin gözyaşları, çoktandır hasret kaldığımız huzuru ve güveni, barışı ve kardeşliği geri getirecek.

Akıntıya kürek çeker gibi, bu gidişi engellemeye, ertelemeye çalışanlar var. Dağdaki teröristlerin ovadaki temsilcileri, kendilerine tanınan siyasal mücadele hakkını ihanet için kullanarak; iç savaş çığırtkanlığı yapıyorlar.

"İt ürer, kervan yürür" deyip, biz devlet aklı ile millet vicdanını iyiliği büyütmek ve geliştirmek için kullanalım. Haddini bilmezlere had bildirme işini de ilgili kurumların sorumluluğuna bırakalım.

ŞEHİT YAKINLARININ SESİ

Bu doğal ve doğru gidişe, bir unsurun daha ilave edilmesi gerekir. Sadece Diyarbakır'da değil, tüm Türkiye'de; terör kurbanı olan şehitlerin ve gazilerin analarının, babalarının, eşlerinin, çocuklarının da sesleri yükselmelidir.

Ocağına ateş düşen binlerce evimiz, köyümüz var. Onlar da canı gönülden "Biz yandık, başkaları yanmasın" diyorlar.

Sosyal ve siyasal mensubiyetlerimizi bir kenara bırakıp, bu konuda yek vücut olmalıyız. Terörün dağdaki ve ovadaki kurbanlarını kurtarmak ve bu çift taraflı evlat kayıplarına son vermek için; Diyarbakır Anneleri'nin yanında durmalıyız.

Diriliş ve direniş bayrağı, en yüksek kalelere ve burçlara dikilmeli. Terörü ve teröristi siyasetin ve ekonominin vurucu gücü olarak kullanan dahili ve harici hainler, zalimler; bu kanalın kuruduğunu açık ve net bir biçimde görmeli, bilmeli.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN