Arama

Veysel Kurt
Eylül 18, 2019
Ankara Zirvesi

Suriye krizinin çözümüne yönelik önemli mekanizmalardan birisi olan Türkiye, Rusya, İran üçlü zirvesinin beşincisi Ankara'da gerçekleşti.

Üçlü zirve krizi çözecek sihirli bir değnek elbette değil. Ancak Suriye krizinde işleyen tek mekanizma olması ve somut çıktılar üretmiş olması dolayısıyla oldukça önemli.

Rejimin İdlib'e yönelik saldırıları ve Rusya'nın da bu saldırılara arka çıkması dolayısıyla zirvenin gergin bir atmosferde geçmesi beklenmekteydi.

Ancak Erdoğan'ın Rusya ziyaretinin bu anlamda oldukça önemli bir işlev gördüğünü unutmamak lazım.

Beklenenden daha olumlu bir atmosferde gerçekleşen Zirve müzakereleri üç ana konu etrafında yoğunlaştı: Mülteciler, Anayasa Komitesi ve terörle mücadele.

Bu üç konuda tıkanan süreçlerin aşımına yönelik görüşlerini dile getirdi ve taraflar pozisyonlarını açıkça ortaya koydu.

Üç ülkenin de üzerinde en rahat mutabakata vardığı konu mülteciler meselesi.

Türkiye, hem mülteci yükünü hafifletmek hem de Suriye'de önümüzdeki yıllarda gerçekleşmesi beklenen seçimlerin daha meşru bir zeminde gerçekleşmesi için Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşünü önemsiyor. Bunun için geri dönüşleri kolaylaştıracak oldukça somut projeler sunuyor.

Irak ve Lübnan'ın da Üçlü zirveye gözlemci olarak katılmasının mülteci meselesi ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Lübnan, Türkiye ve Ürdün'den sonra en fazla Suriyeli mülteciyi barındıran ülke. Hatta nüfus oranına göre bakıldığında bu anlamda birinci sırada. Irak da ABD işgali sonrasında mülteci vermiş, Suriye krizi ile birlikte mülteci alan bir ülke olarak, geliştirilecek çözüm mekanizmalarına ihtiyaç duyan bir ülke. Ürdün'ün de bir sonraki zirvede gözlemci statüsü kazanması sürpriz olmayacaktır.

Rusya ve İran ise mültecilerin geri dönüşünü ülkede Esed rejimi altında bir normalleşme süreci olarak görmekte. Farklı sebeplerle de olsa üç ülkenin de mültecilerin geri dönüşünden çıkar sağlamaları, çözüm mekanizmaları üzerinde anlaşmalarını kolaylaştırıyor.

Ancak mülteci meselesi maalesef tek başına ele alınabilecek bir konu değil. Önemli ölçüde terörle mücadele konusuyla da alakalı. Ve bu konuda Rusya ile İran "radikal gruplar" başta olmak üzere muhalefeti sorunsallaştırırken Türkiye'nin önceliği tabi ki PKK/PYD. Haliyle üç ülkenin terör söyleminin içeriğini farklı bir şekilde doldurmaları bu konuda bir konsensüsü zorlaştırıyor.

Türkiye'nin yaklaşımı ise iki meseleye birden çözüm bulma perspektifine dayanıyor. Terörden temizlenmiş bölgelerde mültecilere yönelik yeni yaşam alanlarının inşa edilmesi bu anlamda oldukça somut bir öneri. Benzer şekilde Fırat'ın doğusunun da terörden temizlenerek mültecilerin geri dönüşüne imkan verecek şekilde dizayn etmek de aynı bakış açısıyla değerlendirilebilir.

Rusya ve İran'ın ise PKK/PYD konusunda çekingen davrandığını biliyoruz. Rusya PKK'yı zaten terör örgütü olarak tanımıyor. Ve bu meseleyi Türkiye'nin "halletmesi"ni beklediği için bu sorundan dolayı ABD ile karşı karşıya gelmek istemiyor.

İran ABD'nin Suriye'deki varlığını çok temel bir sorun olarak görürken PYD'yi söz konusu etmemesi ise dikkat çekici.

Ancak Türkiye'nin bu örgüte yönelik olası bir operasyonunda bir direnç göstereceğini düşünmüyorum. Bu da Türkiye için önemli bir kazanım.

Çalışma sürecinin ne zaman başlayacağı henüz netleşmemiş olsa da Anayasa Komitesinin tamamlanmış olması ise zirvenin en somut çıktısı olarak duruyor.

Komitenin bu üç ülke tarafından belirlenmiş olması, siyasi çözüm sürecinde bu ülkelerin ağırlıklı bir role sahip olacağını gösteriyor.

Veysel Kurt

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN