Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Eylül 30, 2019
Yaşlanan dünya

1 Ekim Dünya Yaşlılık Günü olarak kutlanıyor.

Gerçekten dünya nüfusu giderek yaşlanmaktadır. ABD Sayım Bürosu'nun 2009 tarihinde yayınladığı rapora göre, dünyada yaşlı nüfus bugüne kadar görülmemiş bir hızla büyümektedir ve yakın gelecekte genç nüfusu geçecektir. Tüm dünyada 65 yaş ve üstü popülasyon 2008 yılı ortalarında 506 milyon olarak hesaplanmıştır. Bu sayı 2040 yılında iki katına çıkarak 1.3 milyar olacak ve tüm dünya nüfusunun % 14'ünü temsil edecektir. Rapora göre 2008 ila 2040 arasında pek çok ülkede 80 yaş ve üstü nüfus % 233 artış göstererek, toplam popülasyonun en hızlı büyüyen bölümü olacaktır.

Dünya nüfusunun 2014 yılında % 8.3'ünü yaşlı nüfus (65 yaş ve üzeri) oluşturdu. En yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ülkeler, sırasıyla % 29.5 ile Monako, % 25.8 ile Japonya ve % 21.1 ile Almanya oldu. Türkiye bu sıralamada 228 ülke arasında 94. sırada yer almıştır.

Yaşlanan nüfus hem zengin hem fakir, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümesini ciddi bir şekilde yavaşlatacaktır. Sosyal güvenlik ödemelerinde, sağlık harcamalarının karşılanmasında güçlükler ortaya çıkacak, kamu harcamalarının yeniden yapılanması gerekecektir.

ABD'de doğumdan itibaren beklenen hayat süresi, 1900'de 47 iken, 2002'de 77.3'e kadar çarpıcı olarak yükselmiştir. Şu anda "yaşlı" olarak kabul edilen kişiler bile uzun yıllar yaşama beklentisi içinde olabilirler. 65 yaşına gelmiş bir erkek için, ortalama yaşam süresi beklentisi 16 yıldan fazla iken, 65 yaşında bir kadın için, ortalama yaşam süresi beklentisi yaklaşık 20 yıldır; 85 yaşındaki erkekler 6 yıl daha yaşamayı beklerken kadınlar için bu süre 7 yıldır. Önümüzdeki on yıl içinde doğan Avrupalı ve ABD'li bebekler, kendilerinden 100 yıl önce doğmuş bebeklere göre iki kat daha uzun ömürlü olacaklardır.

2003 yılında ABD'de nüfusun % 20'sinden fazlası 55 yaş üstündedir ve % 12'den fazlası 65 yaş veya üstüdür. 2030 yılında her üç Amerikalıdan biri 55 yaş veya üstünde, her beş Amerikalıdan biri en az 65 yaşında olacaktır. ABD'de bugün 100 yaşın üzerinde 75.000'den fazla insan bulunmakta ve bu sayının önümüzdeki on yıl içinde ikiye katlanması beklenmektedir.

2020 yılında Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde 65 yaş üzeri nüfusun toplam nüfusa oranı % 21'i bulacaktır.

Türkiye ise Endonezya'dan sonra dünyanın en hızlı yaşlanan ikinci ülkesi olup şu an 6 milyon yaşlı (65 yaş ve üstü) nüfusa sahiptir. Bu sayının 2020 yılında 12 milyona, 2050'de 19.5 milyona ulaşması beklenmektedir. Oran olarak ise 2012'de ülkemizin 65 yaş ve üstü oranı % 7'lerde iken, bu oranın 2023'te yüzde 10'lara, 2050'de yüzde 20'lere, 2075'de ise yüzde 27'lere çıkacağı beklenmektedir. Bu haliyle bile Türkiye, Avrupa Birliği'ne üye aday ülkeler arasında en genç ülke olma özelliğini hâlâ sürdürmektedir.

Günümüzde sayısı artan bir yaşlı grubu da yaşayan asırlık (100 yaş üstü) ile süper asırlık (110 yaş ve üstü) insanlardır. Yapılan demografik araştırmalar, asırlıkların sayısının 1950 yılından beri her 10 yılda ikiye katlandığını göstermektedir.

En yaşlı olarak tanımlanan 80 yaş ve üzeri nüfusun toplam yaşlı nüfus içindeki payı AB ülkeleri için 2014'de % 21.2'dir. Yaşlı nüfusun % 0.1'ini oluşturan 100 yaş ve üzerindeki yaşlı sayısı ise 5283'tür. Japonya'da 100 yaşını geçenlerin sayısı 36 bini aşmıştır. Bu sayının % 86'sını kadınlar oluşturmaktadır.

Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi'nin 2012 yılı verilerine göre, AB üyesi olan 28 ülkenin ortalama hayat süresi 80.3'tür. Türkiye için bu rakam 2013'te 76.3 olmuştur.

YAŞLILARIN ARTIŞI NE GİBİ SORUNLAR GETİRİYOR?

Gerek ABD'de, gerekse Avrupa ülkelerinde yaşlı nüfustaki bu artışı dikkate alarak yapılan çalışmaların sonuçlarına bakılırsa, tüm dünyayı bundan sonraki 30-50 yıl zorlayacak olan problemler şunlardır:

1-Yaşlanan nüfus ve en yaşlıların (85 üzeri) hızı artışı,

2-Uzayan hayat süresi,

3-Gelişmiş ülkelerde toplam nüfusta azalma (yaklaşık %13),

4-Kamu sosyal güvenlik sistemi ve sağlık sistemi harcamalarında şişme ve zorlanmalar, yine sosyal güvenlik ve emeklilik sistemi üzerinde baskı,

5-Görülme sıklığı gittikçe artan kronik hastalıklar,

6-Enfeksiyon hastalıkları ve kronik hastalıkların birlikte getirdiği "çifte yük",

7-İyi yetişmiş sağlık çalışanı ihtiyacının artması,

8-Bugünkü sağlık sistemlerini yetersiz kalacağı beklentisi,

9-Yaşlı nüfusa sahip çıkma veya bakımını yüklenme sorumluluğunda ailenin rolünün azalması(gelişmiş ülkelerde yaygın olarak görülen bu yaklaşımın gelişmekte olan toplumlarda da yaygınlaşması).

Alzheimer'dan Korunma

Yaşlıların en büyük kâbusu bunama (demans) rahatsızlığına yakalanmaktır. Demansın da % 70'ini Alzheimer tipi oluşturur. İşte demanstan korunmak için dikkat edilecek hususlar:

  • Entelektüel ve zihinsel uyarıcı etkinlikler sürdürülmeli. Sürekli yeni ve kompleks bilgiler öğrenmeli. Akademik eğitim, kitap okumak, bulmaca çözmek gibi zihinsel aktiviteler oldukça yararlıdır. Hayatları boyunca beyinleriyle çalışan insanların Alzheimer hastalığına yakalanma riskleri düşüktür.

•Kitap okuma, yazma, aktüaliteyi takip etme, bulmaca çözme ve diğer beyin uyarıcı aktivitelerle uğraşmalı.

•Beslenmeye özen göstermeli. Unlu ve şekerli gıdalardan, trans yağlardan uzak durmalı. Sağlıklı ve taze gıdalar tercih edilmeli. Zeytinyağlı, meyve-sebze gibi gıdalara öncelik verilmeli. Ambalajlı, işlemden geçmiş ve konserve yiyecekler yenmemeli. Fazla kilodan ve obeziteden kaçınmalı. Fazla kilo varsa diyet ve egzersizle verilmeli.

•Sigara önemli risk faktörüdür. Sigaranın her nefesi, vücudun antioksidan savunmalarını yok eden binlerce serbest radikal üretir. ABD'de 40 milyon sigara bağımlısı vardır ve her biri demans, felç, kalp hastalıkları, diyabet ve bazı kanser türleri için risk demektir. Bu rahatsızlıkların hepsi de beyin fonksiyonları üzerinde zararlı etkilere sahiptirler.

•Alkol kullanmamalı.

•Uykunun yeterli ve düzenli olması da önemlidir. Bir gece bile uyumamak, fiziksel ve bilişsel fonksiyonlarımızı anında etkileyebilmektedir.

•Yüksek tansiyon ve şeker hastalığı kontrol altına alınmalı. Yüksek olmamasına dikkat edilmeli.

•Hareketli yaşamalı. Rutin egzersiz yapmalı. Yürüyüşe önem verilmeli. Bunun için haftada üç kere en az yarım tempolu olarak yürümek, yüzmek, bisiklete binmek veya fitness uygundur. Pasif yaşantı uygun değildir. Çünkü fiziksel aktivite beyne kan akışını artırır, bu da beyin hücrelerinin zinde ve formda oluşuna katkıda bulunur.

•Kişinin mutlu evlilik yapması, çocukları ve yakın akrabalarıyla, dost ve arkadaşlarıyla sık görüşmesi de demanstan koruyucu olarak işe yaramaktadır. Çünkü yaşlı insanda görülen yalıtılmışlık, yalnızlık, yoksulluk problemi artırmaktadır.

  • Ev dışı sosyal ilişkilere devam etmeli. Yani aile dışında da kişinin çevresi, dost ve arkadaşları olmalı. Toplumsal bağlantılar sürdürülmeli.

•Stresten kaçınmalı. Stres hormonlarına kısa süreliğine maruz kalmak bile geçici hafıza sorunlarına ve zihinsel fonksiyonlarda düşüşe yol açabilmektedir. İş yerindeki stresin çalışma üretkenliğini ve performansı bozduğunu, sağlığı olumsuz etkilediğini biliyoruz. Özel yaşamdaki stres de böyledir.

•Bu yüzden sürekli iş olmamalı, dinlenmeye ve hoş vakit geçirmeye de zaman ayırmalıdır. Gerçekten zevk aldığımız bir aktivite ile uğraşırken hem günlük sıkıntılardan uzak kalırız hem de beynimiz daha genç ve zinde kalır.

  • Özellikle kolesterol düşürücü ilaçlar başta olmak üzere gereksiz ilaç kullanımına dikkat etmeli.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN