Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ekim 10, 2019
Zafere nâil olanlar, sefere tâlip olanlardır!..
Sesli dinlemek için tıklayınız.

9 Ekim 2019 Çarşamba günü saat 16:00 itibariyle Barış Pınarı Harekatı başlamış oldu. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın "Başkomutan" sıfatıyla başlama emrini verdiği ve tüm dünyaya duyurduğu bu harekat için uzunca bir süredir yapılan hazırlıklar dün itibariyle artık "sefer" niteliği kazandı. "Seferi nasip eden Allah Teâlâ, zaferi de müyesser kılsın" niyazı, müminlerin gönlünde ve dilinde nice dualara dönüşüp semaya yükseldi, gece boyunca…

Diyanet İşleri Başkanlığı ise Perşembe sabahı tüm camilerde Fetih Suresi okunarak topluca dua edileceğini duyurdu. Ajanslar, Türk Silahlı Kuvvetleriyle birlikte hareket eden Suriye Milli Ordusu'nun, harekat öncesinde toplu halde dinlediği Fetih Suresi tilavetini yayınlarken, sosyal medyada düğüne gider gibi harekat bölgesine intikal eden Mehmetçiğimizin otobüsünde askerlerimizden birinin tatlı sesiyle okuduğu Fetih suresi yankılanıyordu… Nedir Fetih suresindeki sır?.. Bu sure nelere dikkatimizi çekmektedir?.. Geliniz, Son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa'nın (sav) yaşadıklarından ve sünnet-i seniyyesiyle beraber ümmetine bıraktığı en değerli emaneti Kur'an-ı Kerim'den bu sorunun cevabını bulalım…

"BİZ SANA APAÇIK BİR FETİH VERDİK" AYETİ NEYİ MÜJDELİYORDU?

Hicretin 6. Senesiydi… Bir gece rüyasında beraberindeki müminlerle birlikte Kabe'yi tavaf ettiğini gördü Sevgili Peygamberimiz… Uyandığında heyecanını paylaştığı Ashab-ı Kiram da yıllardır hasretini çektikleri Mekke'yi görmek, Kabe-i Muazzama'yı tavaf etmek arzusuyla dolu gönüllerini ferahlatıcı bir müjde olarak kabul ettiler bu rüyayı… Hazırlıklara başlandı ve Mekke'ye doğru yola çıkıldı… Niyet, sadece umre yapmaktı… Bu sebeple yanlarına savaş hazırlığı namına bir şeyler almamışlardı…

Hudeybiye mevkiine gelindiğinde Mekke'nin söz sahibi müşrikleri tarafından şehre girişleri engellenen, Hz. Osman'nın aracılığıyla çözüm çabalarından da bir netice alamayan Müslümanlar için razı olmak durumunda kaldıkları, adeta zorlandıkları bir anlaşma, son seçenek olarak karşılarında duruyordu. Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz, İslam Tarihinde "Hudeybiye Antlaşması" olarak bilinen bu anlaşmayı imzalamıştı… Niyetlendikleri umre ibadetini yapamadan döndükleri için büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığı yaşayan müminlerle birlikte dönüş yolunda nazil olan Fetih Suresi işte bu şartlar altında ve Ashab-ı Kiram'ın ortaya çıkan sonucu kabullenmekte zorlandıkları bir psikolojinin hüküm sürdüğü ortamda nazil olmuştu… Allah Teâlâ'nın, "Andolsun ki, sana apaçık bir fetih nasib ettik" hitabıyla başlayan surede Peygamberimiz ve ashabının Allah katındaki durum ve dereceleri, onların umre ibadetini engelleyen müşrikler ile onları yalnız bırakan münafıkların acı sonları hakkında önemli bilgiler verilmiş, bu barışı takip edecek olan fetihler müjdelenmişti. Surenin son ayetinin son ifadeleri de oldukça manidardı:

"Allah iman eden ve salih amellerin (iyi, güzel, yararlı işler) sahiplerine, bağışlama ve büyük bir ödül vaad etmektedir."

O halde diyebiliriz ki, müjdelerle başlayan müjdelerle son bulan bir sure olan Fetih Suresi, her çağda ve her dönemdeki müminler için müjdelerle dolu bir suredir. Aynı zamanda, Sevgili Peygamberimizin, "Üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha değerli ve güzel bir sûre" olarak nitelendirdiği üzere kıymetli ve derin anlamlı bir suredir. Mekke'nin Fethi gününde şehre girerken devesinin üzerinde, etrafındakilerin de duyacağı şekilde bu sureyi okuyan Peygamberimizin örnekliği doğrultusunda asırlardır Müslümanlar, cihad için sefere çıktıklarında, ticari ve ilmi amaçlı yolculuklarda ve zorluklarla karşılaşma ihtimali bulunan durumlarda Fetih Suresi okuyarak Allah'tan yardım dilerler. Çünkü Peygamberimizi bu sure ile teselli eden ve müjdeler veren Allah Teâlâ, onun ümmeti olan müminleri de umduklarına nâil edecektir. Çünkü Allah'ın, bir başka ayette ifade buyurduğu üzere bir vaadi daha vardır:

"…Müminlere yardım etmek de bize düşer." (Rûm, 47)

KULA DÜŞEN SEFERDİR, ZAFER ALLAH'IN VA'Dİ VE TAKDİRİDİR

Kur'an-ı Kerim, geçmiş ümmetlerden ve onlara gönderilen peygamberlerden sık sık söz eder. Hemen birçok surede, aktarılan bir hatıra ile peygamberlerden ve mücadelelerinden, yaşadıkları zorluklardan, üstün gayretlerinden söz edildiğini görmek mümkündür.

İnsanlık tarihiyle yaşıt kavramlardan biri de "savaş"tır. Savaşı bir mücadele biçimi olarak görmek mümkündür ve kişinin canını, malını, onurunu koruma mücadelesinde bulunması da bir "kişilik hakkı" olarak kabul edilmiştir. Ancak tüm mücadelelerinde insanın "insanca" davranması adına uyması gereken birtakım evrensel kurallar ortaya çıkmıştır ki, bunlar "Savaş Hukuku" kavramı altında ele alınmıştır.

İslam dini, savaş hukuku başlığı altında dikkat çeken kuralları asırlar önce insanlığa öğreten, canını, malını, onurunu ve mukaddes değerlerini koruma adına girişeceği mücadelelerde, uyması gereken prensipleri, Müslümanlara Peygamberleri aracılığıyla ve kesin bir dille emreden bir dindir. İşte bugün, yaşadığımız tam da budur… Evlerinden, yuvalarından, yurtlarından zorla çıkarılan, ektiği tarlasına, ekmeğini kazandığı tezgahına el konulan mağdur ve mazlum insanların topraklarını yeniden onlara vermek, haksız yere kimsenin canına kast etmeden, haklının hakkını koruma altına almak maksadıyla hassas ve sorumlu davranarak; haksızın gasbına, zalimin zulmüne engel olmak için Türkiye bu harekatı başlatmıştır. Çünkü mümin aynı zamanda şu ayetlerin muhatabıdır:

"Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? Müminler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise bâtıl dava uğrunda savaşırlar. Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphe yok ki şeytanın planı (tuzağı) daima zayıftır." (Nisa, 75,76)

Bugün yeryüzünde, yaşanan felaketlerde her zaman sadece insan olduğu için mazluma el uzatan devletimiz ve milletimiz, aynı zamanda İslam Dünyasında mazlum ve mağdurların ümit kaynağı ve gözbebeğidir. İşte bugün millet olarak da bize düşen dua ve niyazlarla bu ordunun arkasında ve yanında olmaktır.

Allah, bu devletin ordusuna ve bu milletin evlatlarına, çıktığı seferinde şanlı bir zafer nasip eylesin… Bedir'de lütfederek gönderdiği manevi desteğini bugün de ordumuza göndersin… Samimiyetle okunan Fetih Surelerini şanlı bir zaferin vesilesi kılsın… Ümmet-i Muhammed'in derdiyle dertlenen ülkemizi ve ordumuzu, Muhammed Mustafa hürmetine her alanda mansûr ve muzaffer eylesin…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN