Nâyî Osman Dede’nin Mi‘râciyye’si
Miraciyeler edebiyatımızın önemli nazım türlerinden olup genellikle Miraç kandillerinde topluca...
Edebiyatımızın destansı ve bir o kadar da gizemli şiirlerinden biridir Mihriban. Günümüze değin onlarca sanatçı tarafından seslendirildi. Öyle ki toplumumuzun topyekûn gönül yangını oldu. Peki, lambada titreyen alevi üşütecek kadar derin sözleri söyleten kimdi? Mihriban diye biri gerçekte var mıydı? "Eski Defterler"in yeni bölümü ile karşınızdayız.
🔸Bu toprakların yetiştirdiği en büyük şairlerden biriydi Abdurrahim Karakoç. Vatan sevgisi ve hicivleriyle tanınırdı. Fakat davası kadar aşkıyla da bilinirdi. Öyle ki herkesin gönlünde bir sevda yeşertti şiiriyle.
🔸 "Her şiir, şairinin parmak izidir." derdi. Öyleydi de. Onun şiirlerindeki inceliği yakalamak her şairin harcı değildi. Yüzün üzerinde şiiri bestelendi Karakoç'un. Fakat hiç şüphesiz bunlar arasında en çok sevilen ve tanınanı Mihriban'dı.
🔸 Musa Eroğlu'nun sesiyle özdeşleşen bu şiir, yediden yetmiş yediye herkesin gönlünde taht kurdu.
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban!
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban!
Yâr deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lâmbamda titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban!
🔸 Yâr deyince kalemi elden düşürecek, lambada titreyen alevi üşütecek kadar saf, pırıl pırıl bir aşkın dizelere yansımış haliydi Mihriban. Halk tarafından o kadar benimsendi ki bir efsaneye dönüştü şiir. Hakkında birçok söylenti çıktı, hikâyeler anlatıldı. Bu hikâyelerden birini size aktaralım:
➡Karakoç, gençlik yıllarında âşık olur, karşılıklıdır da bu sevda. Gel zaman git zaman Karakoç'un ailesi gençlerin arasındaki bu sevgiyi, evlilik ile tamamlamak ister. Fakat kızın ailesi, yaşı küçük olduğu gerekçesiyle karşı çıkar. Daha sonra da kızın başka biriyle nişanlı olduğunu ileri sürerler. Ailesinin bu evliliğin olamayacağını bildirmesiyle Karakoç, imkânsız aşkına yazar Mihriban'ı.
❗ Şiirin asıl öyküsü bu değildir. Mihriban anlatılan bu söylentilerin çok daha ötesindedir. Yeğeni Oğuz Karakoç da verdiği bir röportajda bu konuya değinir. Şiirle ilgili çıkan hikâyelerin hepsinin yanlış anlatıldığını dile getirir.
🔸Abdurrahim Karakoç'un birine sevdalandığı ve genç kızın da onu sevdiği doğruydu.
🔸Oğuz Karakoç'un aktardığına göre bu aşkın filizlenmesi, "Güneydoğu Anadolu bölgesinde, usta şair ve âşık olduğu kişinin katıldığı bir etkinlikte olmuştur."
🔸Hatta onunla mektuplaşırken kaleme almıştı Mihriban'ı. Fakat şiirde geçtiği gibi ne genç kızın adı Mihriban'dı ne de saçları sarıydı. Bu Karakoç'un ona takmış olduğu sembol bir isimdi sadece.
🔸Aradan her ne kadar zaman geçse de asla ismini açıklamadı usta şair. Dile düşürmedi sevdiğini. Onun sevdası böyle naifti işte. Kim olduğuna dair sorular sorulduğunda şöyle cevap vermişti.
Dünyanın her tarafında. Ben de bilmiyorum artık kimdi olduğunu, o şifreyi açmayacağım, o şifre öyle kalacak çözülmeyecek. Herkesin bir Mihriban'ı var.
🔸Ter temiz ve masumdu onların mektuplaşması. Bir röportajında şu cümleleri kurmuştu:
O bana mektup yazardı, ben ona yazamazdım. Elin kızının evine mektup mu gönderilir, ayıptır. Yaşadığı şehirde bir gazete çıkardı ben o gazeteye şiirler yazardım. Herkes şiir diye okurdu ama Mihriban bilirdi ki kendine mektuptur onlar.
🔸İşte bu mektuplardan birinde Karakoç "artık unutalım bunları" dedi. Bunun üzerine "unutmak kolay mı?" diye cevap geldi. Unutursun Mihriban'ım şiiri de böyle ortaya çıktı.
"Unutmak kolay mı?" deme
Unutursun Mihriban'ım.
Oğlun, kızın olsun hele
Unutursun Mihriban'ım.
🔸 Bu destansı Mihriban şiirinin nasıl yazdığını ise şöyle anlatmıştı Karakoç:
O zamanlar elektrik yoktu. Lamba ışığı altında yazıyordum. Şiire başladığımda lambadaki alev titremeye başladı. 'Lambadaki alev üşüyor' çıktı.
🔸 Bu kuvvetli aşk, Abdurrahim Karakoç'un dizeleriyle buluşunca Mihriban isimli bir destan ortaya çıktı. Velhasılıkelam çağımızın Leylası haline geldi Mihriban.
🔸 Birçok söylentiye rağmen gerçek, usta şair ve sevdiğinin arasında gizli.
🔸 "Lambada titreyen alev üşüyor" gibi derin manalar taşıyan dizeyi yazdıran aşkın asıl öyküsünü bilmesek de okuyan herkesin gönlünde bir sevdayı yeşerttiği için minnettarız.
Eski Defterleri kapatmadan siz de Abdurrahim Karakoç'un en sevdiğiniz şiirini yorum yazarak bizimle paylaşmayı unutmayın. Bizler merakla okuyor olacağız.
▶ Mescid-i Aksa'nın son Osmanlı askeri: Iğdırlı Onbaşı Hasan
▶Osmanlı'nın ihtişamlı Ramazan geleneği: Kadir Alayları
▶Osmanlı'nın yardım eli: Zimem Defteri geleneği
▶ Zahide'm türküsünün hüzünlü hikayesi
▶ Monna Rosa şiirinin arkasındaki gizem
▶ Cemil Meriç, gözlerini nasıl kaybetti?
▶ Necip Fazıl'ın ilk pişmanlığı!
Editör - Sunucu: Burcu Sandıkçı
Kamera - Kurgu: Ahmed Helal
_______________________________________
FİKRİYAT.COM SOSYAL MEDYADA!
Dijital medyanın tüm mecralarında yer alan Fikriyat.com sosyal medyada da aktif olarak faaliyet gösteriyor.
Fikriyat'ı aşağıdaki sosyal medya adreslerinden takip edebilirsiniz;
👉 Fikriyat.com mobil uygulamasını ise buradan indirebilirsiniz.
TÜM ÇALIŞMALAR YOUTUBE KANALIMIZDA!
Fikriyat.com sitesinde ve mobil uygulamasında yer alan tüm video içeriklerini eş zamanlı olarak da youtube kanalımız üzerinden izleyebilirsiniz.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan FİKRİYAT veya fikriyat.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Miraciyeler edebiyatımızın önemli nazım türlerinden olup genellikle Miraç kandillerinde topluca...
Düşünce dünyamızın müstesna ismi Alev Alatlı 2 Şubat tarihinde vefat etti. Düşünceleri ile...
Kedili kütüphanenin her şeyi, tarihimizin en büyük bibliyograflarından, "hocaların hocası"...
İstiklal Marşı gibi bir şahesere imzasını atan vatan şairi Mehmet Akif, son dönem edebiyatımız...
Türkçe ezan söylentilerinin ortalıkta dolaştığı bir dönemde Yahya Kemal'in kaleme aldığı Ezan-ı...
İnsanlık artık durmaktan ziyade daha fazla hızı önemsiyor. Bir eylemi gerçekleştirmekten ziyade...