Arama

Osmanlı'da orman yangınları ile mücadele

Türkiye, son 6 günde özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerindeki kentlerde çok sayıda orman yangını ile mücadele ediyor. Antalya, Adana, Mersin, Muğla ve Osmaniye başta olmak üzere bu süreçte 36 ilde çıkan 132 yangından 125'i, itfaiye, jandarma ve gönüllü ekiplerin hava ve karadan özverili müdahaleleriyle kontrol altına alındı. Ormanlarla birlikte ciğerlerimiz de yanarken yakın geçmişimize Osmanlı’ya göz atarak yangınlarla nasıl mücadele edildiğine yakından bakalım.

Osmanlı’da orman yangınları ile mücadele
Yayınlanma Tarihi: 2.8.2021 17:01:44 Güncelleme Tarihi: 02.08.2021 19:26

Türkiye, son 6 günde özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerindeki kentlerde çok sayıda orman yangını ile mücadele ediyor. Antalya, Adana, Mersin, Muğla ve Osmaniye başta olmak üzere bu süreçte 36 ilde çıkan 132 yangından 125'i, itfaiye, jandarma ve gönüllü ekiplerin hava ve karadan özverili müdahaleleriyle kontrol altına alındı veya söndürüldü.

Orman yangınlarında son durum

Adana'da, Aladağ ve Kozan ilçeleri başta olmak üzere 22 noktada çıkan yangınlardan birçoğu kontrol altına alındı, bir kısmı da tamamen söndürüldü.
Mersin'de Aydıncık ve Silifke ilçeleri başta olmak üzere 9 farklı alan, Osmaniye'de 5, Hatay'da da 3 noktada çıkan orman yangınları söndürüldü veya kontrol altına alındı.
Son 6 günde Antalya'da 15, Muğla'da 10 ve Isparta'da bir orman yangını çıktı.
Bu yangınlardan 19'unu kontrol altına alan ekipler, 3 ilde 7 yangına hava ve karadan müdahaleyi sürdürüyor.
Muğla'nın Marmaris, Köyceğiz ve Seydikemer ile Milas-Bodrum ilçelerinde 4 yangına da hava ve karadan müdahale sürüyor.
Isparta'da da Sütçüler mevkiinde çıkan yangın kontrol altına alınmaya çalışılıyor.

Ormanlarla birlikte ciğerlerimiz de yanmaya devam ederken yakın geçmişimize Osmanlı'ya göz atarak yangınlarla nasıl mücadele edildiğine yakından bakalım👇

📌"Kıyametin kopacağını bilseniz dahi elinizdeki fidanı dikiniz." buyuran Peygamber Efendimiz (sav), çevrenin en iyi şekilde korunmasına büyük ihtimam göstermiş, ashabına da özellikle ağaçları korumayı teşvik etmişti. Gelecek nesillere daha yeşil bir tabiat bırakmak adına Peygamber Efendimiz (sav), gereksiz yere ağaç kesimini yasaklamıştı. İslam ile özdeşleşen Osmanlı Hz. Peygamber'in bu tavsiyelerini de yerine getirmiş, ağaçların korunması için büyük özen göstermişti.

OSMANLI'DA ORMANLAR

📌 Osmanlı'da ormanlar bulundukları alana göre tasnif edilirdi. Ocaklık denilen askeri ihtiyacın karşılandığı, cibali mübaha olarak isimlendirilen halkın istifadesine sunulan çeşitli ormanlık alanlar vardı.

📌Ocaklık ormanların koruması, denetlenmesi, gözetilmesi yeniçerilerin göreviydi.

📌Cibali mübaha orman alanlarından ise halk temel ihtiyaçlarını ücretsiz olarak temin ederdi. Bu uygulama Osmanlı'nın sosyal devlet anlayışının yansımasıydı. Fakat devletin zayıflamasıyla önemi yitiren bu uygulama 1870 tarihli Orman Nizamnamesi ile yürürlükten kaldırıldı.

📌Donanmanın ihtiyacının karşılandığı ormanlar, Tersane-i Âmire tarafından idare edilirdi. Her isteyen korudan ağaç kesemezdi. Bu alanlar devletin koruması altındaydı.

ORMAN YANGINLARININ NEDENLERİ

📌Osmanlı döneminde iklim, bitki örtüsü, ihmal ve dikkatsizlik, tarla açmak, hayvan otlatmak, kömür yapmak gibi nedenlerle orman yangınları meydana geliyordu.

📌 Anadolu'da daha çok Akdeniz iklimi hakim olduğu için orman yangınlarının çıkması ve genişlemesine uygun koşul oluşturuyordu.

📌Osmanlı döneminde çıkan yangınların çoğu günümüzdeki gibi insan kaynaklıydı. Ormanlık alanlar tarla olarak kullanılmak ya da hayvanların otlatılması için kasten yakılmıştı.

📌O devirde şehirlerdeki yapılar genellikle ahşaptan inşa edilirdi. Bu da büyük çaplı yangınların çıkmasına ve kısa zamanda yayılmasına neden oluyordu. Alevler ormanlık alanlara sıçrayıp yangına neden olabiliyordu.

📌Ateşli trenlerin bacalarından çıkan kıvılcımlar, güzergâhlarda zaman zaman yangın meydana getiriyordu.

📌Ormanda yemek için ateş yakanların külleri söndürmemesi ya da sönmemiş sigara izmariti atmaları da yangına neden oluyordu.

📌Avcılık faaliyetleri de zaman zaman yangına neden oluyordu. Bunlardan biri ise ormanda yuva yapan arıların balını almak için ateş yakılması sonucunda çıkan yangınlardı. Ağaç kovuklarındaki balları almak için tütsüleme yapılırken yangına neden oluyordu.

📌Yangın geçiren ağaçlardan kömür edilebildiği için kasten orman yangınları çıkarıldı.

📌 Birinci Dünya Savaşı yıllarında Denizli çevresindeki dağlarda eşkıyalar tarafından çok sayıda orman yangını çıkarıldığı ve bu yangınların haftalar boyunca sürdüğünü belirtilir. Kurtuluş Savaşı sonrasında bozguna uğrayan düşman askerlerinin Ege Bölgesi ormanlarında çok miktarda orman alanını yaktı. Çıkarılan orman yangınları sonucunda özellikle Ege Bölgesi ormanlarının önemli ölçüde yok edildi. (Prof. Dr. Cantürk Gümüş, Türk Orman Devrimi)

YANGINLARA KARŞI NASIL MÜCADELE EDİLİRDİ?

📌Ormanların korunması Yeniçeri Ocağı'na aitti. Bu ocağın kaldırılmasından sonra, 1840 yılına gelindiğinde Orman Müdürlüğü kuruldu.

📌Kısa süre sonra bu müdürlük kaldırılsa da orman hakkında çalışmalara devam edildi. Paris'teki Osmanlı elçisinden ormanlarda yeni düzenlemeler uygulanması için uzmanlar bulunması istendi. Louis Tassi ve Aleksandre Etsem isimli iki Avrupalı uzman getirtildi. Avrupalı uzmanlar, İstanbul, Bosna, Kastamonu ve Antalya çevresindeki ormanlar hakkında rapor hazırlayıp 1858'de Orman Mektebi'nin kurulmasına yardım ettiler. 1861'de ormanların tasarruf ve korunmasına yönelik 68 maddelik lahiya hazırladılar.

📌Bu lahiyada ağaçların kesimi, orman yangınları ile mücadeleler hakkında maddeler yer alıyordu. Bunlara göre; kış mevsiminde yapraklarını döken ağaçların 15 Ekim'den 15 Nisan'a kadar olan dönemde ruhsatla kesilmesi gerekiyordu.

➡ Ormanlar, Orman Mektebi mezunu olan müfettişlerin denetiminde süvari ve yaya bekçilerin kontrolünde olacaktı.
➡ Kesilecek ağaçların işaretlenmesi, kesim, nakil, satış, dava, ceza gibi işlemler için müfettişlerin defter tutması zorunluydu.
➡ Köy muhtarları her yıl miri ormanlarda otlatılacaktı. Hayvanların cins ve miktarı müfettişlere bildirecek, müfettişler de sınır ve süreleri tespit edecekti.
➡ Orman yangını ve izinsiz tasarruflarda nakdi cezalar ve hapis cezası öngörülüyordu. (Halil Kutluk, Türkiye Ormancılığı İle İlgili Tarih; Vesikalar)

Menteşe Sancağı'nda Halil adlı bir köylünün tarlasında yakmış olduğu ateşin devlete ait ormanlara sıçramasıyla yangın meydana gelmişti. Bu durumda köylünün Ceza Kanunu ve Orman Nizamnâmesine göre 7600 beşlik para cezasından başka, 15.250 kuruş tazminata çarptırılmıştı. Halil Efendi'nin bu parayı ödeyemeyeceğini bildirmesi üzerine Orman Nizamnâmesi'nin elli ikinci maddesine göre hapsine karar verilmişti. Ancak bu maddeye göre hapis süresi hesaplandığında Halil Efendi'nin on seneden fazla hapiste kalması gerekiyordu. (Orman ve Ma'âdin Nezâreti'nin Kuruluşu ve Faaliyetleri, Özkan Keskin)

YANGINA NEDEN OLANLARA VERİLEN CEZA

📌Hazırlanan bu layihadan hareketle 1870'de "Orman Nizamnamesi" yayınlandı. Fransa Orman Kanunu temel alınıp bazı mahalli hükümlerin ilave edildiği nizamname, 1937'ye kadar yürürlükte kaldı.

📌 Nizamnamenin yirmi yedi ila elli ikinci maddeleri, ormana zarar verenlere uygulanacak hükümleri oluşturuyordu. Kasıtlı olarak orman yangını çıkaranlar ömür boyu kürek cezasıyla yargılanacaktı.

📌 Vilayete bağlı tüm memurlar, orman yangınlarının söndürülmesinde ve yangınlara sebebiyet verenlerin tutuklanmasında tam yetkiliydi.

Orman yangınlarına gece bekçisi ve köylüler müdahale ederdi. 1881 tarihli "Zâbıta-i Nevâhî Hakkında Kânûn-ı Vilâyet" isimli kanunun 32. maddesinde "Köy içinde veya civarında bulunan ormanlarda bir ateş çıktığında, gece bekçileri ateşi söndürmek için köy ahalisini uyandırmaya zorunludur." ibaresi yazılıydı. Öyle ki söndürme çalışmalarına gitmek istemeyenler ya da köylüleri yangın halinde ilgili bölgeye sevk etmeyen köy ihtiyar heyetleri de cezalandırılacaklardı.

8 Ekim 1912 - 29 Eylül 1913 tarihleri arasındaki Balkanlar Savaşlarında çeteler ormanlara yuvalandı ve Manastır vilayetinin Kesriye'de ilinde orman yangınlarına neden oldu. Buradaki yangına müdahale etmek için yola çıkan Kanber, Mehmet ile Serbekçi Kemal Efendi isimli memurlar eşkıya tarafından yayılım ateşine tutuldu. Bu saldırı da Kemal Efendi şehit edildi.

YANGINLAR NASIL SÖNDÜRÜLÜRDÜ?

1890 tarihli Orman ve Maadin Mecmuası'nda orman yangınlarına nasıl müdahale edilmesi gerektiğine dair bilgiler yer alıyordu. Bunlara göre görevliler yangına şu şekilde müdahale etmesi gerekirdi:

➡ Yangının yerde seyretmesi durumunda dal, yaprak ve kuru otların üzerine vurularak veya toprak atılarak söndürülmeli.
➡ Baltalıklardaki yangının başka yerlere sıçramaması için belirli bir mesafeden şerit açılmalı.
➡ Açılan şeritlerin üzerindeki yangına elverişli materyalin olması halinde, yanıcı maddelerin yangın istikametine doğru atılmalı.
➡ Koru ormanlarında yangın tepeye çıkmışsa karşı ateş yöntemi kullanılmalı.
➡ Yangın söndürüldükten sonra tekrar alevlenme olmaması için belirli bir müddet beklenmeli ve sahanın kontrol altında tutulmalı.

Bilgi kutusu
Harbiye Nazırı Mahmut Kamil Paşa, kurak geçen günlerde gözlem yapılması mümkün olan noktalarda nöbetçiler bırakılmasını, yangın görülmesi halinde uzun ve derin çaldıkları borularla ya da yaklaşık beş saniye içerisinde peş peşe beş defa silah atarak yangın ihbarı verilmesini istemişti.

Ağaçların tepelerini de yakarak ilerleyen yangınlarına karşı alınması gereken yöntem ise Harbiye Nazırı Mahmut Kamil Paşa imzasıyla "Orman Hariklerine Karşı İttihazı Lazım Gelen Tedabirlere Dair Umumi Mütalaa" isimli kitapçıkta şöyle bildirilmişti: "Tepe yangınına karşı tek geçerli tedbir ormanda yangın meydana gelen kısımla diğer kısımlar arasının kesilmesidir ki bunun içinde ateşin sürati ve söndürülme süresinin devamına göre ateşten mükemmel surette hesap edilmiş bir mesafede mümkün mertebe yollardan seyrek mahaller den veyahut geride bulunan ormanın bozuk kısımlarından istifade olunmalıdır."

📌Ormanların koruması ve yangınlarla mücadele görevi bekçibaşı ve orman bekçisine aitti.

📌 Ormanların belirli alanlarında yapılan kulübelerde ikamet ederlerdi. Kendilerine verilen kazma, kürek ve çapalarla yangın söndürme faaliyetlerine katılırlardı. Ayrıca bu aletler, ağaçlandırma çalışmaları için kullanılırdı.

📌Bekçibaşı yangının çıkış nedenini, meydana gelen zararı ve varsa şüphelileri tespit ederdi.

Bilgi kutusu
Olası bir yangını önlemek için fidan, ot ve kuru yapraktan sürekli temizlenip temizlenmediğini incelenmesi orman müfettişlerinin görevlerinden biriydi.

📌 İstanbul da asırlar boyunca birçok yangına maruz kaldı. Bundan dolayı da tarihin en çok yangın geçiren şehirlerinden biri olarak anıldı.

📌Genellikle ahşap yapıların bulunması, yangının hızlıca yayılmasına ve oldukça ciddi zararlara neden oluyordu. İstanbul'da sadece 1853 ile 1906 yılları arasında 229 yangın yaşandı.

📌 İstanbul'da yangın söndürmek için alınan önlemlerden biri de ateş kayıklarıydı. Bunlar Boğaziçi'nde yangın çıktığı zaman tulumbaları ve tulumbacıları yangın yerine götüren, süratli, üç veya dört çifte kayıktı.

📌 Ateş kayığı, yangın olduğunda tulumbacıları İstanbul-Üsküdar arasında taşımak için kullanıldığı gibi özellikle sahil kenarındaki evlerde, yalılarda çıkan yangınlara denizden müdahale edebilmek için de kullanılırdı. Başlangıçta tulumbacıları taşımak için kullanılan bu kayıklara daha sonra denizden su çekip fışkırtabilecek tulumbalar monte edilirdi.

Fikriyat ekibi olarak ülkemizde çıkan yangınlarda, can ve mal kaybına uğrayan vatandaşlarımıza sabır ve rahmet temenni ediyor, geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

1870 Orman Nizamnamesi'nin Osmanlı Ormancılığına Katkısı Üzerine Bazı Notlar, Bekir Koç
Türkiye Ormancılığı İle İlgili Tarih; Vesikalar, Halil Kutluk
Orman ve Ma'âdin Nezâreti'nin Kuruluşu ve Faaliyetleri, Özkan Keskin
Osmanlı Ormancılığında Orman Yangınlarıyla Mücadele Yöntemleri, Erhan Kılıç

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN