Osmanlı’da uygulanan ilk karantina
Bulaşıcı hastalıklar sebebiyle çeşitli tedbirlerin alınması ve hastalığa yakalanmış olanların tecrit edilmesi eskiden beri görülen bir uygulamadır. İnsana ve insan sağlığına son derece önem veren Osmanlı da, salgın hastalıklarının imparatorluk topraklarında yayılma ihtimaline karşı tedbirini almıştı. Osmanlı Devleti'nde ilk karantina uygulaması, 1831 yılındaki kolera salgını sırasında başladı. Peki, Osmanlı'da karantina sürecinde neler yaşandı?
Giriş Tarihi: 15.04.2020
14:40
Güncelleme Tarihi: 02.06.2020
10:25
İnsana ve insan sağlığına son derece önem veren Osmanlılar, memleketin her köşesinde hizmet vermeyi kendilerine görev edindi. Özellikle varlıklı kişiler; paşalar, sultanlar kendi adlarına veya vakıfları adına şifa yurtları, hastaneler yaptırdı.
Tahaffuzhaneler, salgının bulaşmasını, yayılmasını engellemek üzere, şehre giriş ve çıkış yapacakların sağlık durumlarının belirli bir süre gözetim altına alındığı, şüphe çekici durumu tespit edilenlerin sağlıklılardan ayrılması için alıkonulup tedavi edilmeye çalışıldığı yerlerdir.
Dünyanın en iyi korunmuş ada tahaffuzhanesi; Urla
OSMANLI'DA İLK KARANTİNA UYGULAMASI
Osmanlı Devleti'nde ilk karantina uygulaması Sultan II. Mahmud döneminde, 1831 yılındaki büyük kolera salgını sırasında olmuştur. Rusya'da ortaya çıkan hastalık üzerine İngiltere, Fransa, Nemçe sefâret tercümanları Rusya'dan Osmanlı limanlarına gelecek gemilere karantina tatbik edilmesini istediler.
Bunun üzerine II. Mahmud devlet *ricâlinden karantina konusunun müzakere edilerek uygulamaya başlanmasını emretti. Sadâret kaymakamının başkanlığında seraskerin de bulunduğu bir meclis karantina işini görüştü.
*Devletin üst makamlarında bulunan kişilerin tümü.
Osmanlı'da yayılan kolera salgınına karşı alınan tedbirler
Alınan karara göre İstanbul'a gelen bütün gemiler Boğaziçi'nde bekletilecekti. II. Mahmud'un iradesiyle Mustafa Nazif Efendi müstakil olarak karantina işiyle görevlendirildi. Karadeniz'den İstanbul'a gelecek İslâm gemilerinin Büyük Liman'da, diğer devlet gemilerinin İstinye körfezinde beş gün karantina altında tutulması kararlaştırıldı.
Koleradan korunmak için başvurulacak karantina usulüne dair Hekimbaşı Mustafa Behcet Efendi'nin kaleme aldığı risâle ücretsiz olarak dağıtıldı . Cezayirli Hamdan Efendi karantinanın haram olmadığına dair İthâfü'l-üdebâ adlı bir risâle yazdı, Takvîm-i Vekāyi'de karantinanın faydaları hakkında yazılar çıktı.
Bu arada vebalı hastalara Maltepe Hastahanesi'nde ve Kızkulesi'nde "usûl-i tehaffuz" uygulandı. Kızkulesi'nde vebalı hastaların tedavisiyle uğraşan Antuvan Lago'nun karantina usulünün Avrupa'da tatbiki ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele hakkında yazdığı risâle, daha sonra karantina teşkilâtının kurulmasında etkili oldu.
ÇANAKKALE'DE KARANTİNA ÇADIRLARI
Osmanlı'da karantina uygulaması daha sistemli olarak 1835 yılında Çanakkale'de başladı. Akdeniz çevresini etkileyen kolera dolayısıyla Çanakkale'de karantina çadırları kuruldu, Marmara ve İstanbul'a gidecek gemiler bir süre bekletildi.
Sahaflar Şeyhizâde Esad Efendi iki bin beş yüz kuruş maaşla karantinaya müdür tayin edilirken Avusturya konsolosunun oğlu da yardımcı yapıldı. Karantina bekleyen kayıkların reislerine karantina tezkiresi verilmesi usulü getirildi.
Bulaşıcı hastalıklarla ilgili ayet ve hadisler