Osmanlı'da adalet arayışı: Ateş İstidâsı
Devlet-i Aliyye'de zaman içinde birbirinden farklı pek çok gelenek ortaya çıkmıştı. Bunlardan biri de "ateş dilekçesi" manasına gelen "ateş istidâsı" idi. İnsanlar adaletin peşinde, her türlü imkanı zorlamış ve bir sonuca ulaşmak için büyük gayretler göstermişlerdi. İşte, tarihin tozlu sayfalarından günümüze uzanan Osmanlı'da bir adalet arayışı: Ateş İstidâsı'nın hikayesi...
◾ Osmanlı İmparatorluğu, hüküm sürdüğü yıllarda birbirinden farklı geleneklere ev sahipliği yapmış. Bu hiç şüphesiz, başta Anadolu toprakları olmak üzere üç kıtada uzun yıllar hüküm sürmesinden kaynaklı.
◾ Cuma selamlığı, isim tesmiyesi, kapı tokmakları, kandil uçurtmaları, cerre çıkmak, mahyalar, sadaka taşı, zimem defterleri, iftariye, diş kirası, arife çiçeği; işte bunlar ve daha fazlası Osmanlı'nın tarihte derin izler bıraktığının bir göstergesi.
◾ Osmanlı'nın yalnızca bir saray devleti olmadığının bir kanıtı olarak ise ateş dilekçesini gösterebiliriz. Devlet-i Aliyye'de halkın sesi olan bu ifade kaynaklarda "ateş istidâsı" şeklinde geçiyor.
◾ Ateş dilekçesi, halkın padişaha sesini duyurmak için kullandığı bir yöntemdir. Peki gelelim asıl meseleye, bu dilekçeler nasıl ve neden kullanılırdı?
◾ Osmanlı'da memurların haksızlıklarına uğramış, mahkeme kararından memnun kalmamış kısaca her türlü derde, soruna sahip olan halk; evvela valiye, ardından Divan-ı Hümayun'a ve en son olarak padişahın huzuruna çıkamadığından ateş dilekçesine başvurmaktaydı.
◾ Elbette sultanın huzuruna çıkmak kolay bir olay değildir fakat padişah, "müşkil-küşâ" yani "müşkil çözen" bir yerdir. Bundan ötürü de halk, padişah tarafından bütün sorunlarının çözümleneceğini bilmekteydi.
◾ Şikayeti olan halk, sultanın sahil saraylarında olduğu zamanları bilir ve padişahın pencereye çıkmasını büyük bir sabır ve heyecanla maruzatlarını bildirmeyi beklerler.
◾ Bu insanlar, padişah pencereye çıktığındaysa hemen bir kayıkla denize atlar ve kayıkta saman ve talaş bulunan bir kabı ateşe verirler. Bu onların padişah tarafından fark edilmesini sağlar.
◾ İşte bundan ötürü Osmanlı'da Ateş İstidâsı şeklinde geçmekte, "Ateş Dilekçesi" demek. İstidâ, Arapça kökenlidir ve "çağırma, çağrı, davet" manalarına geliyor.
◾ Payitahtın birçok yerinden görülen ateşler, "Padişahım, her taraftan gördüğüm haksızlık ve zulümle artık başımda ateş yanıyor. Senden yardım bekliyorum" mesajı içermektedir.