Arama

Osmanlı tıbbında bilinmesi gereken terimler

İnsanoğlu ilk çağlardan itibaren karşılaştığı her türlü zorluk ve sıkıntıları atlatmak için gayret etti. Hastalık, insanın her zaman maruz kaldığı bir durum olduğundan bundan kurtulmak için tedavi yollarını araştırdı. İslam dininin tebliğinden sonra Peygamber Efendimizin işaret ve teşvikleriyle dini ilimlerin yanında tıp bilimi de gelişti, birçok alim tıbba dair kitaplar yazdı. İnsana ve insan sağlığına son derece önem veren Osmanlı'da da tıp bilimi oldukça ehemmiyetliydi. Osmanlı tıbbında bilinmesi gereken 40 terimi sizler için derledik.

Aftimûn: Bağboğan

Küsküt otunun halk arasındaki adı olan bağboğan, 150 kadar asalak bitki türünün ortak adıdır. Besinini başka bitkilerden sağlamak zorunda olan bağboğan, kök benzeri organlarıyla, konak bitkinin dokularına girip, besinini emerek bitkiyi öldürebilir. İpe benzeyen gövdeleri sarı, turuncu, pembe ya da kahverengidir. Düğümsü kümeler oluşturan çiçeklerin, açık sarı ya da beyaz renkli ve çana benzeyen, bileşik taç yaprakları vardır. Karaciğer hastalıklarına iyi geldiği bilinir.

Bâbûnec: Papatya çiçeği

20-60 cm boyunda narin yapılı bir bitki olan papatyanın ana vatanı Türkiye'dir. Çiçekleri toplanarak çay ya da lapa olarak kullanılır. Mideye, ciğere, gripten kaynaklanan ağrılara, boğaz ve bademcik iltihaplarına, uykusuzluğa iyi geldiği bilinir.

Bantâfîlyûn: Encübar, beş parmak otu

Yol kenarında ve çayırlarda yetişen 40-70 santimetre boyunda yabani bir bitkinin yaprakları rozete benzer. Altın sarısı renginde olan beş parmak otunun yaprak ve kökleri Temmuz, Ağustos aylarında toplanıp kurutulur. Mide ekşimelerine ve diş ağrılarına iyi geldiği bilinir.

Bezr-i katûnâ: Boğa yaprağı dedikleri otun tohumudur. Bazıları sinirli yaprak tohumudur derler.

Halk arasında "sinirli ot" diye bilinen ve çok sayıda faydası bulunan bu bitki türü, kır yollarında, çimenli tarla kıyılarında, nemli arazilerde, bahçe ve parkların çimleri arasında ve birçok bölgede yetişir. Bilimsel anlamda antibiyotik etkisi kanıtlanan sinirli ot, solunum sistemi ve ilgili organlar açısından birçok faydası bulunur. Özellikle de balgam, öksürük, boğmaca, akciğer astımı ve akciğer tüberkülozu rahatsızlıkları üzerinde etkili olur.

Cederî: Çiçek hastalığı

Daha çok küçük yaşlarda etkili olmakla birlikte her yaşta görülen çiçek hastalığı yüksek ateş, halsizlik, baş ve sırt ağrılarıyla başlar. Daha sonra hastaların vücudunda kırmızı döküntüler ortaya çıkar ve ilerleyen günlerde bu döküntüler birer irinli kabarcığa döner. Ateşli, ağır ve bulaşıcı bir seyir takip eden çiçek hastalığının en belirgin özelliği vücutta kalıcı izler bırakmasıdır.

Türkler, büyükbaş hayvanların memelerinden alınan inek çiçek hastalığı mikrobuyla aşılanan çocukların, çiçek hastalığına yakalanmadığını keşfetmişlerdi. Bu tür aşılama ve çiçek aşısının diğer türleri, 1716 ve 1718 yılları arasında İstanbul'da görevli büyükelçinin ünlü kâtibesi ve eşi Lady Montagu tarafından İngiltere'ye götürüldü.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN