Osmanlı'nın ilim yuvası: İstanbul Darülfünun
Ecdadımız ilmi önemsiyor bunun için de çok kapsamlı eğitim kurumları açıyordu. Hatta İstanbul fethedildikten sonra ilk eğitimin başladığı yer Ayasofya Medresesi oldu. Bunun yanında Fatih ve Zeyrek Medreseleri de açılmıştı. Fakat gelişen ve değişen bilim dünyasına ayak uydurmak için yeni bir kurum gerekliydi. Böylece Osmanlı'nın ilk üniversitesi kabul edilen İstanbul Darülfünun eğitim hayatına başladı. Günümüzde birçok yüksek öğrenim kurumunun da temelini oluşturdu. Peki, Darülfünun hakkında neler biliyoruz?
Önceki Resimler için Tıklayınız
Beyazıt Yangın Kulesi
◾ Yangınları gözetlemek ve müdehaleyi hızlandırmak için inşa edilen kulede yangın gündüz olmuşsa sepet ile gece olmuşsa balonlarla yerler işaret edilir.
◾ İlerleyen yıllarda hava tahminleri de bu kule aracılığı ile halka duyrulur ve ışıklandırma sistemi ile hava tahmin raporu gerçekleştirilir.
➡ Mavi ışık: Yarınki havanın güneşli olduğunu,
➡ Sarı ışık: Ertesi günkü havanın sisli olduğunu,
➡ Yeşil ışık: Havanın yağmurlu olduğunu
➡ Kırmızı ışık: Havanın karlı olduğunu gösterir.
◾ Beyazıt Kulesi uzun yıllar yangınların gözlem yeri hem de gelecek günlerdeki havanın İstanbullulara işaret edildiği bir yapı olur. Bugün İstanbul Üniversitesi merkez kampüsünün içinde yer almaktadır.
Fatih Sultan Mehmed ve eğitim
◾ Programa konuk olan arşiv uzmanı- yazar Necati Gültepe, İstanbul Üniversitesi üzerine izlenen metodu şu cümleler ile anlatır:
"1453 İstanbul'un fethine müteakip Fatih Sultan Mehmed burayı bir bilim merkezi yapmayı hem düşünmüş hem de daha önceden kafasına koymuş. Çünkü Fatih Sultan Mehmed'in iki muhteşem hocası var. Molla Gürani ve Molla Hüsrev. İstanbul çok önemli bir yer bir de yani kuzeyden güneye deniz yolu, doğudan batıya karayolu ile kesişiyor. Bunun merkezinde yer alan İstanbul tarihin bütün dönemlerinde hiç öneminden ve değerinden kaybetmemiş. Böyle bir yerin 15. yüzyıl ortalarında Batı'da aktif bilim ışıkları yanmaya başlamış. Fatih bunlardan haberdar olduğu için İstanbul'u bilim merkezi yapmaya karar vermiş. Bunun için İstanbul'u fetheder etmez hemen şimdiki Ayasofya'nın kullanılmayan odalarında bir medrese açmış bir de Zeyrek Camii'nin bulunduğu yerde manastır var. Bu manastırı medrese haline getirmiş ve Zeyrek Mehmed Efendi'yi de buraya müderris olarak tayin etmiş. Ayasofya'ya ise Molla Hüsrev'i tayin etmiştir."
Fatih Sultan Mehmed ve medreseler
◾ Osmanlı döneminde eğitim oldukça önemli bir yer tutar. Fatih Sultan Mehmed, döneminde birçok ülkeden getirttiği bilim adamlarıyla eğitimi hep bir adım öne taşımayı hedefler. Getirtilen bilim adamları arasında Ali Kuşçu ve Ali Tusi de vardır.
◾ II. Mehmed Ali Kuşçu'yu Ayasofya'ya, Ali Tusi'yi ise Zeyrek Medresesi'ne tayin eder. Daha sonra 1470 yılında Fatih Külliyesi'nin yapılmasıyla iki büyük hocayı Fatih Külliyesi'ne celbedilir.
Celbetmek ne demek?
Arapça kökenli celb kökünden türeyen bu kelime, ikinci anlamına uygun olarak "çağırtmak, davet etmek getirtmek" anlamlarına gelmektedir.
Fatih Medresesi
◾ Fatih Medresesi; 1 cami, 8 medrese, hazırlık medresesi, kütüphane, darüşşifa, tabhane, hamam ve aşhaneden meydana gelir.
◾ Sahn-ı Seman olarak da bilinen bu ilim yuvasında okutulan dersler; ilahiyat, hukuk, edebiyat, matematik, astronomi ve bir de yanında tıp dersleri vardır.
◾ Necati Gültepe, Fatih Medreseleri ile alakalı olarak,"Bugünkü tıp fakültelerin temeli de işte tam olarak Fatih Medreselerinde atılır.Süleymaniye Medreselerindeki sistem Fatih Medreselerindeki sistemle neredeyse aynıdır. Bu medreselerde eğitimini tamamlayanlar kazaskerlik defterlerine kayıtları yapılır ve ihtiyaç olan yerlere tayinleri yapılır." sözlerini zikreder.
İstanbul'un ilk yükseköğretim kurumu: Sahn-ı Seman Medreseleri
Meymenet Kurulu
◾ Necati Gültepe, bu medreselerden mezun olan öğrencilerin bir mülakat ile devlet kurumlarına alındıklarını şu cümleleri ile anlatır:
"Bu medreselerde eğitimini bitirenlere ve görev almak isteyenlere mülakat yapılıyor. Bu seçim şöyle yapılıyor. Müracaat eden şahıs, mülki konulara bir heyet tarafından kabul ediliyor. Ve çok detaylı bir mülakattan geçiriliyor. Bu kurula "Meymenet Kurulu" deniyor. Bu imtihandan geçemeyenler ebediyen devlet memuru olamıyor. Geçenler ise meymenetli kabul ediliyor. Meymenet kelimesinin kullanımı da aslında buradan gelmektedir. Bu kurul 18. yüzyıla kadar varlığını korur."
Darülfünun 'un kuruluşu "Fen Evi"
◾ 18. yüzyıla gelindiği zaman yeni eğitim kurumu arayışları ortaya çıkar. Özellikle savaş yıllarında tıbbi müdahale yapacak hekimlerin eksikliği hissedilir. Öncelik olarak bir Tıp Fakültesi açılır. Bundan sonra da yine ihtiyaçlara yönelik olarak diğer fakülteler de kurulur.
◾ 1863 yılında "Fen Evi" olarak kurulan bu binalar, İstanbul'daki yangınlar sonucunda harabeye döner. Olay sonrası, Çemberlitaş'ta bugünkü Basın Müzesi binası yapılır ve buraya "Darülfünun-i Osmani" adı verilir. Felsefe, edebiyat, matematik ve hukuk gibi dersler okutulur. 1873'te eğitime, öğrenci bulunamadığı için son verilmek zorunda kalınır.